Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/7918 E. 2021/11978 K. 15.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7918
KARAR NO : 2021/11978
KARAR TARİHİ : 15.09.2021

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 9. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 13. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dilekçesiyle müvekkilinin, 03.10.1978 tarihinden itibaren davalı Elçilikte mahalli memur olarak görev yaptığını, iş sözleşmesinin 20.11.2009 tarihli bildirim ile 14.02.2010 tarihi itibariyle feshedildiğini, feshin haklı nedene dayanmadığını, son net ücretinin 1.238,50 Euro olduğunu, üç ayda bir 1.050 Euro prim aldığını, işverence 13.595,85 Euro kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, kıdem tazminatının eksik ödendiğini, kullanmadığı 30 günlük yıllık izin hakkı bulunduğunu belirterek şimdilik 1.000,00 TL kıdem tazminatı, 100.00 TL yıllık izin alacaklarının, davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı … vekili davanın reddini talep etmiş olup, tarafların sunduğu deliller işyeri kayıtları ve diğer belgeler getirtilmiş olup, davacının davalı işverene bağlı olarak hizmet akdi ile ve işçi sıfatıyla çalıştığı anlaşılmış olup, talep edilen alacaklar kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağı ile ilgilidir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunu esastan reddetmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunu ise “Dosya içerisinde, anılan belgelerin ve özellikle ibranamenin geçerliliğini sakatlayan, onu hükümsüz kılan bilgi ve belge olmadığı tespit edilmiştir. Bu tespitler de göstermektedir ki, ibraname geçerlidir. Davalı, davacının alacaklarının eksiksiz bir şekilde ödendiğine dair savunmalarını, ibraname ve ekindeki ödeme belgeleri ile ispat etmiştir. Davacı, talep edilen alacaklara hak kazanmamıştır. Mahkemece her iki talebin ve neticede davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup, davalı vekilinin istinaf talebinin/başvurusunun/nedenlerinin yerinde olduğu açıkça anlaşılmıştır.” gerekçesi ile esastan kabulüne karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak dava reddedilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı temyizi yönünden aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür.
2-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin kıdem tazminatı yönünden geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
Somut olayda, dosyaya davacıya kıdem tazminatı ödemesi yapıldığına ilişkin 29.07.2010 tarihli ve 13.595,85 Euro tutarlı ödeme belgesi ile 28.07.2010 tarihli ibraname başlıklı davacının imzasını havi belgeler sunulmuştur. Davacının iş sözleşmesinin 14.02.2010 tarihinde feshedilmiş olduğu ve ibranamenin 28.07.2010 olması gözetilerek ibranamenin, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndan önce 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan ibranamenin makbuz niteliğinde olduğu anlaşılmakla, yapılan ödemelerin mahsubu ile varsa bakiye kıdem tazminatı alacaklarının hüküm altına alınması gerekirken, bu husus gözetilmeden kıdem tazminatı talebinin reddine dair karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.09.2021 gününde oybirliği ile karar verildi.