Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/4797 E. 2021/9034 K. 17.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4797
KARAR NO : 2021/9034
KARAR TARİHİ : 17.05.2021

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 14. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı …’na bağlı … Tersanesi Komutanlığı 06 Merkezi Takım Bakım Onarım Atölyesinde çalıştığını, çalışma ortamının gürültü düzeyinin 85 db(A) üzerinde olduğunu, 2010 ile 2017 tarihleri arasında çeşitli defalar yapılan gürültü ölçümleri ile tespit edilmesine rağmen Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak 7,5 Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında çalıştırılmadığını ve kendisine %14 kısa çalışma primi ödenmediğini, davacının çalışma süresinin günde 8,5 saat olduğunu günlük ara dinlenmeleri düşüldüğünde yarım saat fazla mesai yapmasına karşın toplu iş sözleşmeleri hükümlerine göre fazla çalışmalarının %80 zamlı saat ücreti ile ödenmesinin gerekmesine karşın bu ödemenin de yapılmadığını iddia ederek; Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak 7,5 Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik hükümleri kapsamında çalıştırılması gerektiğinin tespiti ile 14.10.2013-29.12.2015 tarihleri arası dönem için toplu iş sözleşmelerinden kaynaklı kısa çalışma primi ile fazla mesai ücreti alacaklarına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, 06.01.2016 tarihinde Komutanlıklarına iletilen gürültü ölçüm sonuçlarına göre gürültü değeri 85 db(A) üzerinde çalışan işçilerin 7,5 saat kapsamına geçirildiğini ve hak edişlerin ödendiğini, davacının bu kapsamda olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25 ve 26. maddeleri uyarınca hakim, dava veya cevap dilekçesinde bildirilen vakıalarla bağlı olup, tarafların bildirmediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Tarafların talep sonuçları ile bağlıdır, ondan fazlasına veya başka şeye karar veremez.
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili dava dilekçesinde 14.10.2013-29.12.2015 tarihleri arası dönem bakımından fazla çalışma ücreti ve kısa çalışma primi alacağı talebinde bulunmuş olmasına karşın, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplamaların 22.02.2016 tarihine dek yapılmış olması taleple bağlılık kuralına aykırı olup, karar bu yönüyle hatalıdır.
3-Davacının alacak taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunda uyuşmazlık mevcuttur.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def’i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def’inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Dosya içeriğine göre; dava 06.09.2019 tarihinde açılmış, dava dilekçesi davalı tarafa 23.09.2019 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı tarafça iki haftalık yasal süresi içinde olmak üzere 07.10.2019 tarihinde cevap dilekçesinde davaya karşı zamanaşımı def’inde bulunulmuştur. Bilirkişi raporunun sunulması üzerine 09.07.2020 tarihinde gerçekleştirilen ıslah işlemine yönelik olarak ise 14.07.2020 tarihinde davalı vekili tarafından ıslaha karşı zamanaşımı def’i ileri sürülmüştür. 06.09.2019 dava tarihine göre 06.09.2014 tarihi öncesi ve 09.07.2020 ıslah tarihine göre ise dava dilekçesi ile istenen tutarlar dışında 09.07.2015 tarihi öncesi talep konusu alacaklar zamanaşımına uğramış olmasına karşın, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda dava tarihi hatalı şekilde belirtilerek hesaplamaların 15.05.2014 tarihinden itibaren yapılarak hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece davaya ve ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def’i dikkate alınarak ve talep edilen dönemle sınırlı olacak şekilde davacının ücret alacaklarının gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınarak yeniden hesap edilmesi gerekir.
4-Davalı işyerinde uyuşmazlık konusu dönemi kapsayan 24. ve 25. dönem Toplu İş Sözleşmelerinin 25. maddesinde: İşyerlerinde normal çalışma süresi; ‘Sağlık Kuralları Bakımından Günde Azami 7,5 Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik’ kapsamı dışındaki işler için günde 8,5 saat, haftada 5 gün ve 42,5 saat olduğu, işçilere bu çalışmalar karşılığında 45 saat üzerinden ücret ödendiği, Yönetmelik kapsamındaki işçiler bakımından ise; günlük çalışma süresinin anılan Yönetmelikte belirtilen azami süre kadar olduğu, bu kapsamdaki işçilerin de haftada 5 gün çalıştırıldıkları ve bu şekilde haftalık 37,5 saat çalışmalarının karşılığında 45 saat üzerinden ücret ödendiği düzenlenmiştir.
Toplu İş Sözleşmesinin 52. maddesinin (c) bendinde; ‘Sağlık Kuralları Bakımından Günde Azami 7,5 Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik’ kapsamında istihdam edilen işçilerin fiili çalışma sürelerine %14 kısa çalışma primi , aynı maddenin (ç) bendinde işçilerin çalıştıkları normal mesai günleri için işbaşında kaldıkları saat başına saat ücretlerinin %15’i oranında verimliliği teşvik primi ödeneceği hükmü getirilmiş, maddenin devamında ğ-(4) bendindeyse; bu maddede sayılan primler fazla sürelerle çalışma ve fazla çalışma süreleri için ödenemez, denilmek suretiyle tüm primler bu kapsama alınmıştır.
Mahkemece hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda; ‘Sağlık Kuralları Bakımından Günde Azami 7,5 Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik’ kapsamında bulunduğu belirlenen davacı işçinin fazla çalışma ücret alacağı Toplu İş Sözleşmesinin 52. maddesinde yer alan primlerin fazla çalışma süreleri için ödenemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak, bu çalışması sebebiyle ödenen verimliliği teşvik primi mahsup edilmek suretiyle hesap edilmiş ise de, davacının bordrolarda görünen fiili çalışma süresine göre belirlendiği anlaşılan %14 kısa çalışma primi alacağının günlük 7,5 saati aşan fazla çalışma süresine isabet eden kısmının da fazla çalışma ücret alacağından mahsup edilmesi gerektiği gözetilmeksizin yapılan hesaplama hatalı bulunup, bozmayı gerektirmiştir.
5-İlk Derece Mahkemesince hüküm altına alınan kısa çalışma prim alacağı bakımından bilirkişi raporunda belirtilen temerrüt tarihlerinden itibaren faize hükmedilmiş ise de; kısa çalışma primi yönünden Toplu İş Sözleşmesinde bir ödeme günü belirlenmiş olmadığından, cevap dilekçesinde davalı vekili tarafından da kabul edildiği üzere, davacının 29.05.2019 tarihinde davalı işverene ödeme hususunda başvuruda bulunduğu anlaşılmakla 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesi uyarınca bu alacak kalemine temerrüt tarihi olan 29.05.2019 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekmekte olup, yazılı şekilde verilen karar isabetsiz bulunmaktadır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 17.05.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.