Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2020/2618 E. 2020/10705 K. 06.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2618
KARAR NO : 2020/10705
KARAR TARİHİ : 06.10.2020

MAHKEMESİ : Ankara 9. Hukuk Dairesi

Davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı avukatınca duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 06/10/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat … ile karşı taraf adına vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait işyerinde işçi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence sona erdirildiğini, yasal haklarının eksik olarak ödendiğini, işyerinde toplu iş sözleşmeleri imzalandığını, davacının da işe girişinden itibaren bu toplu iş sözleşmelerinden yararlandığını, 12/08/2010 tarihinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin yenisi imzalanıncaya kadar her ne şekilde olursa olsun uygulanmaya devam edilmesi gerektiğini, ancak davalı işverence 2012 yılından itibaren toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanmadığını, toplu iş sözleşmesine göre fazla çalışma ücretlerinin % 75 zamlı ödenmesi gerektiğini, ancak ödenmeyen fazla çalışma ücreti bulunduğu gibi, % 50 zamlı olarak ödenen fazla çalışma ücretleri yönünden de bakiye % 25 zamlı kısmın da ödenmesi gerektiğini,toplu iş sözleşmesine göre çalışılan hafta ve genel tatil günleri için toplam 3 yevmiye ödenmesi gerektiğini, toplu iş sözleşmesine göre ödenmesi gereken sosyal yardım, yol/taşıt yardımı, giyim yardımı, işçi hastalığı alacağı, temettü payı alacağının ödenmediğini ileri sürerek, dava dilekçesinde yazılı işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının da aralarında bulunduğu işçilerin iş sözleşmelerinin 31/08/2016 tarihi itibariyle sona erdirilerek tüm özlük haklarının ödendiğini, davacının ücret, fazla çalışma ücreti, kullanılmayan izin ücreti, asgari geçim indirimi, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı alacaklarının banka aracılığıyla ödendiğini ve davacının, işçilik alacak kalemlerini zikrederek verdiği ibraname ile davalıyı ibra ettiğini, dava dilekçesinde bahsedilen toplu iş sözleşmesinin 30/06/2012 tarihinde sona erdiğini ve yenisinin yapılmadığını, yetkiyi kaybeden sendikanın 03/12/2012 tarihli yazısında, dayanışma aidatının üyelik aidatı ile eşitlendiği ve üyelerden dayanışma aidatı kesilerek banka hesabına yatırılmasının istendiği, davacının ise dayanışma aidatı ödemek istemediğini yazılı olarak beyan ettiğini, üye olmayan ve aidat ödemeyen davacının, toplu iş sözleşmesine dayanarak hak talep etmesinin kötüniyetli olduğunu, toplu iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra şirket yönetim kurulunca ücretlerin net olarak belirlenmesine ve toplu iş sözleşmesi kapsamındaki tüm sosyal hakların ücrete eklenmesine karar verildiğini, buna rağmen yeniden bu sosyal hakların talep edilmesinin mükerrerlik oluşturacağını, davacının işten ayrıldıktan sonraki dönem için temettü payı talep edemeyeceğini önceki zamanlardan beri temettü payının işyerinde çalışmakta olan işçilere ödenmiş bulunduğunu ayrıca şirketin kar elde edip etmeyeceği ve bundan temettü payı dağıtılmasına yönetim kurulunca karar verilmemiş olması nedeniyle davacının buna dair talebinin isabetsiz bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı taraf istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan sosyal yardım, giyim yardımı, taşıt (yol) yardımı ve (akdi) ikramiye alacakları işçinin ücretinin bir parçası haline getirildiğini bunun toplu iş sözleşmesinin art etkisi ilkesinden, daha lehe olduğundan davacının sosyal yardım, giyim yardımı, taşıt (yol) yardımı ve (akdi) ikramiye alacaklarına hak kazanması mümkün olmadığı, iş sözleşmesi 2016 yılında feshedildiği için, 2016 mali yılı toplantısının yapılacağı 2017 yılında iş sözleşmesi devam etmeyen davacının 2016 yılı için temettü payı alacağına hak kazanamayacağı, toplu iş sözleşmesinin art etkisi gereğince, 01/07/2012 tarihinden sonrada fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti alacakları yönünden toplu iş sözleşmesindeki hükümlerin uygulanacağından toplu iş sözleşmesi hükümleri gereği davacının hak kazandığı alacak miktarları belirlendiği gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davacı … katılma yolu ile davalı vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-4857 sayılı İş Kanunu’nda temettü adı altında bir ödeme biçimi ve işçilik hakkı düzenlenmemiştir. Buna rağmen uygulamada bireysel iş sözleşmeleri ya da toplu iş sözleşmelerine bu anlamda hükümler konulmakta ve özellikle üst düzey yöneticilere bu tür ödemeler yapılmaktadır. Tarafların karşılıklı olarak şartlarını belirledikleri veya o işyeri uygulamasında ne miktar ödeneceği tespit edilebilen bu tür ödemelerin işçiye yapılması gerektiği Dairemizce de kabul edilmektedir. Yine Dairemizin kararlılık kazanan uygulamasına göre, iş sözleşmesinin sona erme nedeninin haklı neden olup olmadığına bakılmaksızın temettü vb. avans ve ikramiyelerinin ödenmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı işçi davalı işyerinde her yıl genel kar durumuna göre işçilere bir maaş tutarı temettü ödendiğini, davalı işverence 2016 yılına ilişkin olarak 8 aylık çalışması karşılığı kendisine temettü ödenmesi gerektiğini ileri sürmüş, davalı işveren ise temettü alacağının şirketin kar elde etmesi