Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2018/9017 E. 2018/20034 K. 08.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/9017
KARAR NO : 2018/20034
KARAR TARİHİ : 08.11.2018

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ile davalılar … ve … vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili,davacının 01/01/1993-30/8/2003 tarihleri arasında davalıların murisine ait değişik işyerlerinde garson olarak son aylık 1.100,00 TL. ücretle çalıştığını, tarihinde haksız ve nedensiz olarak iş akdinin feshedildiğini bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalılar vekilleri, havanın haksız olduğunu, davacının davalılara miras yoluyla intikal etmiş işyerlerinde çalışmasının olmadığını, bu kurumun … kayıtları ile de sabit olduğunu, …nun 1996 yılında tamamen kapandığını, …Gazinosunun senenin belli aylarında bazı günlerde çalıştığını, davacının bu işyerlerinde herhangi bir çalışmasının olmadığını, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemekle birlikte, bir an için davacının müvekkilere ait işyerlerinde çalışması olduğu düşünülse dahi bu çalışmalarına dayanarak talep edeceği ücret alacaklarını talep etme hakkının 1996 sonrası işletmelerin aktif olmaması nedeniyle zamanaşımına uğradığını, davacının asgari ücretle çalıştığını, sürekli çalışmasının olmadığını, davacının başka işverenlere ait işyerlerinde çalıştığının hizmet döküm cetvelleriyle sabit olduğunu, taleplerin zamanaşımına uğradığını, çalıştığı diğer işverenlere başvurması gerekirken müvekkillerini bu hususta dava etmesi yasal dayanaktan yoksun kötü niyetli bir dava ikamesi olduğunu ve TMK’nun 2. maddesinde düzenlenen objektif iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, Mahkeme’nin daha önce 10/06/2014 tarihinde verilen 2006/264 Esas sayılı kararının taraf vekillerinin temyizi sonucunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2015/28492 Esas sayılı ilam ile “…Uyuşmazlık, yargılama sırasında ölen davalının mirasçılarının taraf ehliyetine sahip olup olmadıkları ve taraf teşkili sağlanıp sağlanmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları gereği usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, ölen kişinin veya kural olarak vekilinin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, TMK.’nun 28/I maddesi uyarınca ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu durumda mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburî dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir. 6100 sayılı HMK’nun 55. maddesi uyarınca taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılar mirası kabul veya reddetmemiş ise bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir”. Bu hüküm mirasçıların mal varlığını etkileyen davalarda dikkate alınmalıdır. Zira mirasçılara intikal etmeyen, tarafın ölümü ile konusuz kalan davalarda gerek bulunmamaktadır. Davacı davasını …’a karşı ikame etmiş, adı geçen davalının 26.10.2005 tarihinde vefat etmesi üzerine davasını mirasçılara karşı yöneltmiştir. Ancak dosyada 2005 ve 2010 yıllarında alınmış iki adet veraset ilamı bulunmakta olup mahiyetleri itibariyle birbirleri ile çelişki arz ettikleri anlaşılmaktadır. Yine 2010 yılında alınan veraset ilamına karşı veraset ilamının iptaline ilişkin davaların devam ettiği tespit edilmiştir. Veraset ilamında kimin varis olacağı tespit edilecek olup bu husus hangi mirasçının bu davada husumete ehil olacağını da ortaya koyacaktır. Yerel Mahkemece veraset ilamının iptaline ilişkin yargılamaların bitmesi beklenip kimin husumete ehil olduğu tespit edilmeden işin esasına girilerek sonuca gidilmesi hatalıdır…” gerekçesi ile bozulduğu, ilamına uyulduğu, davanın 24/05/2005 tarihinde, işveren … aleyhinde açıldığı, yargılama sırasında işverenin 26/10/2005 tarihinde ölümü üzerine, … mirasçıları …, … ve … ile …’ın da 18/12/2005 tarihinde ölümü nedeniyle oğlu …’ın davalı olarak gösterildiği, bu durumun, dosyaya sunulu … 5.