Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/5477 E. 2021/9730 K. 31.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5477
KARAR NO : 2021/9730
KARAR TARİHİ : 31.05.2021

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı … Bakanlığının … Tersane Komutanlığı işyerinde işçi olarak çalışmaya devam ettiğini, sendika üyesi olup işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını, davalı işverence işe başlarken derece intibakının hatalı yapıldığını, sonradan bu durum davalı tarafça düzeltilse de geçmişe yönelik fark ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek ve davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını belirterek, müvekkilinin işe alındığı tarih itibariyle derecesinin tespiti ile ücret ve diğer alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, dava konusu edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, dava konusu intibak ve derecelerle ilgili işverence uygun görülen işçilerin intibaklarının bir protokol sonrası yapıldığını ancak geriye yönelik bir ödemenin söz konusu olamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne dair hüküm kurularak fark ücret, fark ikramiye, fark ilave tediye ve fark teşvik primi alacakları hüküm altına alınmıştır.
Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin 2017/25854 esas 2019/23310 karar ve 12.12.2019 tarihli ilamı ile özetle; “..dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma sonrası özetle “… Toplu İş Sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğu” gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Mahkemenin direnme kararı sonrası Dairemizce dava dosyası Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ve Genel Kurulca 2020/(22)9-440 esas 2021/277 karar ve 16/03/2021 tarihli karar ile özetle “.. toplu iş sözleşmesi artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi, davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi yerindedir” şeklindeki gerekçe ile direnme uygun bulunduğundan taraf vekillerinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin işe alındığı tarihdeki olması gereken derecesinin tespiti talep etmiş olup Mahkemece bu talep hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. madde hükmüne aykırıdır.
Yine karar gerekçesinde davacı özelinde gerekçe oluşturulmadan bilirkişi raporuna atıfla hüküm kurulması da hatalıdır.
3-Davanın esasına ilişkin olarak ise, davacı taraf dava dilekçesindeki beyanlarında özetle, davalı nezdinde çalışmaya başladığı tarihde, önceki çalışmaları dikkate alınmadığından derecesinin hatalı belirlendiğini, çalışmaya devam ederken 2012 yılında davalı ile işçi temsilcisi sendika arasında bir protokol yapıldığını ve buna göre işçilerin intibaklarının 07/01/2013 tarihinde yapıldığını, ancak hatalı derece nedeniyle önceki dönemlerde oluşan ücret farklarının ödenmediğini ileri sürerek, işe girişde olması gereken derecesinin tespiti ile fark ücretlerin tahsilini istemiştir.
Davalı vekili ise davacının da üyesi olduğu sendikaca da imzalanan 21/02/2012 tarihli protokol gereği davalı Bakanlık tarafından 15/01/2013 tarihinden itibaren şartları taşıyan işçiler için derece intibaklarının yapıldığını, bu protokelde geriye yönelik bir düzenleme bulunmadığını, buna göre geçmişe yönelik alacak isteminin yerinde olmadığını savunmuştur.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının davalı işyerinde 2008 yılında işe girişinde 9 dereceden başlangıcının yapıldığı ve devam eden yıllarda bu derece üzerinden işyerindeki düzenlemelere göre derecelerinin verildiği ancak davalı savunmasında da belirtildiği üzere davalı ile davacının üyesi olduğu sendika arasında yapılan 21/02/2012 tarihli protokol sonrası davacının davalı işyerine başlamadan önce dava dışı yerlede yaptığı çalışmaları göz önüne alınarak olması gereken derecelerinin davalı tarafça tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı eldeki davada, davalının yaptığı derece intibakı öncesine ilişkin fark alacakları talep etmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; işverence bunulan belgeler, Toplu İş Sözleşmesi hükümleri ve davacının işe girişdeki eğitim ve kıdem durumu dikkata alınarak; davacının işe giriş dereceleri ile intibak dönemine kadar olan dereceleri ile baştan itibaren olması gereken dereceleri gösterilmiştir. Alacakların hesabında ise; protokolle yapılan değişikliğin geçmişe etkili olarak yürürlüğe konamayacağı ve davacı alacaklarının protol tarihi olan 21/02/2012 tarihinden itabaren hesaplanması gerektiği gerekçesiyle, 21/02/2012 tarihi ile davacının emekli olduğundan bahisle 14/09/2012 tarihleri arası için fark alacaklar hesaplanmıştır.
Davalı işveren, kendi kabulünde de olduğu üzere hatalı (eksik) ücret derecesi tesbiti yapmış ve 15/01/2013 tarihi itibariyle davacıya hak ettiği dereceyi vermiştir. Bu durum karşısında işçinin geriye dönük olarak haklarının tesbiti veya tahsilini dava yolu ile istemesinde bir engel yoktur. İşyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmelerinin 41. maddelerinde intibakı süreye bağlayan hüküm de davacının talep hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte değildir. Yine söz konusu protokolle davacıya fazladan bir hak verilmeyip başlangıçta hatalı olan işlemin düzeltilmesi öngörülmüştür. Buna göre, düzenlemenin geçmişe dönük olamayacağı gerekçesi ile yapılan hesaplamaya itibar edilmesi hatalıdır.
Öte yandan, bilirkişi raporunda davacının emekli olduğu belirtilmiş ise de, bu yönde dosyada belgeye rastlanmadığı gibi davacı taraf da rapora itirazında davacının çalışmaya devam ettiğini açıklamıştır. Mahkemece bu yönde araştırma yapılmadan sonuca gidilmesi de hatalıdır.
Mahkemece, davaya karşı zamanaşımı def’i değerlendirilerek ve davacının bilirkişi raporuna yaptığı somut itirazlar ( özel terfilerin dikkate alınmaması gibi) karşılanarak denetime elverişli şekilde alacakları belirlenmeli, yukarıdaki bozma bentleri gereği de yerine getirilerek sonuca gidilmelidir.
Hatalı değerlendirme ve yetersiz gerekçe ile yazılı yekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
4- Kabule göre ise, Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklı alacaklara uygulanan faizlerde davacı talebinin göz ardı edilmesi hatalıdır.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 31/05/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.