YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6158
KARAR NO : 2021/10461
KARAR TARİHİ : 17.06.2021
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davanın belirsiz alacak davası olduğunu belirterek, müvekkilinin davalı asıl işveren Milli Savunma Bakanlığına bağlı işyerinde dava dışı alt işverenler nezdinde yemekhane ve mutfak işçisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı … vekili, husumet itirazı ve zamanaşımı def’inde bulunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafça temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 22.Hukuk Dairesinin 20.05.2014 tarih ve 2013/30743 esas, 2014/13739 karar sayılı ilamı ile özetle; davacı tarafın çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, hak kazandığı yıllık izin süresini ve kaç gün ücretli izin kullandığını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğu, dava konusu edilen kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacaklarının gerçekte belirlenebilir olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceklerinin anlaşıldığı belirtilerek, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddinin gerektiği gerekçesiyle, bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına karşı direnme kararı verilmiş olup,direnme kararının davalı Bakanlık vekili tarafından temyizi üzerine dosya Dairemizce Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu tarafından 01/12/2020 tarih ve 2015/(22)9-3107 esas 2020/972 karar sayılı ilamı ile nispi karar ve ilam harcına tabi olan davada davacı tarafça, davalı … Bakanlığının harçtan muaf olduğu gerekçesiyle dava açılırken maktu olarak yatırılan peşin harcın usul ve yasaya uygun şekilde tamamlanmasının gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak değerlendirilerek, dava değeri para ile ölçülebilir nitelikte olduğundan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesinin 1-a alt bendi gereğince dava değeri üzerinden hesaplanacak karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin olarak ödenmesi gerektiği,buna karşın dava açarken nispi peşin harç yatırılmayıp sadece maktu harç yatırıldığından Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince herhangi bir işlem yapılamayacağından Mahkemece harç eksikliğinin tamamlattırılması ve daha sonra işin esasının incelenmesi gerektiği belirtilerek, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin açıklanan usuli nedenle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, davacı tarafa harç eksikliği tamamlatılarak yapılan yargılama sonucunda; daha önce direnilmesine karar verilen Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2013/30743 esas, 2014/13739 karar bozma ilamına uyulmasına karar verilmek suretiyle, davacının kıdem ve ihbar tazminatı ve yıllık izin alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olamayacağının anlaşıldığı belirtilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Mahkemece verilen kısmen kabul kararı Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 20.05.2014 tarih ve 2013/30743 esas, 2014/13739 karar sayılı ilamı ile bozulmuş, Mahkemece bu bozmaya karşı direnilmiştir. Mahkemece verilen direnme kararı Yargıtay Hukuku Genel Kurulunca, harç eksikliği nedeniyle usulden bozulmuş ve bozma üzerine Mahkemece bu kez Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 20.05.2014 tarih, 2013/30743 esas ve 2014/13739 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, yerel mahkemelerin direnme kararları bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararın direnme doğrultusunda yazılmasından ibarettir. Bu bakımdan direnme kararından dönme (rücu) mümkün değildir. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardandır. Nitekim bu kurala yasa koyucu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 294. ve 297. maddeleriyle hayatiyet kazandırmıştır.
Gerçekten de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 294. ve 297. maddeleri emredici hükümlerden olup kamu düzeni amacı ile getirilmişlerdir. Bu maddeler hükmünce kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni bir hüküm kurulamaz. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı için hiçbir suretle üstün görülemez.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı vermesi ile direnme kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir (Yargıtay İBK., 09.05.1960 tarihli 21/9, RG. 28.6.1960-10537).
Burada hemen belirtmek gerekir ki, usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut uyuşmazlıkta; Mahkemece direnme kararı verilmekle davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğmuştur. Her ne kadar direnme kararı Hukuk Genel Kurulunca bozulsa da, esasa yönelik bozma olmayıp usuli nedenle bozma söz konusudur. Bu halde Mahkemece bozmaya konu usuli eksiklik giderildikten sonra direnmeye uygun karar verilmesi gerekir. Mahkeme, direnme kararından dönerek, özel dairenin bozma kararı doğrultusunda yeni bir karar veremez. ( Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt:V, 2001 sy. 4681)
Açıklandığı üzere, direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının esastan incelenmediği gözetilerek direnmeye uygun karar verilmesi gerekirken, direnmeden dönülerek bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulması usuli kazanılmış hak ihlaline yol açmakla bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.