YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/4858
KARAR NO : 2021/3445
KARAR TARİHİ : 04.02.2021
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : … 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 35. İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin çalışma döneminde 11, 12, 13, 14, 1, 2, 3, 4 ve 5. dönem Toplu İş Sözleşmelerinin ve 2005 ve 2007 Kamu Tis Çerçeve Anlaşma Protokollerinin eksik uygulandığını öne sürerek fark ücret, ikramiye ve ilave tediye alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının ücretinin doğru olarak belirlendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalının istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, taraf teşkili sağlanmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-4 maddesi uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yeniden yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2. maddesi gereğince davalının vekalet ücretine dair istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönden bozularak ortadan kaldırılmasına karar verilerek yeniden hüküm kurulmuştur.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında 11, 12, 13, 14, 1, 2, 3, 4 ve 5. dönem Toplu İş Sözleşmelerinin ve 2005 ve 2007 Kamu Tis Çerçeve Anlaşma Protokollerinin uygulanarak ücretin tespiti ve buna bağlı olarak talep edilen fark alacakların bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a bendine göre hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanması bozma sebebidir. Bu kapsamda yapılan değerlendirme neticesinde; İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince dosyada aldırılan kök hesap raporu ve eklerine itibar edilmiş ise de; raporların Toplu İş Sözleşmesi ve Protokollerin doğru uygulanıp uygulanmadığı konusunda hüküm kurmaya elverişli olmadığı, ücretin ve buna bağlı fark alacakların yeniden dosyadaki belgelere uygun şekilde hesaplanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Şöyle ki;
1- Bilirkişi raporunda 15.10.1997-14.11.1997, 15.11.1997-14.12.1997 tarihleri arasında ücret zamlarının iki kez uygulandığı, önce sırasıyla %7.3 ve %8.3 oranında zamların uygulandığı sonra yeniden sırasıyla %7.3 ve %8.3 oranında zamların ücrete eklendiği görülmektedir.
2- Raporda, işçinin 01.01.1999 tarihindeki ücreti 4.741,103 TL kabul edilmiş, bulunan bu miktara ayrıca 166.667 TL iyileştirme uygulanmıştır. 01.01.1999-31.12.2000 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 12. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin ücret zammını düzenleyen 40. maddesinin “A” bendinde iyileştirme miktarları düzenlenmiş ve ücret seviyesine göre yapılan iyileştirme miktarları açıklanarak bu iyileştirmeler sonrasında işçinin ücretinin 4.666.667 TL yi geçemeyeceği açıklanmıştır. Bilirkişi raporunda kabule göre yapılan hesaplama sonucu bulunan miktarın üst sınırı aştığı dikkate alınmamıştır. Yeniden yapılacak hesaplama sonucu bulunacak ücret seviyesine uygun şekilde iyileştirme miktarının belirlenmesi gerekmektedir.
3-Raporun hesap tablosunda, 15.02.1998-14.03.1998 tarih aralığının yer almadığı ve bu dönem için Toplu İş Sözleşmesine göre uygulanması gereken zam oranlarının uygulanmadığı anlaşılmaktadır.
4-Yine, raporda; davacının 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden faydalanamadığı ve bu dönem için davalı idarenin belirlediği yevmiye miktarlarının esas alındığının belirtildiği görülmektedir.
