Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2020/5066 E. 2021/1357 K. 18.01.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/5066
KARAR NO : 2021/1357
KARAR TARİHİ : 18.01.2021

MAHKEMESİ : Ankara 9. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının 25/04/2014-09/01/2018 tarihleri arası yaklaşık 7.000,00 TL maaş karşılığı özel kalem müdürü olarak çalıştığını, davalı şirketin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağlı olduğunu ve yönetimin değişmesi sonucunda hiçbir haklı sebep gösterilmeksizin iş akdinin feshedildiğini iddia ederek; kıdem ve ihbar tazminatı, sözleşmenin 8. maddesi gereğince cezai şart ile yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının belirsiz süreli iş sözleşmesine tabi olarak çalıştığını, davacının cezai şart talebinin hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesi; “İş akdinin tazminata hak kazanılmaksızın feshedildiğinin ispatı külfeti işverene ait olup, işverence dosyaya feshin haklı sebeplere dayandığını gösterir belge sunulmadığı gibi bu yönde tanık anlatımı dahi bulunmamaktadır. Davacının iş akdinin haksız olarak feshedildiği yönündeki iddiasının aksini ispatlayamayan davalı işverenliğin fesihte haksız olduğu kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında İş ve Sosyal Güvenlik Hesap Bilirkişisi …tarafından düzenlenen 07/01/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; davacının brüt 18.545,34 TL Kıdem tazminatı alacağı, brüt 18.433,02 TL ihbar tazminatı alacağı ve brüt 12.560,17 TL Yıllık izin ücreti alacağı bulunduğu tespit edilmiş, davacı işçinin iş güvencesi kapsamında bulunmasından dolayı cezai şart talep edemeyeceği” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının iş güvencesi kapsamında olup olmamasının bir önemi olmadığı ve cezai şartın sözleşmeden kaynaklandığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının cezai şart alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk Derece Mahkemesi tarafından cezai şart talebinin reddine dair hüküm kurulmuş, davacının istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararda, Türk Borçlar Kanunu’nun 438/3. maddesine göre cezai şartın geçerli olduğu sonucuna varılmış, indirim uygulanmak suretiyle isteğin kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
İş sözleşmesinin 8. maddesinde, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak tek taraflı feshi halinde, işçiye 12 aylık ücret ve menfaatleri tutarında tazminatın ödeneceği kararlaştırılmış olup, sözleşme hükmü cezai şart niteliğindedir.
İşçinin salt iş güvencesi kapsamında olması sebebiyle İlk Derece Mahkemesi tarafından cezai şart isteğinin reddi hatalı ise de, Türk Borçlar Kanunu’nun 438. maddesine dayanılarak isteğin kabulüne dair Bölge Adliye Mahkemesi kararında da yerinde görülmemiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 438/3. maddesinde ” Hakim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak, ayrıca miktarını serbestçe belirleyeceği bir tazminatın işçiye ödenmesine karar verebilir; ancak belirlenecek tazminat miktarı, işçinin altı aylık ücretinden fazla olamaz” şeklinde kurala yer verilmiş olup, sözü edilen kuralın davaya konu cezai şart ile herhangi bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Yine davacı işçinin tabi olduğu 4857 sayılı İş Kanunu’na göre tazminat ve işçilik alacakları hesaplanarak hüküm altına alınmış olup, genel kanun niteliğindeki Türk Borçlar Kanunu’nun 438/3. maddesi hükmünün somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Zira özel kanununda açık hüküm bulunan hallerde genel kanun hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 438/3. maddesi, İş Kanunu kapsamında olmayan, fakat Türk Borçlar Kanununa tabi iş sözleşmesi ile çalışan işçinin iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden olmaksızın derhal feshi durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Bu nedenle iş sözleşmesiyle kararlaştırılan cezai şartın, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen haksız fesih tazminatı ile ilişkilendirilerek kabulü yerinde değildir.
Öte yandan cezai şart sadece iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshine bağlı olarak öngörülmüş olup, başkaca bir şart ile ilişkilendirilmemiştir. Aynı haksız feshin bir sonucu olarak açılan bu davada, kıdem tazminatı tavan esasına göre hesaplanarak hüküm altına alınmıştır. Kararlaştırılan cezai şart, mutlak emredici nitelikte olan kıdem tazminatı tavanını bertaraf edemeyeceğinden, cezai şart talebinin açıklanan gerekçeyle reddi gerekirken, yazılı şekilde kabule dair karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.01.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.