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/1510-943 sayılı veraset ilamı ile uyumlu olduğu, zira kararda mirasın, mirastan feragat sözleşmeleri gözetilerek adıgeçen dört mirasçı arasında paylaştırıldığı, süreçte, … 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/454-668 sayılı veraset ilamının dosyaya sunulduğu ve buna göre miras paylarının ve mirasçıların yeniden belirlenerek bu kez mirasçı … yararına mirastan feragat sözleşmesi yapmış olan …, … ve …’ın da miras payına dahil edildiği, karar gerekçesinde nüfus kayıtlarına göre mirasçılığın tespit edildiğinin ve feragat sözleşmelerinin terekenin bölüştürülmesi sırasında dikkate alınmasının belirtildiği, ayrıca kararda, evvelce mirasçılığı tespit edilmiş olan …’ın ölümü nedeniyle bu kez oğlu …’a mirasçı olarak yer verildiği tespit edilmiş olup bu veraset ilamı ile uyumlu olarak önceki veraset ilamında yer almayan mirasçılar davaya dahil edilerek yargılamaya devam olunduğu, bozma sonrası temin edilen kararlara göre; … 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/454-668 sayılı yukarıda açıklanan veraset ilamının iptali için … 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1262 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemenin görevsizlik kararı verdiği ancak bu güne kadar başkaca işlem yapılmadığı, … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/70 Esas sayılı kararı ile …’ın, … lehine yaptığı mirastan feragat sözleşmesinin iptali talebini içeren davanın ret kararı ile sonuçlandığı ve Yargıtayca onanarak kesinleştiği, … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/21 Esas sayılı kararı ile …’ın, … lehine yaptığı mirastan feragat sözleşmesinin iptali talebini içeren davanın ret kararı ile sonuçlandığı ve Yargıtayca onanarak kesinleştiği, … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/161 Esas sayılı kararı ile …’ın, … lehine yaptığı mirastan feragat sözleşmesinin iptali talebini içeren davanın kabul kararı ile sonuçlandığı ve Yargıtayca onanarak kesinleştiği, her ne kadar bozma ilamında, 2010 yılında alınan veraset ilamının iptaline ilişkin dava sonucunun beklenerek kimin husumete ehil olduğunun belirlenmesi gereğine işaret edilmiş ise de yukarıda açıklandığı üzere, … 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/454-668 sayılı yukarıda açıklanan veraset ilamının iptali davasında görevsizlik kararı sonrası başka işlem yapılmadığı ve davanın akim kaldığı anlaşılmakla, Medeni Kanun hükümlerine göre ve kesinleşen karar sonuçlarına göre meselenin halli gerektiği, Türk Medeni Kanunu’nun 528.maddesi “Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder. Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.” şeklinde düzenleme içermekte olup, incelenen kararlar kapsamı ve yasa maddesi bir arada değerlendirildiğinde, dava dosyamızda davalı olarak yer alan mirasçılardan … ve … dışındaki davalılar yönünden taraf teşkilinde bir usulsüzlük bulunmadığı, … ve …’ın, yargı kararı ile geçerliliği kesinleşen mirastan feragat sözleşmeleri nedeniyle ve Medeni Kanun’un 528.maddesi hükmü gözetilerek mirasçılık sıfatlarının ortadan kalktığı kabul edilmiş ve adı geçen davalılar yönünden husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326 ve devamı maddeleri uyarınca, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilmesi gerektiği, davalıların, davacıyı yanıltarak kendi aleyhlerinde dava açılmasına sebebiyet verme durumunda da olmadıkları gözetilerek davalılar yararına vekalet ücretine hükmedildiği, bu bağlamda bekletici mesele yapılan dosyaların kesinleşmesi ile davalılar … ve …’ın mirasçılık sıfatı bulunmadığı anlaşılmakla, haklarında açılan davanın husumet yönünden reddi gerektiği, dosyanın