Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/8705 E. 2021/13074 K. 28.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8705
KARAR NO : 2021/13074
KARAR TARİHİ : 28.09.2021

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 7. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 6. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 10/06/2014-23/06/2017 tarihleri arasında şoför olarak çalıştığını, müvekkilinin yaklaşık 2014-2015 yıllarında … sendikasına üye olduğunu, ancak Toplu İş Sözleşmelerinden kaynaklı alacaklarının ödenmediğini, 2 hafta 6 gün, 2 hafta da 6 gün 07:30-17:30 arası çalıştığını, ayda 2 gün 07:30-22:30 saatleri arasında çalıştığını, yıllık izinlerinin sadece 14 gününü kullandığını, davacının asıl işvereninin davalı … olduğunu, işe girdiği tarihten itibaren belediye işçilerine ödenen ücret kadar ücret ödenmesi gerektiğini, Toplu İş Sözleşmesi veya işyeri uygulaması nedeniyle eksik ödenen ücretlerinin ödenmesi gerektiğini beyanla; fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak, davacının davalı … Belediyesi’nin işçisi olduğuna, 10,00’ar TL’lik fark kıdem, yıllık ücretli izin, ikramiye, ilave tediye, ücret farkı, fazla mesai, genel tatil, hafta tatili, giysi yardımı, aile yardımı, çocuk yardımı, yakacak yardımı, yemek yardımı, ek gıda yardımı, yol yardımı, direksiyon yardımı (bilet primi), asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve de dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu alacak kalemlerinin zamanaşımına uğradığını, davacının yüklenici firma işçisi olduğunu, bu nedenle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, taşeron firmalar ile alt işveren ilişkisi kurulduğunu, yapılan alt işveren ilişkisinin kanunen geçerli olduğunu, davacının muvazaa iddiasının hukuka aykırı olduğunu, alt işveren ile hukuki ve yasal bir alt işveren asıl işveren ilişkisi kurulduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, kararın usûl ve esas yönlerden hukuka uygun olduğu anlaşılmış ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar evrilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın kanuni gerektirici sebeplerine göre taraflar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun tespiti dosya kapsamına uygun olduğundan, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanıp yararlanamayacağına ilişkindir.
Asıl işveren ile alt işverenler arasındaki hizmet alım sözleşmelerinin muvazalı olduğu dosyaya sunulan tüm delillerle sabit olmuştur. Ancak davacının davalı …’nin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanıp yararlanamayacağı hususunun çözümü gereklidir.
Toplu İş Sözleşmesinden yararlanma, 6356 sayılı Kanunun 39. maddesinde “(1) Toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyeleri yararlanır. (2) Toplu iş sözleşmesinde sözleşmenin imzalanması tarihinde taraf sendikaya üye olanlar yürürlük tarihinden, imza tarihinden sonra üye olanlar ise üyeliklerinin taraf işçi sendikasınca işverene bildirildiği tarihten itibaren yararlanır.(3) Toplu iş sözleşmesinin imza ile yürürlük tarihleri arasında iş sözleşmesi sona eren üyelerde iş sözleşmelerinin sona erdiği tarihe kadar Toplu İş Sözleşmesinden yararlanır. (4) Toplu İş Sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye olmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye olup da ayrılanlar veya çıkarılanların Toplu İş Sözleşmelerinden faydalanbilmeleri, Toplu İş Sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bunun için işçi sendikasının onayı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma talep tarihinden geçerlidir. İmza tarihinden önceki talepler imza tarihi itibarıyla hüküm doğurur” şeklinde düzenlenmiştir. Benzer düzenlemeler mülga 2822 sayılı Kanunun 9. maddesinde de bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı işyerinde örgütlü ve yetkili olan … Sendikasına üye olduğunu, fakat muvazaalı bir biçimde yüklenici firmaların işçisi olarak gösterildiğinden sendika ile davalı … arasında imzalanan Toplu İş Sözleşmesinden yararlandırılmadığını iddia etmiş, İlk Derece Mahkemesince davalı … ile dava dışı hizmet alım sözleşmesi imzalanan şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davacı işçinin davalının taraf olduğu Toplu İş Sözleşmelerinin tamamından yararlanabileceği kabul edilmiş ise de davacının söz konusu Toplu İş Sözleşmelerinden yararlanması için sendikaya üye olması, üyeliğin işverene bildirilmesi veya dayanışma aidatı kesilmesini talep etmesi gerektiği, davacının muvazaa nedeniyle baştan itibaren davalı Belediyenin işçisi sayılmasının başkaca bir işleme gerek kalmaksızın davalı Belediyenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmelerinden yararlandırılmasına imkan vermeyeceği gözetilmeksizin dava konusu alacaklara hükmedilmesi isabetli olmadığından tüm dosya kapsamı ile 6356 sayılı Kanun’un 39. maddesi değerlendirilmek suretiyle davacının üyeliğinin hangi tarihte davalı Belediyeye bildirildiği ve Toplu iş sözleşmelerinden hangi tarih itibarı ile faydalanabileceği belirlenmeli sonucuna göre Toplu İş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret talepleri ile ilgili bir karar vermek gerekirken açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının ikinci ıslah dilekçesine değer verilip verilmeyeceği yönündedir.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekilince aile yardımı alacağı talep edilmiştir. Davacının aile yardımı alacağını 30.10.2019 havale ve harç tarihli ıslah dilekçesi ile 5.000,00 TL arttırarak toplam 5.010,00 TL’ye çıkarttığı, daha sonra 10.01.2020 tarihinde verdiği ikinci ıslah dilekçesi ile de 5.646,80 TL’ye çıkarttığı görülmektedir. Mahkemenin ikinci ıslah mahiyetindeki 10.01.2020 tarihli dilekçeye değer verilmemesi yerinde ise de usule uygun olarak yapıldığı anlaşılan 30.10.2019 tarihli ilk ıslah dilekçesi gözetilerek hüküm altına alınması gereken aile yardımı alacağına ilişkin talebin hiç ıslah yapılmamış gibi dava dilekçesinde talep edilen miktar gözetilerek hüküm altına alınmış olması hatalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.09.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.