Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/7401 E. 2021/11697 K. 14.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7401
KARAR NO : 2021/11697
KARAR TARİHİ : 14.09.2021

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, asıl davada davacının davalıya ait işyerinde özel güvenlik görevlisi olarak çalışmasına rağmen kayıtlarda gönüllü köy korucusu olarak gösterildiğini, ancak fiilen TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğüne bağlı sahalarda özel güvenlik görevi ifa ettiğini ileri sürerek ödenmeyen fazla çalışma ücreti ve hafta tatili ücreti ile birlikte diğer bir kısım alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini, birleşen davada ise iş sözleşmesinin haksız feshinden doğan kıdem tazminatı ile ihbar tazminatı alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının gönüllü köy korucusu olarak çalıştığını, aksi takdirde davalı bünyesinde kadrolu olarak çalışan güvenlik görevlilerine ödenen ücretin emsal olarak alınamayacağını, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak asıl davanın ve birleşen davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece verilen karar, davalı temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin 20.12.2012 tarih, 2012/28480 esas, 2012/28871 karar sayılı kararı ile bozulmuş, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın ödeme nedeniyle konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Anılan kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince; “…Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, karar gerekçesinde, 19.03.2015 havale tarihli bilirkişi raporunun “B” şıkkına göre yapılan hesaplamalara itibar edildiği açıklanmış, bu hesaplamalarda belirtilen alacak miktarlarının yargılamanın devam ettiği bir tarihte davalı tarafça ödenmiş olması gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın konusuz kaldığı kabul edilmiş ve karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm sonucu tesis edilmiştir. Dosya kapsamına göre, mahkemece, 19.03.2015 havale tarihli bilirkişi raporunun belirtilen şıkkında yazılı hesaplamalara itibar edilmiş olması yerindedir. Ancak, davalı işverence, yargılamanın devam ettiği tarihte asıl alacak, işlemiş faiz ve vekalet ücretine yönelik ödemeler yapıldığı anlaşılmakta ise de, eldeki davada, davacının fazlaya ilişkin iddia ve isteminin bulunması karşısında, ödeme yapılan miktar haricindeki fazlaya ilişkin istem yönünden davanın konusuz kaldığından söz edilemez. Ayrıca, asıl alacağın ödeme tarihine kadar işlemiş faizi bakımından, işverence yapılan bir kısım faiz ödemelerinin, gerçekte ödenmesi gereken tutarı karşılayıp karşılamadığı yönünden bir değerlendirme yapılması gerektiği de açıktır. Mahkemece, bu yönlerin nazara alınmadan, yazılı gerekçeyle gerek asıl davanın gerekse de birleşen davanın tümden konusuz kaldığının kabul edilerek hüküm tesis edilmesi hatalı olmuştur.” gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir (31.05.2016 tarih, 2016/5010 esas, 2016/15618 karar sayılı karar).
Mahkemece bozma doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda asıl davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle benzer nitelikteki dosyalarda verilen kararların Dairemizce onandığı dikkate alındığında, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında davalı tarafça yapılan ödemelerin mahsubu ile mahsup sonrasında asıl dava ve birleşen davada hükmün ne şekilde kurulacağı, taraflar lehine hükmedilecek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin belirlenmesi konularında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece verilen kararın Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 20.12.2012 tarihli kararı ve 31.05.2016 tarihli kararları ile bozulması üzerine, davacının ödeme tarihine kadar hak kazandığı alacak miktarlarının işlemiş faizi ile birlikte hesaplanması ve davalının yaptığı ödemelerin mahsubu için yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, bu raporda belirlenen bakiye alacakların hüküm altına alındığı, kalan kısım yönünden ise kısmen ret kararı verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporu, gerek bozma kararında gerekse mahkemece emsal kabul edilen kararlarda işaret edilen hususların denetimi için elverişli değildir. Bilirkişi raporunda TBK m. 100 gereği hangi alacak kaleminden, hangi miktarda ödemenin mahsup edildiği, hangi alacağa hangi tarihten itibaren faiz uygulandığı açık biçimde belirtildikten sonra ödenmesi gereken bakiye alacak miktarına yer verilmelidir. Belirtilen hususlardaki eksiklik, temyize konu kararın denetimini zorlaştırmaktadır.