Kural olarak, Toplu İş Sözleşmesi tarafı sendikaya imza tarihi itibariyle üye olmayanlar dayanışma aidatı ödeyerek Toplu İş Sözleşmesinden yararlanabilir. Ne var ki; dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma durumu talep tarihinden itibaren geçerli olduğundan yürürlük süresi biten bir Toplu İş Sözleşmesinden yararlanma söz konusu olamaz. 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imza tarihi yürürlük süresinin bitiminden sonra olduğundan işçiler açısından 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden dayanışma aidatı ödeyerek yararlanma imkanı bulunmamaktadır. Bu durumda 02.03.2009 imza tarihli 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden yararlanma hakkı sadece imza tarihinde Toplu İş Sözleşmesi tarafı sendikaya üye olunmasına ya da Toplu İş Sözleşmesi gereği taraf sendika olan Öz Orman İş Sendikası’nın muvafakatına bağlıdır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı, 10.02.2009 tarihinde Türkiye Orman İşçileri Sendikası üyeliğinden çekilerek aynı tarihte Öz Orman İş Sendikası’na üyelik başvurusunda bulunmuştur. Başvuru tarihinde yürürlükte bulunan Mülga 2821 sayılı Kanun’un 25.maddesinde üyelikten çekilmenin notere başvurma tarihinden itibaren bir ay sonra geçerli olacağı, çekilenin bu bir aylık süre içerisinde başka bir sendikaya üye olması halinde yeni sendika üyeliğinin bu sürenin bitimi tarihinde kazanılmış sayılacağı düzenlenmiştir. Şu halde; davacının Öz Orman İş Sendikasına üyeliği 10.03.2009 tarihinden itibaren hüküm ifade edeceğinden, 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin imza tarihinde sendika üyesi olmayan davacının 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden faydalanabilmesi ancak sendika muvafakati ile mümkündür. Öz Orman İş Sendikasından; davacının muvafakat ile 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nden yararlanma talebi olup olmadığı ve sendikanın da muvafakat verip vermediği sorulup tespit edilmeden 1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinin uygulanmaması eksik incelemeye dayalıdır.
Kabule göre de; 02.03.2009 tarihinde imzalanan ve 01.01.2005-31.12.2007 tarihleri arası için geçerliliği bulunan 1. dönem Toplu İş Sözleşmesinin uygulanamayacağının tespiti halinde, Çerçeve Protokol hükümlerinin doğru şekilde uygulanıp uygulanmadığının belirlenmesi gerekirken davalı İdarenin bildirdiği yevmiye miktarları ile bağlı kalınarak sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
5-01.01.2008-31.12.2010 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’ne kadar, istek konusu toplu iş sözleşmelerinin tamamında kıdem terfii 33. maddede “Daimi işçilerin Kıymetlendirme Fişlerine Dayalı Kıdem Terfii” başlığı ile düzenlenmiş olup, madde içeriğinden de sözü edilen terfi için daimi işçi olarak çalışılması gerektiği açıktır. Toplu iş sözleşmesinin 35. maddesinde, sendika üyesi olan işçilerin üyeliğin sendikaya bildirilmesinden itibaren daimi işçiler gibi toplu iş sözleşmesinden yararlanacakları yönünde kurala yer verilmiş ise de; sözü edilen hükmün ücret artışı ile diğer sosyal hakları ilgilendirdiği kabul edilmelidir. Zira Toplu iş sözleşmesinin 25. maddesinde daimi işçi ile mevsimlik işçi tanımları yapılmış ve 33. maddede kıdem terfi sadece daimi işçiler için öngörülmüştür. Mevsimlik işçinin üyeliğin bildirildiği andan itibaren toplu iş sözleşmesinin tüm hükümlerinden yararlanabileceği kabul edildiğinde, toplu iş sözleşmesinde öngörülen daimi işçi ile mevsimlik işçi arasındaki ayrımın sebebi ortadan kalkar. Toplu iş sözleşmesinde açıkça daimi işçilerle mevsimlik işçilere ait tanıma yer verilmesi ve 33. maddede açıkça daimi işçilere kıdem terfii öngörülmesi sebebiyle düzenlemenin amaçsal yorumu yapıldığında, mevsimlik işçilerin kıdem terfi haklarının olmadığı kabul edilmelidir. Toplu iş sözleşmesinin 35. maddesi hükmü, açıkça daimi işçilere sağlanan haklar dışında kalan hükümler bakımından sonuç doğurur. 01.01.2008-31.12.2010 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. dönem Toplu İş Sözleşmesi ile birlikte 33. maddede daimi işçi-mevsimlik işçi ayrımı kaldırıldığından mevsimlik işçilerin kıdem terfiiden yararlanması ancak 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesi ile birlikte mümkün hale gelmiştir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında; davacı işçi işe girdiği tarihten beri daimi işçi kadrosunda çalışmaktadır. Bu sebeple ilk işe giriş tarihinden itibaren kıdem terfii priminin ücrete eklenmesi gerekmektedir. Ne var ki; bilirkişi, 1.7.2001 tarihine kadar kıdem terfii primlerini uygulamamış olup Toplu İş Sözleşmesi’nin açık hükmüne karşın hesaplamanın bu şekilde yapılmasının sebebi anlaşılamamıştır.
