Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2020/4914 E. 2021/3449 K. 04.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/4914
KARAR NO : 2021/3449
KARAR TARİHİ : 04.02.2021

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : … 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 38. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin çalışma döneminde 11, 12, 13, 14, 1 ,2, 3, 4 ve 5. dönem Toplu İş Sözleşme’lerinin ve 2005 ve 2007 Kamu Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Anlaşma Protokollerinin eksik uygulandığını öne sürerek fark ücret, ikramiye ve ilave tediye alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının ücretinin doğru olarak belirlendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında 11, 12, 13, 14, 1 ,2, 3, 4 ve 5. dönem Toplu İş Sözleşme’ lerinin ve 2005 ve 2007 Kamu Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Anlaşma Protokollerinin uygulanarak ücretin tespiti ve buna bağlı olarak talep edilen fark alacakların bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a bendine göre hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanması bozma sebebidir. Bu kapsamda yapılan değerlendirme neticesinde; İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince dosyada aldırılan kök hesap raporu ve eklerine itibar edilmiş ise de; raporların Toplu İş Sözleşmesi ve Protokollerin doğru uygulanıp uygulanmadığı konusunda hüküm kurmaya elverişli olmadığı, ücretin ve buna bağlı fark alacakların yeniden hesaplanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Şöyle ki;
1- İlk Derece Mahkemesince aldırılan bilirkişi kök ve ek raporlarında; davacının 01.06.1992 tarihinde işe girmiş olması sebebiyle yevmiyesi 01.06.1992 tarihinden itibaren ve 09.03.1992 tarihinde imzalanan ve 01.01.1992-31.12.1992 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’ne göre hesaplanmaya başlanmış ise de; davacının Toplu İş Sözleşmesi’nin tarafı Türkiye Orman İşçileri Sendikası’na üyeliği 03.03.1993 tarihinde gerçekleşmiş olup üyelik tarihinden önceki dönem için davacının Toplu İş Sözleşmesi’nden dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma talebi olup olmadığı araştırılmamıştır. Ayrıca; 10. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin ücret zammına ilişkin 40. maddesinde işçinin yevmiyesinin 400.000 TL’den az olamayacağı düzenlenmiştir. Buna göre işçinin 31.12.1994 tarihi itibariyle 294.922 TL bulunan yevmiyesinin 400.000 TL’ye yükseltilmesi yerine; 400.000 TL’ nin yevmiyeye ilavesi ile 01.01.1995 -30.06.1995 tarihindeki ücretin 694.922 TL bulunması da hatalı olmuştur.
Öte yandan; dava dilekçesinde, 11. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin yürürlük tarihinden itibaren davacının ücretinin hatalı belirlendiği ileri sürülmüştür. 11. Dönem Toplu İş Sözleşmesi, 02.05.1997 tarihinde imzalanmış olup 01.01.1997-31.12.1998 tarihleri arasında yürürlükte kalmıştır.
Davacının 31.12.1996 tarihinde bordro ile ödenen yevmiye miktarı uyuşmazlık konusu olmadığına göre; 31.12.1996 tarihinde ödenen yevmiyenin bu dönem bordrosundan tespiti ile bu yevmiyeye 11. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nde öngörülen ücret zamları uygulanarak hesaplamaya başlanılması gerekirken, az yukarıda açıklanan hesaplama hataları da gözetildiğinde 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden itibaren hesaplama yapılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2- İlk Derece Mahkemesince kök ve ek olmak üzere iki rapor alınmıştır. Bilirkişi kök raporunda, işçinin 31.12.1994 tarihindeki ücretine 10. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin 33. maddesine göre kıdem terfii primi ekleyerek hesaplama yaptığından ek raporda bu durumu düzeltmiş, ancak bu kez; ek raporda Toplu İş Sözleşme’lerinin 40. maddesine göre eklenmesi gereken bazı kıdem zamlarını da kıdem terfii primi ile birlikte ücret hesabından çıkarmıştır. Bir başka deyişle, işçinin ücretinin 1.1.1997 tarihinden itibaren hesaplanacağı dikkate alınarak inceleme yapıldığında; 11. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin 40/II maddesi gereği 15.08.1997 – 14.09.1997, 15.2.1998 – 14.03.1998, 05.11.1998 – 14.12.1998 tarihleri arasında ücrete eklenmesi gereken ücret zamlarının hesaplamaya dahil edilmediği tespit edilmiştir.
01.01.2008-31.12.2010 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’ne kadar, istek konusu toplu iş sözleşmelerinin tamamında kıdem terfii 33. maddede “Daimi işçilerin Kıymetlendirme Fişlerine Dayalı Kıdem Terfii” başlığı ile düzenlenmiş olup, madde içeriğinden de sözü edilen terfi için daimi işçi olarak çalışılması gerektiği açık olduğundan davacı işçi yönünden kadroya alındığı tarih öncesi Toplu İş Sözleşme’lerinin 33. maddesine göre kıdem terfii primi eklenmemesi gerektiği yönündeki kabul doğru ise de; Toplu İş Sözleşme’leri 40. maddesinde düzenlenen kıdem zamlarının eklenmesine yönelik bir engel bulunmadığından rapordaki hesaplama yöntemi hatalı bulunmuştur.
