YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5616
KARAR NO : 2021/11016
KARAR TARİHİ : 29.06.2021
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 28. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 14. İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29/06/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat … geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkili sendikada mali işler müdürü olarak görev yapan davalı işçinin işyerini terk ettiğini ve işe gelmediğini, bunun üzerine işyerinde yapılan olağan denetim sırasında davalı işçinin usulsüz işlemler yaptığının tespit edildiğini, sendika yönetim kurulunun usulsüz işlemlerin tespit edilebilmesi amacıyla yasal defter ve belgelerin incelenmesi için yeminli mali müşavir görevlendirdiğini, mali müşavir tarafından 11/10/2010-30/09/2013 tarihleri arasında tutulan kayıtlarda yapılan inceleme sonucunda; davacı sendikaya ait hesaptan davalı işçinin hesabına para transferi yapıldığını, 2010 yılına ilişkin muhtasar beyannamesi ile ilgili vergi ödemelerinin gerçekte 2012 yılında kasa hesabından yapılmasına rağmen 27/12/2010 tarihinde kasadan ödenmiş olarak kaydedildiğini, 2011 yılı muhtasar ödemelerinin gerçekte 2012 yılında kasadan yapılmasına rağmen 2011 yılında da kasadan ödendi olarak kaydedildiğini, 2012 yılı muhtasar ödemelerinin gerçekte 2013 yılında kasadan yapılmasına rağmen 2012 yılında da kasadan ödendi olarak kaydedildiğini, bu vergi tutarlarının yasal kayıtlarda mükerrer ödendi olarak gösterilip kasadan fazla para çıkışı yapıldığını. 2011, 2012 ve 2013 (01/01/2013-30/09/2013) yılları Sosyal Güvenlik Kurumu bildirimlerinin sigortaya verildiği ancak ödemelerin 30/09/2013 tarihi itibariyle yapılmamasına rağmen kasadan ödenmiş olarak kaydedildiği ve kasa hesabına alacak olarak kaydedilmek suretiyle para çıkışı yapıldığını, ayrıca sendikaya ait banka hesaplarında gerçeğe aykırı kayıtlar düşülmek suretiyle bakiyenin olması gerektiğinden daha az gösterildiğini, sendika üyeleri tarafından bankaya yatırılan vc nakit olarak ödenen aidatların bir kısmının gelir kaydedilmek yerine kasa hesabına alacak olarak kaydedilip kasa hesabının bakiyesinin azaltıldığını, mühendislik hizmeti ve Anadolu Ajansı açıklaması ile kasa hesabından yapılan çeşitli ödemelere ilişkin tevsik edici belge bulunamadığı ya da imzasız gider pusulaları karşılığında gider kaydı yapılıp kasa hesabından çıkış yapıldığını, davalı işçinin işlemiş olduğu suçlar sebebiyle davacı sendikayı 237.708,07 TL zarara uğratmış olduğunun tespit edildiğini ve davalı işçinin cari hesabına davalı hakkında zimmet, resmi evrakta sahtecilik, emniyeti suiistimal suçlarından dolayı suç duyurusunda bulunulduğu ve soruşturmanın … Cumhuriyet Savcılığının 2013/144711 soruşturma sayılı dosyasında devam ettiğini, netice olarak davalı işçinin, davacı sendikayı uğrattığı 237.708,07 TL zararın faizi ile birlikte kendisinden tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, müvekkili işçinin, davacı sendikada muhasebe elemanı olarak çalıştığını, yapılan tüm işlemlerin amirlerinin emir ve talimatları doğrultusunda gerçekleştiğini, sendikanın hesabından davalı işçinin hesabına yapılan aktarımların nakit akışının zorunlu kıldığı masraflar ve yöneticinin talimatına bağlı ödemeye aracılık işlemleri olduğunu, davacının her türlü tahsilat ve ödemelerinin resmi banka hesabından yapılmadığını, elden nakit ödemelerde yapıldığını, bunun için işyerinde kasa bulundurulup, kasa defteri tutulduğunu, işlem kolaylığı olsun diye davacının hesabından davalı işçinin hesabına yöneticilerin talimatıyla para aktarıldığını ve sonra bu paraların davalıya çektirilerek kasaya girdiğini veya talimata göre sarf edildiğini, bu işlemlerin sadece davalı üzerinden değil diğer çalışanların üzerinden de yapıldığını, yıl sonu denetim kurulunun incelemesine tabi tutulan hesap, defter ve kayıtların uygun bulunduğu ve yönetimin mali yönden her seferinde ibra edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Dairemizin 01.12.2020 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar veren Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı haricindeki sair temyiz itirazlarının reddi ile İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı temyizi yönünden aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür.
2-Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık konusu, dava konusu sendika zararından davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 396 ve 400’üncü maddeleri uyarınca; “İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur.”
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi davasına etkisi, hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri” ayrımında, yargılamanın ceza hukuku ile ilişkisinin anlatıldığı 74. maddesinde düzenlenmiş olup “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmü ile hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Somut uyuşmazlıkta davacı işveren, işyerinde muhasebe servisinde mali işler müdürü olarak görev yapan davalı işçinin, yapılan denetim sırasında usulsüz işlemler yaptığının tespit edildiğini, 11.10.2010-30.09.2013 tarihleri arasında sendika kayıtlarda yapılan inceleme sonucunda davalı işçinin davacı işvereni 237.708,07 TL zarara uğrattığını ileri sürmüş, davalı işçi ise hesabına yapılan aktarımların nakit akışının zorunlu kıldığı masraflar ve yöneticinin talimatına bağlı ödemeye aracılık işlemleri olduğunu, elden nakit ödemeler yapıldığını, bunun için işyerinde kasa bulundurulup kasa defteri tutulduğunu, işlem kolaylığı olsun diye davacının hesabından davalı işçinin hesabına yöneticilerin talimatıyla para aktarıldığını ve sonra bu paraların davalıya çektirilerek kasaya girdiğini veya talimata göre sarf edildiğini, davacı işveren denetim kurulunun incelemesine tabi tutulan hesap, defter ve kayıtların uygun bulunduğu ve yönetimin mali yönden her seferinde ibra edildiğini savunmuştur.İlk Derece Mahkemesince; davalı işçinin resmi belgede sahtecilik ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçlarından sanık sıfatıyla yargılandığı ceza davasında verilen beraat kararının kesinleştiği ve 10.03.2017 havale tarihli bilirkişi raporuna göre davacı sendikanın davalı işçiden talep edebileceği bir zarar ve alacak tutarının tespit edilemediği gerekçe gösterilerek davanın reddine hükmedilmiştir.Bu karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiş ise de mahkeme kabulü dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
Şöyle ki davacının delil yetersizliğinden beraatına ilişkin hüküm, ceza ve hukuk mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74’üncü maddesi hükmü ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanan beraat kararı olmadığından bağlayıcı olmadığı gibi İlk Derece Mahkemesince davacı tarafından 31.03.2017 tarihli dilekçede belirtilen somut itirazlar değerlendirilmeksizin ve davacı tanıkları dinlenilmeksizin, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verildiği anlaşılmış olup dava dilekçesi ekinde ibraz edilen 03.10.2013 tarihli tutanak, yeminli mali müşavir tarafından hazırlanan rapor, davacı tarafın 31.03.2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunduğu ödeme kayıt ve makbuzları birlikte değerlendirilerek mali müşavir ve sayıştay uzmanı bilirkişilerden müteşekkil 3 kişilik yeni bir bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle davacının zarar miktarı ile davalının sorumlu olup olmadığı hususları tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.