YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/8185
KARAR NO : 2021/10188
KARAR TARİHİ : 14.06.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Davalı vekili temyiz dilekçesi ile mahkemenin verdiği ek kararın kaldırılması ve kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı vekilince 29.06.2020 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine mahkemece kanun yolunun Yargıtay olmasına rağmen davalı vekilinin kötüniyetli olarak istinaf kanun yoluna başvurduğu gerekçesi ile 10.07.2020 tarihli ek karar ile kararın istinaf edilmemiş sayılmasına karar verildiği, akabinde 20.07.2020 tarihinde verilen red kararının davalı tarafça istinaf kanun yoluna taşındığı mahkemenin ise 11.08.2020 tarihli kararı ile davacının temyiz süresini kaçırmış olması nedeni ile tekrar talebin reddine karar verdiği anlaşılmakla;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesinde yer alan
(1) Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2’nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016 6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemez,
Hükmü gereği, kararın temyiz kanun yoluna tabi olduğu, mahkemece yargı yolunun hatalı gösterildiği, 02.03.2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı Kanun gereği önce 30.04.2020 tarihine kadar, sonrasında 15.06.2020 tarihine kadar uzatılan yargı alanındaki sürelerin durması nedeni ile davalının süresinde istinaf kanun yoluna başvurduğu, mahkeme tarafından kanun yolunun kararın hüküm kısmında hatalı gösterilmesi nedeni ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmakla mahkemece verilen temyiz yasa yoluna başvurunun reddine dair ek kararların kaldırılmasına ve hükmün aşağıdaki şekilde bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının, davalı işyerinde 10.04.2009-16.01.2012 tarihleri arasında güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, haksız olarak iş akdine son verildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı , fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları olduğunu ileri sürerek; davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekilinin Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının asgari ücret karşılığında çalıştığını, ücretlerini ve fazla mesaisini bankadan ihtirazi kayıt koymadan aldığını, davacının kendi rızası ile işten çıkarıldığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına karar verilmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 2016/18351 Esas 2016/16773 Karar Sayılı ilamında, davacı ücretinin net 1.200,00 TL olarak kabul edilse de usulüne uygun olarak emsal ücret araştırması yapılması gerektiği, banka hesabına maaş dışında fazla mesai tahakkuku adı altında yapılan ödemeler bulunduğu bu miktarların mahsubu gerekirken hatalı rapora itibar ile karar verildiği gerekçesi ile bozma kararı verilmiştir.
Bozma sonrası mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının maaş hesabında fazla mesai adı altında yatırılan herhangi bir paraya rastlanmadığı beyan edilmiş, mahkeme tarafından kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dâhilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. Bunun gibi tanıkların soyut beyanları da ispat açısından yeterli değildir. Tanık beyanlarının soyutluktan uzak, günlük çalışma süresinin başlangıç ve bitiş saatleri ile ara dinlenmesi konusunda net ve kesin olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; davacı fazla mesai yapmasına rağmen ücretinin ödenmediğini iddia ederken, davalı ise, davacının ücret alacaklarını bankadan ihtirazi kayıt koymadan aldığını savunmuştur.
Davacının haftada 18 saat fazla mesai yaptığının kabulü ile kurulan hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine banka kayıtlarında fazla mesai adı altına yapılan ödemelerin mahsup edilmesi yönünde bozma kararı verilmiştir. Bozma sonrası hükme esas alınan raporda ise; banka kayıtlarında fazla mesai adı altında ödemeye rastlanmadığı belirtilmiş ve mahkemece bozmadan önceki miktar üzerinden fazla mesai alacağına karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; 2011 yılı Eylül, Kasım, Aralık ayı bordrolarında 55,80 TL miktarlı fazla mesai tahakkuklarının olduğu ve davacıya ait banka hesabına yatırıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda ilke kararımızda açıklandığı üzere imzasız bordrolarda fazla mesai tahakkuklarının bulunması ve banka hesabına yatırılması halinde, yapılan ödemelerin mahsubu gerekmesine rağmen mahkemece eksik inceleme ile karar verilmiş bankaya yatırılan fazla mesai ödemelerinin mahsubu yapılmamıştır. Yine dosyada bulunan 2012 yılına ait Ocak ayı bordrosunda 47,28 TL fazla mesai tahakkuku bulunmasına rağmen ilgili aya ait banka hesap hareketlerinin de getirtilmediği anlaşılmaktadır. Söz konusu maaş ödemelerini gösterir eksik banka kayıtları da istenerek söz konusu imzasız bordrolarda gösterilen tutarların davacıya ödenip ödenmediği tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edildikten sonra bozma ilamına göre değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekir iken eksik inceleme ile yazılı şekilde verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.