Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2018/9232 E. 2018/21237 K. 22.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/9232
KARAR NO : 2018/21237
KARAR TARİHİ : 22.11.2018

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili özetle; davacının davalı işyerinde 01/03/2004-24/02/2010 tarihleri arasında ”üste ustası” olarak çalıştığını, ancak SGK girişinin 2005 yılında yapıldığını, son aldığı maaşının net 1.700,00 TL. olduğunu, hafta içi 08:30-20:00 saatleri arasında, Cumartesi günleri ise 08:30-14:00 saatleri arasında çalıştığı halde fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, resmi tatillerde çalıştırıldığını, buna karşılık herhangi bir ödeme yapılmadığını iddia ederek; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve ödenmeyen maaş alacaklarının faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili özetle, müvekkili şirketin 16.02.2004 tarihinde kurulduğunu, Davacının ise 01/03/2005-10/03/2010 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştığını, davacının 3 gün üst üste işe gelmemesi nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma, resmi tatil ücreti ve yıllık izin ücreti talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Yerel Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, kararı davalının temyizi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi’nin 2017/831 Esas, 2017/542 Karar sayılı kararı ile özetle ve sonuç olarak;
“…Dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde iş sözleşmesinin işçinin tazminata hak kazanamayacak sona erdirildiğinin ispat yükü üzerinde olan davalı işveren bu yükü karşılayamamış, haklı feshi kanıtlayamamıştır. Buna göre davacı işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmıştır.
5 yıl üzerinde hizmet süresi olan davacının tüm haklarından vazgeçerek işi bırakması hayatın olağan akışına uygun değildir.
Açıklanan nedenlerle; davalı işverenin fesih nedenini net olarak ispatlayamaması nedeni ile davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı kanaatine varılmıştır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde; Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile kamu düzeni dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesi kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 ve 355. maddeleri gereğince ESASTAN REDDİNE” karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi’nin kararını davalı temyiz etmiştir.Davalının temyizi üzerine karar Dairemizce özetle ve sonuç olarak;
“1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir
2-Somut uyuşmazlıkta; davacı dava dilekçesinde sadece 15 gün yıllık izin kullandığını iddia ederek bakiye izin ücreti alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dosyada mübrez bilirkişi raporunda, davacının hiç izin kullanmadığı kabul edilerek kıdemine göre hak kazandığı 70 gün izin karşılığı yıllık izin ücreti hesaplanarak, mahkemece hüküm altına alınmıştır. Dava dilekçesindeki bu beyan karşısında, 15 gün toplam izin süresinden mahsup edilerek bakiye izin ücretinin hesaplanması gerekirken, talep aşılarak 70 gün üzerinden yıllık izin ücreti hesaplanması hatalıdır.
3-Davacı dava dilekçesinde, son ay maaşı olan şubat ayı maaşının ödenmediğini iddia ederek talepte bulunmuştur. Davacı iş ilişkisinin sona erdiği, 2010 yılının şubat ayında, 23 gün fiili olarak çalışmıştır. Bu durumda 23 günlük maaş alacağının hesaplanması gerekirken talep aşılarak, bir aylık maaş alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesi de isabetsizdir.” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Gerekçeli karar başlığında, dava tarihi olarak 28/01/2015 yazılması gerekirken, 23/02/2018 tarihinin yazılması maddi hata olup, yerel mahkemece her zaman düzeltilebileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
2- Mahkemece yapılan yargılama sonunda 18/06/2018 tarihli son duruşmada, kısa kararda ihbar tazminatı hüküm altına alınarak, karar tefhim edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nun “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
“Hüküm
MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nun 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.
Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.nun 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.nun 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Taraflar hükmün tefhiminin HMK.nun 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Somut uyuşmazlıkta, bozma sonrasında bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonrasında oluşturulan kısa kararda hüküm altına alınan ihbar tazminatına, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında yer verilmeyerek kısa karar ile dosyaya çıktısı alınan gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu şekilde kurulan ve açıklanan hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmediği ortadadır.
Açıklanan hüküm sonucunda ihbar tazminatı talebi açısından çelişki yaratılmış yargılama giderlerinin (masraf ve vekalet ücretleri) ne şekilde hüküm altına alındığı da Yasanın emredici hükmüne rağmen açıkça belirtilmemiştir.
6100 sayılı HMK.nun 298/2. maddesine göre “ Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”
Yukarıda belirtildiği üzere duruşmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucunun da aynı olmadığı, çelişki bulunduğu da ortadadır.
Bu nedenlerle 6100 sayılı yasanın 297, 298/2 ve 321. maddelerinde belirtilen zorunlu unsurları taşımadığı anlaşılan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
F)Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.