Somut olayda davacı asıl davada (fazla çalışma ücreti yıllık izin ücreti gibi) bir kısım alacaklarının tahsilini istemiş, yargılama devam ederken açtığı birleşen dava ile (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi) diğer bir kısım alacaklarının daha tahsilini talep etmiştir. Davalı taraf ise, bir kısmı asıl davadan sonra bir kısmı birleşen davadan sonra olmak üzere çeşitli tarihlerde haricen ödeme yapmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, davalı tarafın davanın açıldığı tarihten önce yaptığı ödemeler, dava tarihi itibariyle alacağın varlığını sona erdirdiğinden davanın ödeme nedeniyle (tamamen veya kısmen) reddi sonucunu doğurur. Bu halde, taraflar yararına hükmedilecek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin tayininde davanın kısmen veya tamamen reddi halinde olduğu gibi hareket edilmelidir. Diğer taraftan davanın açıldığı tarihten sonra yapılan ödemeler için aynı sonuca ulaşılamaz. Yargılamanın devamı sırasında ödeme yapılması halinde ise, dava (ödeme miktarı ile sınırlı olarak) konusuz kalmış olur. Bu halde bu alacaklar yönünden ret kararı verilmesi mümkün olmayıp, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir. Dava tarihinden sonra yapılan ödemeler ödeme oranında borcu sona erdirir ise de, yargılama giderinin takdirinde tarafların “davanın açıldığı tarihteki haklılığı” dikkate alınacağından, hükmedilecek vekalet ücreti ile yargılama giderinin tayininde, davacının dava tarihinde hak kazandığı toplam alacak tutarı göz önünde bulundurulmalıdır. Mahkemece somut olayda, bir kısmı asıl davanın bir kısmı birleşen davanın devamı sırasındaki ödemelerin mahsubu suretiyle sonuca gidilmesi yerindedir. Bununla birlikte davalı tarafından davacıya ödenen miktarların tamamı yönünden (bu ödemelerin asıl dava ve birleşen davadan önce veya sonra) olduğuna bakılmaksızın “ret” hükmü kurulduğu tespit edilmektedir. Bu halde, mahkemece taraflar lehine hükmedilen vekalet ücreti ile yargılama giderinin takdirinde yukarıda açıklanan ilke ve esaslara uyulup uyulmadığı denetlenememektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine göre, hüküm sonucu yargılama giderlerini (m.297/1-ç), taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde içermelidir (m. 297/2). Mahkemece, bu kurallara aykırı olarak hüküm kurulması hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Dairemiz uygulamasına göre, tanık anlatımı ile ispat edilen fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarından mahkemece indirim yapılması halinde, indirime konu edilen miktar davalı yararına hükmedilen vekalet ücretinin tayininde dikkate alınamaz (Dairemizin 01.07.2021 tarih, 2021/6946 esas, 2021/11367 karar sayılı ve 08.12.2020 tarih, 2016/33758 esas, 2020/17751 karar sayılı kararları bu doğrultudadır). Ayrıca karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesine göre, anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Tarifenin 13. maddesinde ise; “(1)Bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için bu Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7 nci maddenin ikinci fıkrası, 10 uncu maddenin üçüncü fıkrası ile 12 nci maddenin birinci fıkrası, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) bu Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” hükmü bulunmakta olup, öncelikle mahkemece asıl dava ile birleşen davada taraflar lehine ayrı ayrı yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği dikkate alınmalıdır. Ayrıca gerek asıl dava gerekse birleşen davada hükmedilecek vekalet ücretinin asıl alacak miktarını geçmemek üzere, Tarifede yazılı maktu vekalet ücretinin altında kalmaması gerektiği göz ardı edilmemelidir. Mahkemece açıklanan ilke ve esaslar dikkate alınmadan yazılı gerekçe ile hüküm kurulması hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 14.09.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.