Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2018/8455 E. 2018/21083 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/8455
KARAR NO : 2018/21083
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ

Taraf vekillerince, Dairemizin 26.04.2018 tarihli, 2018/3859 E. ve 2018/9332 K. sayılı onama kararının maddi hataya dayalı olarak verildiği ileri sürülerek kararın ortadan kaldırılması ve hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Dairemiz ilamında, davacının davalı işyerinde yetkili sendikanın temsilcisi olmadığı gözden kaçırılarak karar verildiği anlaşılmakla yukarıda tarih ve numarası belirtilen ONAMA KARARININ ORTADAN KALDIRILMASINA ve hükmün aşağıdaki şekilde bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 07/02/2006 – 02/03/2016 tarihine kadar kaporta operatörü olarak çalıştığını, Tüm Otomobil Metal İşçileri Sendikasının kurucu üyesi ve yönetim kurulu asıl üyesi olduğunu, Mayıs 2015 olaylarından sonra Türk Metal Sendikası’ndan ayrılarak Birleşik Metal İş Sendikasına üye olduğunu, Türk Metal Sendikasının işveren sendikasıyla imzaladığı toplu iş sözleşmesinden dayanışma aidatı ödeyerek yararlandığını, iş akdi feshedilirken Tüm Otomobil Metal İşçileri Sendikası’nın yönetim kurulu asıl üyesi olduğunu, feshin sendikal nedenle yapıldığını iddia ederek, feshin geçersiz olduğunun tespitine, davacının temsilcilik süresini aşmamak kaydıyla fesih tarihi ile kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının ödenmesi gerektiğinin tespitine, bir yıllık ücretinden az olmamak üzere sendikal tazminata, aksi halde 8 aylık ücret ve hakları tutarında sendikal tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının 01/03/2016 tarihinde yapılan yasa dışı eylemlere öncülük edenlerden olduğunu, davacının ve diğer öncülerin eylem ve baskıları sonucu müvekkili işyerinde hat duruşları yaşandığını, maddi kayıplar meydana geldiğini, işverenin tüm iyi niyetli çabalarının sonuçsuz kaldığını, işyerinde demokratik hak kullanımını aşan, ölçüsüz ve işverene zarar vermeyi amaçlayan eylemler yapıldığını, şirket çalışanlarının istedikleri sendikaya üye olma haklarının bulunduğunu, davacının iddiasını 2015 yılının Mayıs ayında gerçekleşmiş olan yasa dışı eylemlere dayandırarak haklı çıkma çabası içinde olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davacı ve aynı tarihte iş akitleri feshedilen işçilerin diğer çalışanlara oranla farklı bir davranış, söylem ya da eylemlerinin bulunduğuna ilişkin dosyada somut bir delil bulunmadığı gibi güvenlik kamerası görüntülerinde de davacının ve diğer çalışanların zorlama ya da baskı kurmak suretiyle çalışmadıkları yada çalıştırılmadıklarına ilişkin bir görüntü de bulunmadığı nazara alındığında davalı tarafından yapılan feshin tamamen sendikal nedene dayandığı ve haksız olarak feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) İstinaf:
Karara karşı taraflar istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
E) Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi’nce davalı tarafın istinaf talebinin esastan reddine, davacının sendika temsilcisi olduğu gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davacının işe iadesine, davacının temsilcilik süresini aşmamak kaydı ile kararın kesinleşme tarihi arasındaki ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin gerektiğine, davacının kararın kesinleşmesinden itibaren altı iş günü içinde işe başvurması şartıyla, davalı işverence altı iş günü içinde işe başlatılmaması halinde iş ilişkisinin devam ettiği kabul edilerek ücreti ve diğer haklarının temsilcilik süresince ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
F) Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesi kararını davalı taraf temyiz etmiştir.
