Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/3655 E. 2021/7726 K. 07.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/3655
KARAR NO : 2021/7726
KARAR TARİHİ : 07.04.2021

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE
MAHKEMESİ : … İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, süresi içinde duruşmalı olarak davalılar … İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi, … vekili ile … Gayrimenkul Geliştirme Kiralama ve Tic. A.Ş. tarafından temyiz edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
1-Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönleri usul ve kanuna uygun görülmüştür.
2-01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”.
6100 sayılı Kanunun 107. maddenin 2. fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.
Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. İş yargılamasında sıklıkla davaların yığılması söz konusu olmakla alacağın belirsiz olma kriterleri her bir talep için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Diğer yandan, aynı dava dilekçesinde talep yığılması şeklinde bazı alacaklar için belirsiz alacak davası bazıları için kısmi dava açılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilmez. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilir.
Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Şu halde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Burada hukuki yarar eksikliğinin tamamlanabilir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır. 7251 sayılı Kanun ile 107. maddede yapılan değişiklikler şartları olmadığı halde açılan belirsiz alacak davasında davacıya süre verilerek hukuki yarar eksikliğini tamamlama imkânı tanımamaktadır. Dairemizce sözü edilen düzenleme, şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hale gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir.
Hukuk devletinin asli unsurları arasında yer alan hukuki belirlilik veya güvenlik ilkesi, hukuki durumlarda belirli bir istikrarı temin etmekte ve kamunun mahkemelere güvenine katkıda bulunmaktadır. Birbiriyle uyuşmayan mahkeme kararlarının sürüp gitmesi, yargı sistemine güveni azaltarak, yargısal bir belirsizliğe yol açabilir (AİHM, Nejdet Şahin ve Perihan Şahin/Türkiye, B. No: 13279/05, 20.10.2011, § 57).
Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise, yalnızca yasal belirliliği değil, daha geniş anlamda hukuki belirliliği ifade etmektedir. Yasal düzenlemeye dayanarak erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir gibi niteliksel gereklilikleri karşılaması koşuluyla, mahkeme içtihatları ve yürütmenin düzenleyici işlemleri ile de hukuki belirlilik sağlanabilir. Hukuki belirlilik ilkesinde asıl olan, bir hukuk normunun uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuçların o hukuk düzeninde öngörülebilir olmasıdır (AYM, 23.12.2015, 15-118).
Farklı kararların aynı mahkemeden çıkmış olması tek başına, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmez Değişik yönlerde kararlar verilmesi ihtimali, Yargıtay ve Danıştay gibi çeşitli yüksek mahkemelerden oluşan yargı sistemimizin kaçınılmaz bir özelliği olarak kabul edilmelidir. Diğer yandan, bireylerin makul güvenlerinin korunması ve hukuki güvenlik ilkesi, içtihadın değişmezliği şeklinde bir hak bahşetmez. Mahkeme içtihatlarındaki değişme yargı organlarının takdir yetkisi kapsamında kalmakta olup, böyle bir değişiklik özü itibarıyla, önceki çözümün tatminkâr bulunmaması anlamına gelir. Ancak, aynı hususta daha önce çıkan kararlardan farklı bir hüküm kurulması halinde, mahkemelerce, bu farklılaşmaya ilişkin makul bir açıklama getirilmesi gerekmektedir. Yüksek mahkemelerin oynaması gereken rol tam da yargı kararlarında doğabilecek içtihat farklılıklarına bir çözüm getirmektir. Bununla birlikte, yeni kabul edilmiş bir yasanın yorumlanmasında olduğu gibi, bazı hallerde içtihadın müstakar hale gelmesinin belirli bir zamana ihtiyaç duyacağı açıktır (AYM, 06.01.2015, B.No: 2013/6932).
