Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2021/2390 E. 2021/6276 K. 16.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2390
KARAR NO : 2021/6276
KARAR TARİHİ : 16.03.2021

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : …1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili ile dahili davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.08.2015 tarihinde …’ne bağlı 10. Bölge Müdürlüğü bünyesinde… Mekatronik Elektronik İnş. Taah. Tur. San ve Tic. Ltd. Şti. nezdinde, asıl işveren emir ve talimatları doğrultusunda ve aralıksız olarak, davalı İdarenin sorumluluğundaki karayolları üzerinde bulunan tünellerin bakım, onarım ve işletilmesi işinde şoför olarak çalıştığını, davalı … ile müvekkilinin görünüşteki taşeron işveren şirketler arasındaki hizmet alım sözleşmelerinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davacının işe giriş tarihi olan 01.08.2015 tarihinden itibaren davalı Kurumun asıl işçisi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabının Özeti:
Davalı … vekili, davanın usule, yasaya ve içtihatlara aykırı olduğunu, yüklenici firmalar arasındaki hukuki ilişkilerin muvazaalı olduğunun ileri sürülmesi karşısında, usul ilkeleri gereğince bu iddiaların sahibi davacıların hangi yüklenici firmada çalıştıklarının yine davacılar tarafından ortaya konulması gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını, …’nün işverenlik sıfatının bulunmadığını, davacının tüm özlük haklarının ve işlemlerinin işvereni olduğu yüklenici firma tarafından yürütüldüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
Dahili davalı vekili, davalı İdare ile aralarında geçerli bir hizmet alımı sözleşmesi akdedildiğini, muvazaaya dayalı işlem yapılmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekilli tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince,“İşyerinde yüklenici firmaların iş organizasyonunun bulunmadığı, işin sevk ve dağılımı, çalışacak işçilerin belirlenmesi, işe alım ve işten çıkarılma, çalışma koşulları, şekli gibi işveren sıfatının gereği olan işin sevk ve dağılımıyla ilgili yönetim hakkının bulunmadığı, aksine tüm bu yetkilerin Karayolları Genel Müdürlüğünce kullanıldığı, şeklen işçi alım ve çıkarmanın yüklenici firmalarca yapıldığı, işçi ücretlerine ilişkin belgelerin dahi davalı idarece düzenlendiği, ücret ödemelerinin idarece yapıldığı, firmalar değişse de işçilerin aynı koşullarda değişen firmalarla çalışmaya devam ettiği, bu şekliyle ihale suretiyle iş verilen firmaların … 10. Bölgesinin değişik birimlerinde çalıştırılmak üzere asıl işlerde ve yardımcı işlerde işçi temin ettiği, sonuç itibariyle, oluşan hukuki ilişkinin Yargıtay içtihatlarında belirtilen muvazaanın tüm kriterlerini içerir, muvazaalı asıl- alt işveren ilişkisi olduğu, benzer nitelikli dava dosyalarında yapılan yargılama sonucu, davalı …’yle yüklenici firmalar arasındaki sözleşme ilişkisinin muvazaalı olduğunun, davacının ilk işe giriş tarihinden itibaren davalı … işçisi olduğunun tespitine yönelik verilen hükümlerin Yargıtay’ca onanarak kesinleşmesiyle, dava dosyamızda da aynı şekilde yüklenici firma elemanı olarak görünen davacının asıl işveren işinde çalıştığı andan itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne; davalı … ile dahili davalı şirket arasındaki asıl işveren -alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunun ve davacının ilk işe giriş tarihinden itibaren davalı …’nün işçisi olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davalı vekili ve dahili davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmış; aynı maddenin yedinci fıkrasında “asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez” kuralına yer verilmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o iş yerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi halde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca, davalının yapacağı hizmetlerin başkasından satın alınması da mümkündür. Sözü edilen düzenleme ile asıl işin tamamı ya da bir kısmı 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde öngörülen sınırlamalara tabi olmaksızın alt işverene verilebilir. Bu durumda sadece 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 7. fıkrası ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi çerçevesinde muvazaa denetimi yapılabilir.
Somut olayda; dahili davalı şirket ile davalı … 10. Bölge Müdürlüğü arasında “Muratlı Karşıköy, Harmanlı, Mescitli-1 Tünellerinin Aydınlatılması: Trabzon ve Artvin Tünel Bakım İşletme Şefliğine Bağlı Tünellerin Bakımı, Elektrik-Elektronik- Elektromekanik Sistemlerinin Scada Otomasyonu’nun Yapım Bakım, Onarım İşlerinin yapılması” amacı ile taşeronluk sözleşmeleri imzalanmış ve dahili davalı şirket tarafından bu sözleşmeler doğrultusunda söz konusu tünellerin “Bakım ve Onarımı” üstlenilmiştir. Dinlenilen tanık anlatımlarından davacının söz konusu sözleşmeye dayalı olarak “personel taşıma” işinde şoför olarak çalıştığı anlaşılmaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmede, emsal dosyalarda asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna ilişkin kesinleşmiş kararlar bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda ayrıntıları ile açıklanan ilkeler nazara alındığında ve dosya kapsamında yer alan delillere göre, davalılar arasındaki ilişkinin geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu kabul edilmelidir. Nitekim, asıl işveren işçilerinin alt işverence yükümlenen işlerde çalışması münferiden alt işveren-asıl işveren ilişkisinin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gibi, iş ile ilgili emir ve talimatların davalı idare yetkililerince verildiği iddiası da, tek başına taraflar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu kabule yeterli değildir. Asıl işverenin işin yapımına ilişkin genel emir ve talimatlar vermesi olağan karşılanmalıdır. Kaldı ki, davacı tanığı, …, davacının şoför olarak çalıştığını belirttikten sonra “Bizim ve şirketinin talimatları doğrultusunda verilen görev yerlerine personel taşımakla görevliydi.” şeklinde beyanda bulunarak, davacının esasen aynı zamanda yüklenici şirketin de talimat ve gözetimi altında çalıştığını ifade etmiştir.
Diğer yandan, uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Karayolları Genel Müdürlüğünün 6001 sayılı Teşkilat Kanunu, bu kabilden işlerin alt işverene verilmesine cevaz vermekte olup, tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirme sonucunda taraflar arasında geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçe ile davalı İdare ve dahili davalı şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun tespitine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 16.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.