G) Gerekçe:
Davacı iş sözleşmesinin feshinin sendikal nedenle yapıldığını iddia ederek feshin geçersizliğine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince feshin sendikal nedene dayandığı kabul edilerek feshin geçersizliğine karar verilmiştir. Taraflar bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalının istinaf talebi esastan reddedilmiştir. Dosyada dinlenen tanıkların beyanları ile bilgi belgelerden feshin sendikal nedene dayandığı yönündeki Mahkeme kabulünde bir isabetsizlik yoktur.
Davacı vekili ise, müvekkilinin Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu asıl üyesi olduğunu, işe iade ile birlikte sendikal tazminata da hükmedildiğini ancak 6356 Sayıl Kanunun 24.maddesinin 5.fıkrasına ilişkin olarak karar verilmediğini, müvekkilinin yöneticilik süresini aşmamak kaydıyla fesih tarihi ile kararın kesinleşme tarihi arasındaki ücret ve diğer haklarının ödenmesine, müvekkilinin işe başlatılmaması halinde iş ilişkisinin devam ettiği kabul edilerek ücreti ve diğer haklarının yöneticilik süresince ödenmeye devam edilmesine karar verilmesini talep ederek istinaf kanun yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi davacının sendika işyeri temsilcisi olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararını ortadan kaldırarak 6356 sayılı Kanun’un 24. maddesi uyarınca hüküm kurulmuştur.
Davacının, 07.06.2015 tarihinde Türk Metal Sendikası’nda istifa ederek 06.08.2015 tarihinde Tüm Otomobil Metal İşçileri Sendikası’na üye olduğu, aynı zamanda bu Sendika’nın kurucu üyesi ve yönetim kurulu asil üyesi olduğu, davalı işyerindeki yetkili Türk Metal Sendikası ile imzalanan toplu iş sözleşmesinden ise dayanışma aidatı ödeyerek yararlandığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık davalı işyerinde yetkili olmayan bir sendikanın kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi olan davacının, 6356 sayılı Kanun kapsamında işyeri sendika temsilciliğinin güvencesinden yararlanıp yararlanmayacağı noktasındadır.
6356 sayılı Kanun’un 24. maddesinde; “(1) İşveren, işyeri sendika temsilcilerinin iş sözleşmelerini haklı bir neden olmadıkça ve nedenini yazılı olarak açık ve kesin şekilde belirtmedikçe feshedemez. Fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde, temsilci veya üyesi bulunduğu sendika dava açabilir.
(2) Dava basit yargılama usulüne göre sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde Yargıtay kesin olarak karar verir.
(3) Temsilcinin işe iadesine karar verilirse fesih geçersiz sayılarak temsilcilik süresini aşmamak kaydıyla fesih tarihi ile kararın kesinleşme tarihi arasındaki ücret ve diğer hakları ödenir. Kararın kesinleşmesinden itibaren altı iş günü içinde temsilcinin işe başvurması şartıyla, altı iş günü içinde işe başlatılmaması hâlinde, iş ilişkisinin devam ettiği kabul edilerek ücreti ve diğer hakları temsilcilik süresince ödenmeye devam edilir. Bu hüküm yeniden temsilciliğe atanma hâlinde de uygulanır.
(4) İşveren, yazılı rızası olmadıkça işyeri sendika temsilcisinin işyerini değiştiremez veya işinde esaslı tarzda değişiklik yapamaz. Aksi hâlde değişiklik geçersiz sayılır.
(5) Bu madde hükümleri işyerinde çalışmaya devam eden yöneticiler hakkında da uygulanır.” hükmü,
Aynı Kanun’un “İşyeri sendika temsilcisinin atanması ve görevleri” başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrasında da, “ Toplu iş sözleşmesi yapmak üzere yetkisi kesinleşen sendika; işyerinde işçi sayısı elliye kadar ise bir, elli bir ile yüz arasında ise en çok iki, yüz bir ile beş yüz arasında ise en çok üç, beş yüz bir ile bin arasında ise en çok dört, bin bir ile iki bin arasında ise en çok altı, iki binden fazla ise en çok sekiz işyeri sendika temsilcisini işyerinde çalışan üyeleri arasından atayarak … beş gün içinde kimliklerini işverene bildirir. Bunlardan biri baş temsilci olarak görevlendirilebilir. Temsilcilerin görevi, sendikanın yetkisi süresince devam eder.” hükmü yer almaktadır.