3- Raporun hesap tablosu dikkate alındığında; 01.01.2005-07.08.2005 ve 01.01.2007-31.08.2007 tarihleri arası dönem için ücret zammı uygulanmadığı, dolayısıyla; 01.01.2005-31.12.2007 tarihleri arasındaki dönem için Çerçeve Protokol hükümlerinin esas alındığı görülmektedir.
02.03.2009 tarihinde imzalanan ve 01.01.2005-31.12.2007 tarihleri arası için geçerliliği bulunan 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi yerine, bu dönemde Çerçeve Protokol hükümlerinin uygulanabilmesi için, davacının 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden yararlanma hakkının bulunmaması gerekmektedir. Yasal düzenlemeye göre, sözü edilen Toplu İş Sözleşmesi tarafı sendikaya imza tarihi itibariyle üye olmayanlar dayanışma aidatı ödeyerek toplu iş sözleşmesinden yararlanabilir. Ne var ki; dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma durumu talep tarihinden itibaren geçerli olduğundan yürürlük süresi biten bir toplu iş sözleşmesinden yararlanma söz konusu olamaz. 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imza tarihi yürürlük süresinin bitiminden sonra olduğundan işçiler açısından 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma imkanı bulunmamaktadır. Bu durumda 2.3.2009 imza tarihli 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden yararlanma hakkı sadece imza tarihinde TİS tarafı sendikaya üye olunmasına ya da toplu iş sözleşmesi gereği taraf sendika olan Öz Orman İş Sendikası’nın muvafakatına bağlıdır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı, 06.03.2009 tarihi itibariyle Öz Orman İş Sendika’sı üyeliğine kabul edilmiştir. Şu halde; 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imza tarihinde sendika üyesi olmayan davacının 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden faydalanabilmesi ancak sendika muvafakati ile mümkündür. Öz Orman İş Sendikasından; davacının muvafakat ile 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden yararlanma talebi olup olmadığı ve sendikanın da muvafakat verip vermediği sorulup tespit edilmeden 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinin uygulanmaması eksik incelemeye dayalıdır.
4- Yine, davacının 01.01.2008-31.12.2010 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. Dönem ve 1.1.2011-31.12.2012 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 3. Dönem Toplu İş Sözleşme’lerinden yararlanma durumunun netleştirilmesi bakımından davacının Toplu İş Sözleşme’lerinin tarafı Öz Orman İş Sendikası’na üyeliğinin devam edip etmediğinin tespiti gerekirken bu yön üzerinden durulmadan 01.07.2011 tarihine kadar Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinin uygulanmaması eksik incelemeye dayalıdır.
Bilirkişi, raporunu bilimsel dayanaklarını da açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz cevaplandırmak suretiyle hazırlamalıdır. Bilirkişinin raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hakimin ve tarafların anlayabileceği kavram ve terimleri kullanması, raporun tarafların ve hakimin denetimine uygun açıklıkta olması zorunludur. ( KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku El Kitabı Cilt I, … 2020, s. 802) Dolayısıyla, uzmanlık gerektiren teknik bir konuda yapılmış hesaplama detaylarının tarafların anlayabileceği şekilde açıkça ve tek tek izah edilmesi gerekmektedir. Eldeki davada raporun belirtilen şekilde hazırlanmadığı,davacı tarafın da hesaplanan alacak miktarını yeterli görerek rapora itiraz etmediği ve kanun yoluna başvurmadığı görülmektedir. Ne var ki; ücretin hesaplanma yöntemi hatalı olup iş bu dava ile birlikte çalışmaya devam etmekte olan işçinin ileride alacağı ücretin miktarı da etkilenecek şekilde ücret tespiti yapıldığından, dava tarihi itibariyle ücretin doğru ve gerçeğe uygun olarak belirlenmesi esastır. Zira, açılmış bir davada belirlenen ücret miktarı, kararın kesinleşmesi halinde taraflar arasında bağlayıcı olacaktır. Açıklanan sebeplerle, davacının ücretinin, az yukarıda açıklanan 2, 3 ve 4 numaralı bentlerde belirtilen eksiklikler de giderilerek belirlenmesi zorunludur. Elbette ki, doğru şekilde tespit edilecek ücret miktarına göre bulunacak fark alacak miktarlarının mevcut kabulden fazla çıkması ihtimalinde davacının kararı temyiz etmemesi sebebiyle davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmelidir. Aksi durum, taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu kararın temyiz eden aleyhine bozulması anlamına gelir ki;bu husus aleyhe bozma yasağının ihlali olur.
Şu halde; İlk Derece Mahkemesince değinilen eksiklikler giderildikten sonra konusunda uzman bir bilirkişiden yeniden, yukarıda belirtilen hataları da giderecek ve denetime elverişli olacak şekilde açıklamalı ve detaylı tablo dökümlü hesap raporu aldırılmalı, 01.01.2015 – 31.12.2016 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 5. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin Geçici 2. maddesi de değerlendirmeye tabi tutularak dava tarihi itibariyle davacının ücreti belirlenmeli, davalı idare tarafından ücret eksik ve hatalı belirlenmiş ise hatalı noktalar ve yanlış yapılan uygulamalar açıkça belirtilmeli, bundan sonra hüküm altına alınacak fark alacak miktarları bakımından davacının hükmü temyiz etmemesi sebebiyle davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ:
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi