Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2020/6428 E. 2020/16967 K. 26.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/6428
KARAR NO : 2020/16967
KARAR TARİHİ : 26.11.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili işçinin davalıya ait işyerinde özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığının kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edildiğini, davalı işverenin, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmayı engellemek ve kadrolu özel güvenlik görevlilerine ödenen ücret ve diğer hakları ödememek için müvekkilini kayıtlarda gönüllü köy korucusu olarak gösterdiğini, davalının, sendika üyesi olsun ya da olmasın kendi bünyesinde istihdam ettiği özel güvenlik görevlilerine aynı ücreti ödediğini ve aynı sosyal haklardan yararlandırdığını, eşitlik ilkesine aykırı olarak söz konusu ücret ve diğer hakların müvekkiline ödenmediğini ileri sürerek, dava dilekçesinde talep ettiği işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Birleşen dava dosyasındaki dava dilekçesinde ise, iş sözleşmesinin haksız şekilde işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatlarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacı işçinin, müvekkiline karşı açtığı hizmet tespiti davasını kazandığını, davacının gönüllü köy korucusu olarak çalışmasının muvazaalı olduğunun kabul edilmesi ihtimalinde dahi, davacının sendika üyeliğinin bulunmadığından toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanamayacağını, dava konusu iddia ve taleplerin haksız olduğunu, ayrıca zamanaşımına uğradığını ileri savunarak, dava ve birleşen davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının gönüllü köy korucusu olarak çalıştırıldığı ancak Mahkemece verilen kesinleşmiş tespit kararına göre davalının işçisi olduğunun kesinleştiği, davalı kurumun iç yazışmasına göre işyerinde kadrolu güvenlik görevlisi olarak çalışmış olan bazı işçilerin sendika üyesi olmadığı ve dayanışma aidatı da ödemediği halde 2004 ocak ile 2006 ocak tarihleri arasında Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden yararlandırıldıkları, bunun bir iş yeri uygulaması haline geldiği, eşit işe eşit ücret ilkesi uyarınca sendika üyesi olmayan ve dayanışma aidatı ödemeyen davacının da davalının güvenlik elemanı olduğunun tespit edilmesi sebebiyle Toplu İş Sözleşmesinden ve diğer sosyal haklardan yararlandırılması gerektiği gerekçesi ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nce, davacının Toplu İş Sözleşmesinden yararlanmasının sendika üyesi olduğu veya dayanışma aidatı ödemeye başladığı tarihten itibaren mümkün olduğu ve dava konusu alacakların buna göre yeniden hesaplanması gerektiği, ayrıca davacının talep ettiği hafta tatili, genel tatil ve fazla çalışma alacağı yönünden, yapılan işin niteliği ve çalışma biçimleri tereddüte yer bırakmayacak şekilde araştırıldıktan sonra denetime elverişli bilirkişi raporu da aldırılarak oluşacak sonuca göre yeniden bir değerlendirmeye tutulması gerektiği yönündeki gerekçeyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Mahkemece, davacının sendika üyesi olduğu tarihten itibaren Toplu İş Sözleşmesinden yararlanabileceği kabul edilmiş ve davalı tarafça yapılan ödemelerin dava konusu alacaklardan mahsup edildiği bilirkişi raporuna itibarla asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1. Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle ileri sürülen temyiz sebeplerine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Yargılama sırasında davalı tarafça dava konusu alacaklara dair yapılan ödemelerin alacaklardan mahsubu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda yargılama sırasında yapılan ödemelerin önce işlemiş faiz ve ardından asıl alacaktan mahsup edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davalı tarafça 03.04.2015 tarihinde yapılan ödemeye dair hesap tablosu incelendiğinde, dava konusu bir kısım alacak yönünden asıl alacak ve işlemiş faiz hesabı yapıldığı, hesaplanan tutardan ise “… avukatları için hükmedilen avukatlık vekalet ücreti” açıklaması ile 6.000,00 TL mahsup edilerek bakiye tutarın davacı vekiline ödendiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, dava konusu bir kısım alacak yönünden ödeme sebebi ile mahsup yapılırken, 6.000,00 TL kesinti yapılmamış gibi mahsup işlemi yapıldığı görülmektedir. Bozma sonrası Mahkeme kararında, davalı lehine ret vekalet ücretine de hükmedilmiş olup, davalı tarafça yapılan 6.000,00 TL’lik kesinti davacıya ödenmiş gibi mahsup işlemi yapılması isabetsiz olmuştur. 03.04.2015 tarihli ödeme yönünden, davacıya yapılan gerçek ödemenin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 100. vd. maddeleri gereğince belirlenen kurallara göre dava konusu alacaklardan mahsubu gerekir. Bu yön gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3. Davalı tarafça yapılan ihbar tazminatı ve işlemiş faiz ödemesinin mahsubu yönünden; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işlemiş faiz hesabı yapılırken fesih tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için faiz hesaplandığı anlaşılmaktadır. Dava tarihinden önce ihbar tazminatı yönünden davalı taraf temerrüde düşürülmemiştir. Bu durumda, ihbar tazminatına işleyecek faiz dava tarihinden ödeme tarihine kadar hesaplanmalı ve oluşacak sonuca göre alacak yeniden değerlendirilmelidir.
4. Yıllık izin ve dava konusu diğer alacaklar yönünden de; yine hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işlemiş faiz hesabının denetime elverişli olmadığı ve faizin hangi tarihten itibaren yürütüldüğünün tespit edilemediği anlaşılmaktadır. Yıllık izin ve diğer alacaklar yönünden de, işlemiş faiz hesabının denetime elverişli şekilde yapılıp ödemeler mahsup edildikten sonra oluşacak sonuca göre hüküm kurulmak üzere kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 26.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.