2 Haziran 1971 tarihinde ILO tarafından kabul edilen 135 sayılı İşçi Temsilcileri Sözleşmesi ülkemizce 25.11.1992 tarihinde kanunlaşmış 11.12.1992 tarih 21432 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
1982 Anayasasının 90. maddesinin son fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” düzenlemesi de yer almaktadır.
135 sayılı ILO sözleşmesinin 1. maddesinde “İşletmelerdeki işçi temsilcileri, kanunlara toplu sözleşmelere veya yürürlükteki sözleşmelere dayalı diğer düzenlemelere uygun hareket etmeleri koşulu ile işten çıkarma dahil kendilerine zarar verebilecek ve işçi temsilcisi sıfatını taşımalarından veya bu sıfatla faaliyetlerde bulunmalarından, sendika üyesi olmalarından veya sendika faaliyetlerine katılmalarından ileri gelecek her nevi işleme karşı etkili bir korumadan yararlanırlar.”
3. maddesinde “Bu sözleşmenin uygulanmasında “işçi temsilcileri” deyimi ulusal mevzuat ve uygulama ışığında; Ya sendika temsilcileri, şöyle ki; sendikalarca veya bu tür kuruluşların üyelerince seçilen veya atanan temsilciler; Ya da seçimle gelen temsilciler, şöyle ki; ulusal mevzuat veya toplu sözleşme hükümlerine göre işletmenin işçileri tarafından serbestçe seçilen ve ilgili ülkede, sendikalara tanınan özel ayrıcalıklı faaliyetleri içermeyen görevlere sahip temsilciler, anlamına gelir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Aynı sözleşmenin 4. maddesinde ise “Ulusal mevzuat, toplu sözleşme, hakem kararları veya mahkeme kararları, bu Sözleşmede sözü edilen kolaylıkları ve korunmaya hak kazanacak işçi temsilcileri tipini veya tiplerini belirleyebilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
6356 sayılı Kanun’un 24. ve 27. maddeleri ve 135 sayılı ILO sözleşmesinin 1, 3 ve 4. maddeleri değerlendirildiğinde ulusal mevzuatımız 6356 sayılı Kanun, ILO sözleşmesinin 4. maddesinde yer alan düzenleme kapsamında korumadan yararlanacak temsilcileri yetkili sendika tarafından atanan işyeri temsilcileri olarak belirlemiş, 6356 sayılı Kanun 24. maddesinde korumadan temsilcilik süresince yararlanılacağı kabul edilmiştir.
Davacı ise, Tüm Otomobil Metal İşçileri Sendika’nın kurucu üyesi ve yönetim kurulu asil üyesi olup, davalı işyerindeki yetkili sendika ise Türk Metal Sendikasıdır. Davacı 6356 sayılı Kanun’un 27. maddesi kapsamında işyerindeki yetkili sendikasının temsilcisi olarak atanmamıştır. Başka bir değişle davacı 6356 sayılı Kanun kapsamında sendika temsilcisi olmadığından anılan Kanun’un 24.maddesi ile sağlanan güvenceden yararlanmak için gerekli koşula sahip değildir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf talebinin de esastan reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalıdır. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:
Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1. … Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3. Davacının başvurusu, işe başlatılıp başlatılmama şartına bağlı olmaksızın tazminatın 6356 sayılı Kanun’un 25. maddesi uyarınca taktiren davacının 1 yıl 1 aylık ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4. Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5. Alınması gereken 35,90 TL karar- ilam harcından davacının yatırdığı 29,20 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL karar- ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6. Davacının yaptığı 191,49 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7. Temyiz edenin sıfatına göre karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre belirlenen 1.980 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine,
Kesin olarak oybirliği ile 21.11.2018 günü karar verildi.