ve genel kurulca temettü dağıtılmasına karar verilmesi halinde genel kurul tarihinde şirkette fiilen çalışma koşulu ile ödendiğini ve davacının 2017 yılında yapılacak genel kurul tarihinde fiilen çalışma koşulunu taşımayacağı için temettü dağıtma kararı verilse dahi anılan alacağa hak kazanamayacağını savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi ve itiraz üzerine Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu alacak davalı şirketin genel kurul toplantısının yapıldığı tarihte davacının fiilen çalışmadığı gerekçesi ile reddedilmiş ise de anılan alacağa ilişkin olarak davalı şirket esas sözleşmesinin 80. maddesi uyarınca şirketin kar etmesi ve genel kurul tarafından bunun dağıtılması için karar alınması gerektiği dava tarihi olan 10/10/2016 tarihi itibari ile davalı şirketin 2016 yılı genel kurul toplantısının yapılmadığı ve dolayısıyla söz konusu temettü alacağının ödenip ödenmeyeceğinin belirlenmediği anlaşılmış olup davacının temettü talebi bakımından dava, erken açılmış dava mahiyetindedir. Bu nedenle işin esasına girilmeden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası hakkında karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Son toplu iş sözleşmesinin yürürlüğünün sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu m.6/son uyarınca; “Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu iş sözleşmesinin hizmet akdine ilişkin hükümleri yenisi yürürlüğe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devam eder”. Toplu İş Sözleşmesi’nin sona ermesinden sonra, kapsamına giren işyerlerinde çalışan işçiler için Toplu İş Sözleşmesi’nin iş sözleşmesini ilgilendiren hükümlerinin, yenisi yürürlüğe girene kadar devam edeceğine ilişkin kural, toplu iş sözleşmesinin “ard etkisi” olarak ifade edilir.
Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden yararlanamayanlar yönünden ise; toplu iş sözleşmesinin ard etkisinin işyeri uygulaması haline dönüşüp dönüşmediğinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
Kanun ya da iş sözleşmesinde düzenlenmemesine, bu yönde yasal ve akdi bir zorunluluk bulunmamasına karşın, işçi ile işveren arasındaki hukuki ilişkiye yön veren, varlığını somut uygulamalar şeklinde gösteren eylemli durum “işyeri uygulamaları”nı oluşturur.
İşyerinde düzenli olarak tekrarlanmakla oluşan, herhangi bir koşula bağlı bulunmayan işyeri uygulamaları, işçilerin zımni kabulleriyle bir iş sözleşmesi hükmü, diğer bir ifadeyle, iş şartı (çalışma koşulu) haline dönüşürler; bir iş sözleşmesi eki olarak bağlayıcı nitelik kazanırlar. İşçi için belirli özellikteki bir işyeri uygulaması, subjektif hak oluşturur.
Bir uygulamanın işyeri uygulaması olarak kabulü için, tekrarlana gelen, hesaplanabilir, genel nitelikte olması ve buna uyulmasının hukuksal zorunluluk olduğu yönünde genel inancın doğmuş olması gerekir. Bu bakımdan işyeri uygulamaları, işvereni belirli bir yükümlülük altına sokan, objektif mahiyette hükümler olarak değerlendirilmesi doğru olacaktır.
İşyeri uygulaması ile oluşan “iş şartı”, işverence, işçi aleyhine olarak değiştirilemez. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca, çalışma koşullarında yapılacak bir değişiklik ancak tarafların anlaşmalarıyla gerçekleşebilir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan sosyal yardım, giyim yardımı, yol yardımı ve ikramiye alacaklarının ödenmediğini ileri sürmüş, davalı işveren ise şirket yönetim kurulu tarafından alınan karar ile söz konusu alacakların davacının ücretine ilave edilerek ödendiğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince toplu iş sözleşmesi hükümlerinin geçerlilik süresi ile sınırlı olduğundan bahisle anılan alacakların reddine karar verilmiştir.
Davalı işyerinde 01/07/2010-30/06/2012 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesi imzalandığı, bu tarihten sonra ilgili sendikanın çoğunluk sağlayamaması sebebiyle bir daha toplu iş sözleşmesi imzalanmadığı, davacının, son toplu iş sözleşmesinin yürürlükte bulunduğu tarih itibariyle davalı işyerinde çalıştığı ve 30/06/2012 tarihine kadar toplu iş sözleşmesinden faydalandırıldığı, ancak davalı işverence 04/07/2012 tarihinde alınan karar uyarınca toplu iş sözleşmesinden doğan giyim, ikramiye, yol ve sosyal yardım alacaklarının ücrete ilave edilmesine karar verildiği ve davacının ücretinin arttırıldığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince işverenin aldığı kararla toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ve dava konusu edilen giyim, ikramiye, yol ve sosyal yardım alacaklarının işçi ücretine ilave ederek ödendiği ve bu durumun toplu iş sözleşmesinin art etkisi ilkesinden, daha lehe bir uygulama olduğu kabul edilmiş ise de dosya kapsamında alınan hesap raporlarının bu yönü ile denetlenebilir nitelikte olmadığı, davacıya art etkisinden daha lehe olacak şekilde bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun tespit edilemediği bu nedenle davacıya 04/07/2012 tarihli yönetim kurulu kararı öncesi ödenen ücrete göre toplu iş sözleşmesinin art etkisi gereği ödenmesi gereken giyim, ikramiye, yol ve sosyal yardım alacaklarının bir aya isabet eden miktarları hesaplanmalı, 04/07/2012 tarihli yönetim kurulu kararı sonrası davacıya ödenen ücretle dava konusu alacakların tam olarak ödenip ödenmediği belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.