Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/5746 E. 2021/11017 K. 29.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5746
KARAR NO : 2021/11017
KARAR TARİHİ : 29.06.2021

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 26. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE MAHKEMESİ : … 18. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29/06/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat … ile karşı taraf adına vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işverenin yurtdışı projelerinde 1991-2016 yılları arasında Makine Atölye/İşletme/Marin(Gemi Makine Bakım) formeni olarak ve en son 2.500 ABD Doları ücret ile çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işverence haksız ve hukuka aykırı feshedilmesine rağmen davacının kıdem ve ihbar tazminatının ödenmediğini beyanla kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, taraflar arasındaki iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın çözümünde yabancı hukukun uygulanması gerektiğini, davanın belirsiz alacak olarak ikame edilmesinde davacının hukuki yararı bulunmadığını, davacının kıdem tazminatı alacağına hak kazanmamış olduğunu, davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini talep etmiştir
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalı taraf temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı haricindeki sair temyiz itirazlarının reddi ile İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı temyizi yönünden aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür.
2-Genel olarak “fesih hakkı” karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı sebeple iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin süreli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Kanun’un 17’nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında kanunda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir.
Somut olayda davalı işyerinde fasılalı olarak çalışan davacı işçi, 14.04.2009-08.02.2012 tarihleri arası davalı işveren nezdinde geçen çalışması yönünden iş sözleşmesinin davalı işverence iş bitimi nedeniyle feshedildiğini, ibraz edilen istifa dilekçesine itibar edilemeyeceğini ileri sürmüş, davalı işveren ise anılan dönemde davacının istifa ettiğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince 14.04.2009-08.02.2012 tarihleri arası dönem yönünden davacının tüm yasal haklarını bırakarak işten ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle iş sözleşmesinin davalı işverence feshedildiği kabul edilerek ilgili dönem yöünden kıdem tazminatına hükmedilmiştir. Bu karara karşı davalının yaptığı istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiş ise de mahkeme kabulü dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
Dosya içeriğine göre, davacının “…ailemin özel durumundan dolayı Türkiye’ye gitmek durumundayım.Bundan dolayı işten ayrılmak istiyorum.” şeklindeki 08.02.2012 tarihli el yazılı dilekçesi ile iş sözleşmesini feshettiği anlaşılmaktadır. 08.02.2012 tarihli istifa dilekçesindeki imzanın davacıya ait olduğu hususu tartışmasızdır. Davacının el yazısı ile düzenlediği mübrez istifa dilekçesinin iradesi fesada uğratılarak alındığı savunulmuş ise de dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarına göre söz konusu istifa dilekçesinin davacının iradesi fesada uğratılarak düzenlendiğini gösteren hiçbir somut bilgi ve delil bulunmaması gözetilerek iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğinin anlaşılmasına göre mahkemece 14.04.2009-08.02.2012 tarihleri arası dönem dışlanarak kıdem tazminatı hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Yukarıda fazla çalışmanın ispatı konusunda anlatılan ilkeler, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yapılan çalışmaların ispatı açısından da geçerlidir.
Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince, dava konusu hafta tatili çalışması 10.03.2011-09.02.2016 tarihleri arası dönem yönünden davacı tanık beyanlarına göre davacının ayda 3 hafta tatili günü çalıştığı kabul edilerek hüküm altına alınmıştır. Bu karara karşı davalının yaptığı istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiş olup anılan alacağının ispatı konusunda, dosya içerisinde, işyerindeki çalışma düzenini gösterir kayıt bulunmadığından davacının hafta tatili çalışmalarının davacı tanık beyanlarına göre kabulünde isabetsizlik yok ise de beyanlarına itibar edilen davacı tanıklarından M. A. Özel’in beyanlarına göre davalı işyerinde kabul edilenin aksine davacının yaz ayları dışında ayda 2 hafta tatili günü çalıştığının anlaşılmasına göre yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.