İçtihat değişikliğinin sürpriz karar yasağı çerçevesinde de değerlendirilmesi gerekir. Sürpriz karar, ilgilinin yargılamanın o ana kadarki seyrine göre, haklı olarak beklemediği, umulmadık bir kararla karşılaşmasıdır. Sürpriz karar yasağı ise, yargılamanın adil ve hakkaniyete uygun şekilde yürütülmesi durumunda tarafların öngöremedikleri bir kararla karşılaşmamalarını ifade eder. Sürpriz karar yasağı, hukukun gelişimine ve yeni şartlara uyarlanmasına engel olacak mutlak bir yasak olarak anlaşılmamalıdır. Şüphesiz mahkemeler yeni içtihatlar geliştirebilirler, önceki içtihatlardan farklı bir karar verilebilir, hatta yeni ve özelikle somut olayda ortaya çıkan hukuki durum bunu gerekli kılabilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi gereğince hâkimin hukuku kendiliğinden uygulaması söz konusu olduğunda sürpriz karar yasağının ihlalinden söz edilemez. Bununla birlikte mevcut içtihatlar dışında yeni bir görüş benimsenecekse, öncelikle tarafların bu konuda bilgilendirmesi gerekir (ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul Hukukunda Hukuki Dinlenilme Hakkı, … 2003, s. 185 vd.).
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 07.07.2020 tarih ve 173 sayılı kararı ile aynı uyuşmazlıkların temyiz incelemesini yapmakla görevli 22.Hukuk Dairesinin kapatılması ve tüm işlerinin dairemize devredilmesi üzerine, belirsiz alacak davası ile ilgili yeniden yapılan değerlendirmeler sonucunda yukarıda belirtilen ilkeler kabul edilmiştir. Dairemizin daha önce belirsiz alacak davasına ilişkin uygulaması benimsenen yeni ilkelerden farklılık arz etmekteydi. Örneğin, hukuki yararın tamamlanabilir dava şartı olduğu; hukuki yarara ilişkin dava şartının eksik olması halinde davanın hemen reddedilmemesi; davacıya süre verilerek dava şartının tamamlattırılması gerektiği yönünde uygulama yapılmaktaydı. Dairemizin belirsiz alacak davası ile ilgili yukarıda belirtilen yeni ilkelerinin hemen uygulamaya konulması, dairenin önceki görüşüne güvenerek dava açanlar yönünden hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkelerinin ihlaline yol açacaktır. Bu sebeple, benimsenen yeni görüşün Yargıtay Kararları Dergisi ya da başkaca yollarla duyurulmasından itibaren makul bir süre sonra uygulamaya konulması, dairenin görüşüne güvenilerek açılan davalarda ise, önceki uygulamaya devam edilmesi uygun görülmüştür.
Somut uyuşmazlıkta, dava kısmi eda külli tespit talepli belirsiz alacak davası olup, yukarıda açıklandığı üzere Dairemiz tarafından daha önce verilen kararlarda hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararları verilmediğinden dairenin önceki görüşüne güvenilerek belirsiz alacak davasının bir türü şeklinde açılan bu davada belirtilen husus bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak, dava niteliği itibariyle kısmi eda külli tespit talepli belirsiz alacak davası olup, bu dava türünde faiz başlangıcına ilişkin Dairemiz uygulaması aynen kısmi davada olduğu gibidir. Davacı, davalıyı davadan önce temerrüde düşürmediğinden, kıdem tazminatı dışındaki alacaklarda faiz başlangıcı dava dilekçesinde istenen miktarlara dava tarihi, talep artırım dilekçesinde istenen miktarlara ise talep artırım tarihi esas alınarak belirlenmesi gerekirken, hükmedilen ihbar tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ile asgari geçim indirimi alacak miktarlarının tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olmuştur.
Öte yandan, İlk Derece Mahkemesince verilen karar yasal süresi içerisinde davalılar tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiş olup; Bölge Adliye Mahkemesince davalıların istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, “Davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 6.081,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.525,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.556,90 TL harcın davalılardan ayrı ayrı alınarak hazineye gelir kaydına” dair hüküm kurulmuştur. Her ne kadar davalılar vekilince bakiye harç tahsilinin davalılardan ayrı ayrı yapılmasının hatalı olduğu gerekçesi ile temyiz başvurusunda bulunulmuş ise de, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun “Mükellef” başlıklı 11. maddesinde “Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftir.” düzenlemesi yer almakta olup; söz konusu tahsiline karar verilen harç, davalıların ayrı ayrı istinaf başvuru ve karar harcı yatırmak suretiyle istinaf başvurusunda bulunmaları üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince her bir davalı hakkında ayrı ayrı yapılan inceleme neticesinde esasında her bir davalı hakkında kurulan “Başvurunun Esastan Reddine” ilişkin kararın karar ve ilam harcı mahiyetinde olup; davalılardan ayrı ayrı tahsil edilmesinde hukuka aykırı herhangi bir husus bulunmamaktadır. Nitekim davacının temyizi üzerine İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulü yönünde kurulan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının hüküm kısmında, “Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 6.081,90-TL karar harcı, davacı tarafından peşin ve tamamlama harcı olarak yatırılan 3.108,31 TL ile bakiye karar harcı olarak davalı Vıatrans tarafından yatırılan 2.973,59-TL harç ile karşılandığından bakiye harç tayinine yer olmadığına,” da karar verilmiştir.
