Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/5163 E. 2021/9314 K. 20.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5163
KARAR NO : 2021/9314
KARAR TARİHİ : 20.05.2021

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : İTİRAZIN İPTALİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin, davalı site yönetiminde yönetici olarak 3.250,00 TL aylık ücretle 10.03.2014 tarihinde iki yıllık belirli süreli sözleşme ile çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinin davalı tarafça haklı bir sebep göstermeksizin 17 nolu yönetim kurulu kararı ile feshedildiği 23.09.2014 tarihine kadar devam ettiğini, sözleşmede yazılı kalan aylar ücretinin muaccel olacağına dair düzenleme nedeniyle 17 aylık ücret alacağının tahsilini teminen icra takibi başlattığını, davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine icra takibin durduğunu, davalının icra takibine yaptığı haksız ve kötüniyetli itirazının kaldırılmasını, takibin devamı ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacı ile yapılan sözleşme nedeniyle Yönetim Kurulunun ibra edilmediğini, sitenin zarara uğraması halinde sözleşmeyi imzalayan ve akabinde fesheden Yönetim Kurulu üyelerine rücu hakkı doğacağını bu nedenle davanın bu kişilere ihbarını taleple, davacının talep ettiği cezai şart hükmünün geçersiz olduğunu, dava konusu sözleşmenin belirli süreli sözleşme olmadığını, belirsiz süreli sözleşmede kalan süre ücretinin cezai şart olarak belirlenemeyeceğini, sözleşmenin 6. maddesinde “işveren tarafından işbu sözleşme, sözleşme sürresinin bitim tarihinden önce herhangi bir haklı sebebe dayanmaksızın tek taraflı olarak fesih olunduğu taktirde işveren sözleşmenin bitim tarihine kadar olan aylar ücretlerinin muaccel hale geleceğini ve söz konusu aylar ücret toplamını cezai şart olarak yöneticiye nakden ve tamamen ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder” hükmünün geçerli bir hüküm olamayacağını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179-182 md arasında düzenlenmiş olan cezai şartın bu haliyle yasal ve geçerli olabilmesi için sözleşmenin belirli süreli sözleşme olması ve kalan sürenin belirlenebilir olması gerektiği, belirsiz süreli bir sözleşmede “kalan aylar ücreti” nin cezai şart olarak kabulünün mümkün olmadığını, cezai şartın sadece işveren aleyhine konulduğunu, karşılıklılık ilkesine aykırı cezai şartın geçersiz olduğunu, sözleşmenin karşılıklı irade birliği içerisinde feshedildiğini, feshin haklı nedene dayandığını, davacının 30.03.2014 tarihinden önce de müvekkili sitede 2.000,00 TL ücretle yönetici olarak çalışmakta iken dava konusu sözleşme ile 3.250,00 TL ücretle sözleşme yapıldığını, sözleşmenin 5. md de yazan yönetici görevlerinin yerine getirilmemesi üzerine iş akdinin feshedildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere talep dilen cezai şart miktarının fahiş olup indirime tabi tutulması gerektiğini, icra takibine haklı olarak itiraz edildiğini davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından 2017/29269 esas, 2020/5370 karar sayılı ve 02.06.2020 tarihli ilam ile davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verilerek, taraflar arasında cezai şart alacağının hesabının uyuşmazlık konusu olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan alacak hesabının doğru olduğu ancak davalı tarafın davacı ile fesih sırasında yapılan protokolün icra edilemediğini kabul ettiği, bilirkişi raporunda davacıya 5.000.00 TL olarak yapılan ödeme içerisindeki 2.200.00 TL’lik kısmın ihbar tazminatı olarak ödendiği gerekçesiyle mahsubu hatalı olduğundan davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığından ihbar tazminatı ödendiği varsayılarak mahsup yapılmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

Somut olayda; Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından davacının temyizi yönünden, sair temyiz itirazları ret edilerek ödendiği varsayılan 2.200,00 TL’lik ihbar tazminatının ödenmediği, davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı bu itibarla yapılan cezai şart alacak hesabından 2.200,00 TL’nin mahsubunun hatalı olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu durumda, bozmaya uygun şekilde sadece hesap edilen asıl alacak miktarı olan 22.041,66 TL’den bahsi geçen 2.200,00 TL’lik tutar mahsup edilmeyerek bu miktar üzerinden de bozma öncesi gibi 1/3 oranında indirim yapılarak hüküm kurulmalı iken davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hak dikkate alınmadan, cezai şart alacağından bozma öncesi hesaplamada yapılan 1/3 oranında indirimin bozma sonrasında yapılmaması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.