Bilirkişi, raporunu bilimsel dayanaklarını da açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz cevaplandırmak suretiyle hazırlamalıdır. Bilirkişinin raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hakimin ve tarafların anlayabileceği kavram ve terimleri kullanması, raporun tarafların ve hakimin denetimine uygun açıklıkta olması zorunludur. ( KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku El Kitabı Cilt I, … 2020, s. 802) Dolayısıyla, uzmanlık gerektiren teknik bir konuda yapılmış hesaplama detaylarının tarafların anlayabileceği şekilde açıkça ve tek tek izah edilmesi gerekmektedir. Eldeki davada raporun belirtilen şekilde hazırlanmadığı, raporun kendi içerisinde çelişkili olduğu (örneğin; davacının daimi işçiliğe geçtiği tarihten itibaren kıdem terfii priminden faydalandırılacağı açıklanmasına karşın hesaplama tablosunda 2001 yılına kadar kıdem terfii eklenmemiş olması) davaların seri şekilde görüldüğü, davacı tarafın da hesaplanan alacak miktarını yeterli görerek rapora itiraz etmediği ve kanun yoluna başvurmadığı görülmektedir. Ne var ki; ücretin hesaplanma yöntemi hatalı olup iş bu dava ile birlikte çalışmaya devam etmekte olan işçinin ileride alacağı ücretin miktarı da etkilenecek şekilde ücret tespiti yapıldığından, dava tarihi itibariyle ücretin doğru ve gerçeğe uygun olarak belirlenmesi esastır. Zira, açılmış bir davada belirlenen ücret miktarı, kararın kesinleşmesi halinde taraflar arasında bağlayıcı olacaktır. Açıklanan sebeplerle, davacının ücretinin, az yukarıda açıklanan 3, 4 ve 5 numaralı bentlerde belirtilen eksiklikler de giderilerek belirlenmesi zorunludur. Elbette ki, doğru şekilde tespit edilecek ücret miktarına göre bulunacak fark alacak miktarlarının mevcut kabulden fazla çıkması ihtimalinde davacının kararı temyiz etmemesi sebebiyle davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmelidir. Aksi durum, taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu kararın temyiz eden aleyhine bozulması anlamına gelir ki;bu husus aleyhe bozma yasağının ihlali olur.
Şu halde; İlk Derece Mahkemesince değinilen eksiklikler giderildikten sonra konusunda uzman bir bilirkişiden yeniden, yukarıda belirtilen hataları da giderecek ve denetime elverişli olacak şekilde açıklamalı ve detaylı tablo dökümlü hesap raporu aldırılmalı, 01.01.2015-31.12.2016 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 5. Dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin Geçici 2. maddesi de değerlendirmeye tabi tutularak dava tarihi itibariyle davacının ücreti belirlenmeli, davalı idare tarafından ücret eksik ve hatalı belirlenmiş ise hatalı noktalar ve yanlış yapılan uygulamalar açıkça belirtilmeli, bundan sonra hüküm altına alınacak fark alacak miktarları bakımından davacının hükmü temyiz etmemesi sebebiyle davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.