esasının değerlendirilmesinde; 17/01/2011 tarihli ıslah dilekçesi ile dosyaya sunulan tüm delillerden; davacının hizmet süresinin 8 yıl 6 ay 20 gün olduğu, aylık net ücretinin 1.100,00 TL., brüt ücretinin ise 1.535,60 TL. olduğu, söz konusu alacaklardan yıllık izin açısından zamanaşımı defi karşısında hizmet süreleri de dikkate alınarak söz konusu alacağın zamanaşımına uğradığı kanaatine varıldığı, ücret alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıl olup, fazla mesai ücreti ile dini ve milli bayramlardaki çalışma ücretlerine geldiğinde ise bu çalışmaları karşılığında ibraname ile alındığı anlaşılmakla reddine karar vermek gerekmiş ise de sehven kısa kararda fazla mesai, Yıllık İzin ve Genel Tatil alacaklarına ilişkin redde ilişkin karar yer verilmediğinden gerekçeli karar ile kısa kararın çelişmemesi bakımından bu hususa daha fazla değinilmeyeceği, davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacağı talebi bakımından iş akdinin haklı nedenle feshedildiği ispat yükü davalı tarafta olup, davalı tarafça ispat yükümlülüğü yerine getirilmediğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatı almaya hak kazandığı kanaatine varıldığı, dosyada bozma sonrasında bozma ilamına uygun olmak üzere taraf teşkili sağlandığı, … ve … dışındaki davalıların mirasçılık sıfatları nedeniyle davacının işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, bu bağlamda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/28492 Esas sayılı sayılı ilamı doğrultusunda dosyaya sunulan bilirkişi raporunun karar vermeye elverişli bulunduğundan bu rapordaki hesaplamalara itibar edildiği gerekçesi ile kıdem ve ,hbar tazmintı talplerinin kabulüne karar verilmiştir.

D)Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili ve davalılar … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Somut uyuşmazlıkta, dava dileçesinde kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacakları talep edilmiş, Mahkeme hükmünde davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilerek kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talepleri kabul edilmiş, diğer talepler hakkında hüküm fıkrasında bir karar verilmemiş, hatta Mahkeme gerekçesinde de bu duruma değinilmiştir. HMK’nun 297/2. maddesi uyarınca tüm talepler hakkında karar verilmesi gerekirken dava dilekçesindeki yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacakları hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi hatalıdır.
3- Çalışma olgusunu, bunu ileri süren işçi ispatlamalıdır.
Hizmet süresi bakımından, hükme esas bilirkişi raporunda 699487 sicilli davalı ile ilgisi dosya kapsamından saptanamayan işyerinde 21/07/2000-01/12/2001 arasında hizmet dökümünde çalışması olduğu bu dönemin dışlandığı belirtilmiştir. Oysa, belirtilen o döneme ilaveten 01/02/2003 tarihinden kabul edilen fesih tarihine dek da gene 699487 sicilli işyerinde kaydı görünmektedir. Bu dönemin dışlanmadığı, 2003 yılı Ağustos ayı kıdem tazminatı tavanının esas alınmasından anlaşılmaktadır.
Ayrıca, kabul edilen hizmet süresi içinde hiç bir yerde çalışması görünmeyen boşluklar mevcuttur ve hizmet dökümünde işe giriş tarihi 01/06/1993 olarak görünmektedir.
Diğer yandan hizmet dökümünde eksik prim ödemeleri bulunmaktadır.
Yukarda belirtilen hizmet ökümünde belirtilen boşluklar, hizmet dökümünde belritilen işe başlama tarihinden önceki dönem olu da davacının davalıda çalıştığı hizmet dökümünde kaydolmamış günler kabul edilen hizmet süresi içinde mevcut olup davalı ile ilgisi mevcut dosya kapsamından anlaşılamayan işyeri gibi yukarda açıklanan dönemlere ilişkin olarak, …’ndan belgeler getirtilmeli, bahse konu tarihlerde davacının çalışmalarına ilişkin hizmet döküm cetveli haricindeki belgeler ve bilgiler ile eksik gün bildirim nedenlerine dair belgeler …’ndan istenmelidir.
Yukarda açıklanan dönemler hakkında davacı asıl bizzat celbedilerek kendisine açıklamaları sorulup, taraf vekilllerinden izahat alınıp, davalı tanığı yeniden dinlenip toplanan tüm bilgi ve belgeler, dosyada halihazırda mevcut diğer belgeler ve bilgiler ile birlikte değerlendirilerek, yukarda belirtilen dönemlerin hizmet süresine dahil edilip edilmeyeceği irdelenmelidir.
Ayrıca, mevcut hükme esas bilirkişi rapurunda kabul edilen hesaba esas tarihler ve hasaba katılmayan dönemler göz önüne alındığında, neticeten ulaşılan ulaşılan hizmet süresinin nasıl hesaplandığı da anlaşılamadığından, hizmet süresinin denetime elverişli şekilde hesaplanması gözetilmelidir.
Yukarda açıklanan incelemeler esnasında gözetilmesi gereken bir diğer husus şuıdur: Dairemiz tarafından evvelce incelenen davalısı aynı olan benzer mahiyetteki dosyalardaki tanık beyanlarından, davalının birden fazla gazino, çay bahçesi gibi işyerleri olduğu, mesela mevsimlik / yazın çalışmayan gazinosu bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak davacının aralıklı mı yoksa kesintisiz mi çalıştığı, yani hizmet süresi belirsizdir. Diğer yandan davacının davalıya ait birden fazla iş yerinde dönüşümlü çalışmış olabileceği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle davacı asıl duruşmaya bizzat celbedilerek kendisine, taraf vekilllerine ve davalı tanığı yeniden celbedilerek davalı tanığına, davacının hizmet süresine hükme esas bilirkişi raporunda dahil edildiği halde hizmet dökümünde davalıda çalıştığı görünmeyen -hiç bir yerde çalışması görünmeyen boşluklar, eksik prim ödemesi ve benzeri- dönemler bakımından, işyeri kapalı da olsa tadilat ve benzeri sebeplerle davacının hizmet dökümünde davalıda kaydı görünmeyen bu dönemlerde de davalı yanında çalışıp çalışmadığı, hangi tarihlerde çalıştığı, eldeki dosyada kabul edilen hizmet süresi içinde hizmet döküm cetvelinde çalışması görünmeyen dönemlerde davalının iş yerinde çalışıp çalışmadığı, davalının dönem dönem mesela sezon, tadilat ve benzeri sebeple kapalı bir iş yerinde çalışmış bile olsa o iş yeri kapalı iken davalının bir diğer iş yerinde çalışmak sureti ile hizmet döküm cetvelinde çalışması görünmeyen dönemde de çalışması olup olmadığı gibi hususlar sorulmalı, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilerek hizmet döküm cetvelinde davalı nezdinde çalışması görünmemekle birlikte eldeki karara göre hizmet süresi kapsamında kabul edilen dönemlerin hizmet süresine dahil edilip edilmeyeceği irdelenmelidir.
Tespit edilecek yeni hizmet süresinin hüküm altına alınan alacaklara etkisi de ayrıca ele alınmalıdır.
4-Dosyada bir takım ödeme ve ibra belgeleri mevcut olup, bu belgelerde miktar olması halinde davacı asıl bizzat celbedilerek imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulmalı, imzayı inkar ederse buna yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılarak imza aidiyeti tespit edilmeli, ödeme ve/veya ibraname niteliğindeki belgelerde miktar var ise ve imza davacıya ait ise bu miktarlar mahsup edilmelidir. Ancak, miktar içermeyen belgelere değer verilmemelidir.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.