Hal böyle olmakla birlikte, davalı Viatrans Gayrimenkul Geliştirme Kiralama ve Tic. A.Ş. (03.09.2019 tarihli 9900 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan unvan değişikliği sonrası … Gayrimenkul Geliştirme Kiralama ve Ticaret A.Ş.) tarafından istinaf karar harcı olarak 1.525,00 TL’nin yanı sıra 2.973,59 TL bakiye karar harcı yatırıldığı da anlaşılmakla, söz konusu davalı bakımından bakiye harç miktarının tayininde bu miktarın dikate alınmaksızın 4.556,90 TL harcın bu davalıdan da tahsiline karar verilmesi hatalı olmuştur.
Açıklanan hususlar bozma sebebi ise de, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/2. maddesi uyarınca aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda yazılı sebeplerden,
Hüküm fıkrasının birinci maddesinde yer alan;
“Davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 6.081,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.525,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.556,90 TL harcın davalılardan ayrı ayrı alınarak hazineye gelir kaydına,” rakam ve sözcüklerinin hükümden çıkarılarak yerine;
“Davalılardan ayrı ayrı alınması gereken 6.081,90 TL istinaf karar harcından davalılar … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. den ve Aşçıoğlu İnşaat Taahhüt Turizm Ticaret A.Ş.’den alınan 1.525,00’er TL harcın mahsubu ile bakiye 4.556,90 TL harcın davalı şirketlerden ayrı ayrı; davalı … Gayrimenkul Geliştirme ve Kiralama Ticaret A.Ş.’den (ünvan değişikliği sonrası … Gayrimenkul Geliştirme Kiralama ve Ticaret A.Ş.) alınan istinaf karar harcı 1.525,00 TL ve bakiye 2.973,59 TL karar harcının mahsubu ile bakiye 1.583,31 TL harcın davalı söz konusu şirketten alınarak hazineye gelir kaydına,”
Hüküm fıkrasının üçüncü maddesinde yer alan;
4.478,64-TL(net alacak) kıdem tazminatı alacağının sözleşmenin feshedildiği 27/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8.837,09-TL(net alacak) ihbar tazminatı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2.412,66-TL(net alacak) genel tatil ve bayram alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
49.118,93-TL(net alacak) fazla mesai alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5.320,00-TL(net alacak) yıllık izin alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
704,58-TL(net alacak) asgari geçim indirimi alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
18.161,96-TL(net alacak) hafta tatili alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, rakam ve sözcüklerinin hükümden çıkarılarak yerine;
4.478,64-TL(net alacak) kıdem tazminatı alacağının sözleşmenin feshedildiği 27/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8.837,09-TL(net alacak) ihbar tazminatı alacağının 500,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren, geriye kalan 8.337,09-TL’sinin talep artırım tarihinden (talep artırm tarihi 11/06/2018) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2.412,66-TL(net alacak) genel tatil ve bayram alacağının 300,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren, geriye kalan 2.112,66-TL’sinin talep artırım tarihinden (talep artırım tarihi 11/06/2018) itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
49.118,93-TL(net alacak) fazla mesai alacağının 1.300,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren, geriye kalan 47.818,93-TL’sinin talep artırm tarihinden (talep artırım tarihi 11/06/2018) itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5.320,00-TL(net alacak) yıllık izin alacağının 500,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren, geriye kalan 4.820,00-TL’sinin talep artırım tarihinden (talep artırm tarihi 11/06/2018) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
704,58-TL(net alacak) asgari geçim indirimi alacağının 200,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren, geriye kalan 504,58-TL’sinin talep artırım tarihinden (talep artırm tarihi 11/06/2018) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
18.161,96-TL(net alacak) hafta tatili alacağının 200,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren, geriye kalan 17.961,96-TL’sinin talep artırm tarihinden (talep artırım tarihi 11/06/2018) itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 07/04/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.