Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2020/2174 E. 2021/3628 K. 04.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2174
KARAR NO : 2021/3628
KARAR TARİHİ : 04.02.2021

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ : … 5. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 20. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 03.01.2010-25.11.2015 tarihleri arasında davalı şirketlere ait kolej ve otel işyerlerinde tek aşçıbaşı olarak çalıştığını, ücretinin bir kısmının elden ödendiğini, davacının tüm çalışma dönemi içerisinde her iki şirkette de aşçıbaşı olarak çalıştığını, davacının ödenmeyen ücretlerini ve fazla mesai ücretlerini talep ettiğini ancak ödenmeyince iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini beyanla kıdem tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ile bakiye ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekili, davacının 01.03.2010-26.06.2015 tarihleri arasında … Eğt. Ve San. Tic. Ltd. Şti.’nde, 27.06.2015-28.11.2015 tarihleri arasında … Eğt. Ve Öğrt. Ltd. Şti.’nde çalıştığını, otel işyerinde geçen çalışması bakımından iş sözleşmesinin feshedildiğini ve ilgili alacakların kendisine ödendiğini, davacının daha sonra kolej işyerinde işe giriş yaptığını, istifa ederek iş sözleşmesini feshettiğini, kıdem tazminatına hak kazanamayacağını, davacının davalı şirketlerden herhangi bir alacağı bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların istinaf kanun yoluna başvuru taleplerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31’inci maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Aynı Kanunu’nun 194’üncü maddesinde ise somutlaştırma yükü düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrası uyarınca, taraflar dayandıkları vakıaları, ispata elverişli bir şekilde somutlaştırmakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde, maddenin ihdas amacının, uygulamada genel geçer ifadelerle somut vakıalara dayanmadan davaların açılıp yürütülmesinin önüne geçmek olduğu belirtilmiştir. Gerekçenin devamında, “Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi sözkonusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır.” şeklindeki ifadelere yer verilerek somutlaştırma yükünün anlam ve önemi vurgulanmıştır.
Davacının dilekçesinde talebine dayanak yaptığı bazı iddialar (vakıalar) olmakla birlikte, bunlar somut ve açık değilse, o zaman somutlaştırma yükünün yerine getirilmemesinden söz edilmelidir. Nitekim davanın dayanağı olan vakıaların soyut olarak gösterilmesi yetmez, bu vakıaların ispata elverişli şekilde zaman, mekan ve içerik olarak somutlaştırılması zorunludur. Somutlaştırmak, bir iddiayı, zaman, mekân, kişi, oluş şekli gibi unsurlarıyla algılamaya, anlamaya, tartışmaya, ispata elverişli şekilde ortaya koymaktır. Vakıaların somutlaştırılmasından sonra, karşı tarafça savunma yapılabilir ve mahkemece bir vakıa tam olarak algılanabilir, ispat faaliyeti yürütülebilir ve vakıa üzerinde inceleme ve tartışma yapılarak karar verilebilir. Soyut ve genel ifadelerle dilekçe yazmak, tarafın kendi bilmediği bir şeyi karşı tarafın bilmesini ve mahkemenin de talepte dahi bulunanın bilmediği, somut olarak ileri sürmediği, belirsiz bir şeyden sonuç çıkarmasını beklemek anlamına gelir ki, bu durum hukuk kuralları bir yana mantık kurallarıyla da bağdaşan bir durum değildir.
Somutlaştırma yükünde bir vakıa mevcut, ancak kanunun aradığı şekilde açık ve somut olmadığından, “maddi ve hukuk açıdan belirsiz yahut çelişkili” hususlarda hâkimin davayı aydınlatmak durumunda olduğu göz önüne alınarak hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında değerlendirme yapılmalıdır. Somut olmayan vakıalarda, maddi ve belirli ölçüde hukuki belirsizlik mevcuttur, bu belirsizliğin giderilmesi hakimin ödevidir. Bu sebeple, sadece tarafların dilekçelerini tekrar ettikleri yönündeki beyanların tutanağa geçirilmesi veya soyut ifadelerle tespit yapılması yeterli değildir. Bunun gibi, tarafların üzerinde bulunan yükleri (iddia, somutlaştırma ve ispat yükü) ve hâkimin görevi ve ödevini bilirkişinin yapması da beklenemez ve bu tespitlere göre dava yürütülemez. Zira, tarafın iddiası olmayan veya somutlaştırmadığı bir hususu, bilirkişi incelemez, değerlendiremez; bilirkişi hâkimin yerine de geçerek davayı aydınlatamaz, uyuşmazlık ve vakıa belirlemesinde bulunamaz. Bilirkişi ancak, varolanı inceleyebilir, açıklayabilir, teknik bilgisiyle istenen hususu tespit edebilir. Başlangıçta taraflarca ve hâkim tarafından gerçekleştirilmeyen bu işlemlerin sonradan bilirkişi marifetiyle giderilmesi usûlen mümkün değildir.
Kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delillin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması; örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname gibi bir belge olmasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/h maddesinde, “davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması” dava şartları arasında sayılmıştır. Ödenmiş alacak hakkında davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur. Bu halde, 6100 sayılı Kanun’un 115. maddesi gereğince, dava şartının varlığı ya da yokluğunun incelenmesi, doğrudan mahkemeye verilmiş ödevlerden olması karşısında, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının var olup olmadığını kendiliğinden gözetilmesinde bir usuli engel bulunmamaktadır.
Davanın hukuksal niteliği ve somut olayın özelliği gereği davalı, temyiz aşamasında dava konusu borcu söndüren nitelikte bir belge vermişse, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Diğer bir anlatımla, yargılama aşaması henüz tamamlanmamış ise böyle durumda, borcu itfa eden belge değerlendirmeye alınmalıdır. Gerçekten de, yargılamada davayı inkâr eden davalının savunması, borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin kabulü de zorunludur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.02.2016 Tarih, 2014/22-735 Esas,2016/166 Karar)
Somut olayda, davalılarca temyiz aşamasında dosyaya, bir kısım yıllık ücretli izin belgelerinin ibraz edildiği görülmektedir.Davalılarca dosyaya sunulan belgeler konusunda yeni bir değerlendirme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir
Ayrıca davacı işçi dava konusu yıllık ücretli izin alacağına ilişkin olarak 18.04.2016 havale tarihli dava dilekçesinde ve işverene keşide ettiği 12.02.2016 tarihli ihtarnamede “yıllık izinlerinin büyük bölümünü kullanamadığını” ifade etmiştir. Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 5 yıldan fazla olan hizmet süresi boyunca hiç yıllık ücretli izin kullanmadığı kabulü ile yıllık ücretli izin hesabı yapılmıştır.
Davacının dava dilekçesindeki “yıllık izinlerinin büyük bölümünü kullanamadığına” dair talebi dikkate alındığında davacının hangi yıllarda yıllık izin kullandığı, hangi yıllarda kullanamadığına yönelik ayrıntılı beyanı alınmadan, davacıya iddiasını somutlaştırma yönünde süre verilmeden davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir. Gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 194. maddesi kapsamında davacının somutlaştırma yükümlülüğü gerekse aynı Kanun’un 31. maddesi kapsamında hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunması karşısında, mahkemece davacı asil dinlenmeden sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Anılan sebeplerle, davacı asilin gerek kullandığı gerekse kullanmadığı yıllık ücretli izinlerin tarihleri, dönemleri ve süreleri konusunda ayrıntılı olarak beyanı alınmalı sonuca göre yıllık izin ücreti talebi ile ilgili değerlendirme yapılmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 04.02.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.