YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5478
KARAR NO : 2021/9731
KARAR TARİHİ : 31.05.2021
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı … Bakanlığının … Tersane Komutanlığı işyerinde işçi olarak çalışmaya devam ettiğini, sendika üyesi olup işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını, davalı işverence işe başlarken derece intibakının hatalı yapıldığını, işyerinde bu konuda birçok ihtilaf olduğundan düzeltmeye yönelik davalı ile işçileri temsilen sendika arasında 21/02/2012 tarihinde bir protokol de yapıldığını ileri sürerek ve davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını belirterek, müvekkilinin işe alındığı tarih itibariyle derecesinin tespiti ile ücret ve diğer alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, dava konusu edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, dava konusu intibak ve derecelerle ilgili işverence uygun görülen işçilerin intibaklarının bir protokol sonrası yapıldığını ancak geriye yönelik bir ödemenin söz konusu olamacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne dair hüküm kurularak fark ücret, fark ikramiye, fark ilave tediye ve fark teşvik primi alacakları hüküm altına alınmıştır.
Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin 2017/25866 esas 2019/23313 karar ve 12.12.2019 tarihli ilamı ile özetle; “..dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma sonrası özetle “… Toplu İş Sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğu” gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Mahkemenin direnme kararı sonrası Dairemizce dava dosyası Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ve Genel Kurulca 2020/(22)9-443 esas 2021/278 karar ve 16/03/2021 tarihli karar ile özetle “.. toplu iş sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi, davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi yerindedir” şeklindeki gerekçe ile direnme uygun bulunduğundan taraf vekillerinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin işe alındığı tarihdeki olması gereken derecesinin tespiti talep etmiş olup Mahkemece bu talep hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. madde hükmüne aykırıdır.
Yine karar gerekçesinde somut uyuşmazlığa özgü ve davacı özelinde gerekçe oluşturulmadan bilirkişi raporuna atıfla hüküm kurulması da hatalıdır.
3-Davanın esasına ilişkin olarak ise, davacı taraf dava dilekçesindeki beyanlarında özetle, davalı nezdinde çalışmaya başladığı tarihde, önceki çalışmaları dikkate alınmadığından derecesinin hatalı belirlendiğini ileri sürerek, işe girişde olması gereken derecesinin tespiti ile fark ücretlerin tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının da üyesi olduğu sendikaca da imzalanan 21/02/2012 tarihli protokol gereği davalı Bakanlık tarafından 15/01/2013 tarihinden itibaren şartları taşıyan işçiler için derece intibaklarının yapıldığını, bu protokelde geriye yönelik bir düzenleme bulunmadığını, buna göre geçmişe yönelik alacak isteminin yerinde olmadığını savunmuştur.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının davalı işyerinde 1992 yılında işe girişinde 7. dereceden başlangıcının yapıldığı ve devam eden yıllarda bu derece üzerinden işyerindeki düzenlemelere göre derecelerinin verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı eldeki davada, davalı işyerine girişinden önceki çalışmaları ve eğitim durumu dikkate alınmayarak derecesinin hatalı belirlendiği iddiasıyla; işe girişte olması gereken derecesinin tespiti ile hatalı derecelendirme nedeniyle oluşan fark ücretlerin tahsilini istemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; işverence sunulan belgeler, Toplu İş Sözleşmesi hükümleri ve davacının işe girişdeki eğitim ve kıdem durumu dikkate alınarak; davacının mevcut dereceleri ile işe giriş tarihinden itibaren olması gereken dereceleri gösterilmiştir. Alacakların hesabında ise; davalı ile işçi temsilcisi sendika arasında hatalı derecelerin düzeltilmesine yönelik davalı savunmasına konu 21/02/2012 tarihli protokol bulunduğu ve bu protokolle yapılan değişikliğin geçmişe etkili olarak yürürrlüğe konamayacağı ve davacı alacaklarının protol tarihi olan 21/02/2012 tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği gerekçesiyle, 21/02/2012 tarihi ile dava tarihine kadar olan dönem için fark alacaklar hesaplanmıştır.
Savunmadaki beyanlardan da anlaşılacağı üzere, davalı işyerinde bir kısım işçilerle ilgili hatalı (eksik) ücret derecesi tesbiti yapılmış ve 15/01/2013 tarihi itibariyle işçilere hak edilen dereceler verilmiştir. Ancak dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının bu kapsama alınmayıp derecesinin düzeltilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle bu durum üzerinde durularak sonraki tarihlerde derece tespiti yapılıp yapılmadığı, yapılmamış ise nedeni davalıdan sorulmalı, gelen yazı cevabı değerlendirilmeli, işverence sunulan belgeler, Toplu İş Sözleşmesi hükümleri ve davacının işe girişdeki eğitim ve kıdem durumu dikkate alınarak işe giriş tarihinden itibaren hak ettiği dereceleri belirlendiktan sonra, fark alacağı olup olmadığı tespit edilmelidir.
Öte yandan işyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmelerinin 41. maddelerinde intibakı süreye bağlayan hüküm davacının talep hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olmadığı gibi savunmaya konu protokolle de başlangıçta hatalı olan işlemin düzeltilmesi öngörülmüştür. Davacının genel zamanaşımı süresine göre alacak talebine engel bir durum yoktur. Buna göre, düzenlemenin geçmişe dönük olamayacağı gerekçesi ile fark alacakların 21/02/2012 tarihinden itibaren yapılması isabetsizdir.
Mahkemece hatalı değerlendirme, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
4- Kabule göre ise, Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklı alacaklara uygulanan faizlerde davacı talebinin göz ardı edilmesi hatalıdır.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 31/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.