Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/907 E. 2021/5221 K. 01.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/907
KARAR NO : 2021/5221
KARAR TARİHİ : 01.03.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili özetle; davacının … Belediye Başkanlığında 22/09/2000 yılında çalışmaya başladığını ve 29/04/2009 tarihinde iş akdinin usul ve yasaya aykırı olarak feshedildiğini, davalı belediyeden alamadığı hak ve alacaklarının olduğunu, davalı kurumca müvekkiline alacağının 17.347,76 TL olduğunun bildirildiğini ancak bu bedelin eksik olduğunu ileri sürerek; maaş alacağı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, toplu iş sözleşmesinden doğan sosyal hak ve alacaklar, hafta tatili ücreti ve genel tatil ücretlerinin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili özetle; alacakların zamanaşımına uğradığını, davalı kurumda haftanın 5 günü çalışıldığını, mesainin haftada 45 saat olduğunu, hafta sonları ve tüm milli-dini bayramlarda tatil olduğunu, davacının iddialarının asılsız olduğunu savunarak, haksız davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak; davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın, davalı vekili tarafından temyizi üzerine karar, Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi’nin 2015/45854 esas, 2016/2018 karar sayılı ilamıyla özetle ve sonuç olarak;
“1-Davacı, davalı işyerinde kepçe operatörü olarak çalışırken eksik ödenen Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklanan bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir. (Hukuk Genel Kurulu-2007/14-778 E, 2007/611 K. sayılı kararı).
Somut olayda mahkemece, hüküm altına alınan maaş ve sosyal haklar yönünden toplam rakam yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Ancak bu, usul ve yasaya aykırı bir yazım tekniğidir. Mahkemece her alacak ile ilgili ayrı ayrı hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesi için karar bozulmalıdır.
2-Kabul şekli bakımından da; taraflar arasında davacının işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447’inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı Zamanaşımı definin, cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür.
Somut olayda, davacı, bilirkişi raporu üzerine, 12.05.2015 tarihinde miktar yönünden dava dilekçesini ıslah etmiş, davalı … vekili, kendisine 29.05.2015 tarihinde tebliğ edilen ıslah dilekçesine karşı süresi içinde 03.06.2015 tarihinde, ıslah edilen miktarlar yönünden zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Mahkemece bu savunmaya değer verilerek ek rapor alınarak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporunda hesaplanan alacakların kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.” gerekçeleriyle, bozma nedenine göre sair yönler incelenmeksizin bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Gerekçeli karar başlığında, dava tarihi olarak 28.04.2010 yazılması gerekirken, 24.03.2016 tarihinin yazılması maddi hata olup, yerel mahkemece her zaman düzeltilebileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Davalı temyizi yönünden;
Miktar veya değeri temyiz kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-(a) maddesi uyarınca temyiz edilemez. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.
Dosya içeriğine göre, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda, hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar 3.000,00 TL olup karar tarihi itibari ile temyiz kesinlik sınırı olan 3.110,00 TL kapsamında kaldığından davalının temyiz isteminin, 6100 sayılı Kanun’un 362/1-(a), 366. ve 352. maddeleri uyarınca REDDİNE,
Davacı temyizi yönünden;
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve kararın bozmaya uygun olmasına göre, davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı dava dilekçesinde yıllık izin ücreti talebinde bulunmuştur. Dosyada mübrez yıllık izin defteri aslında, davacıya ait sayfada kullanılan izinler karşısında imza bulunmaktadır. Davacı 03/02/2012 tarihli celsede; “Yıllık ücretli izin defterindeki 2008 yılında 13 gün izin kullandım buradaki imza bana aittir diğer 8 tane imza bana ait değildir, başkaca izin kullanmadım” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu beyandan anlaşılacağı üzere, davacı yıllık izin defterinde bulunan, 2008 yılı dışındaki imzalara itiraz etmiştir.
Mahkemece yapılacak iş; dosyada mevcut yıllık izin defterindeki davacı tarafından kabul edilen 2008 yılı imzası hariç, diğer imzaların davacının eli ürünü olup olmadığını araştırdıktan yani imza incelemesi yaptırıldıktan sonra, oluşacak sonuca göre yıllık izin ücreti hakkında bir karar vermektir. İmza inkarına rağmen gerekli araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile davacının hak kazandığı tüm izinleri kullandığı kabulüyle yıllık izin ücreti talebinin reddi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 01.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.