Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2018/6495 E. 2019/4170 K. 20.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6495
KARAR NO : 2019/4170
KARAR TARİHİ : 20.02.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ

DAVA : Davacı, müfettiş raporunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin red kararına karşı davacı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
… Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi davacı avukatının istinaf başvurusunu reddetmiş olmakla birlikte, hukuki yarar bulunmadığından davanın usulden reddine karar vermiştir.
… Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin kararı süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davalı T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Grup Başkanlığı’nın 25.07.2015 tarihli ve 5733 sayılı görev yazısı gereği 17.08.2015 tarihinde … Sanayi Şubesi’nde işin yürütümü yönünden denetlemek amacıyla inceleme yapıldığını, söz konusu inceleme kapsamında üç sayfalık tespit tutanağı düzenlendiğini bu tutanak bağlamında oluşturulan inceleme raporuna istinaden personel listesi çıkartılarak,… Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’nün 30711655/4875091 sayılı yazısı ile söz konusu çalışanların kazançlarının eksik bildirildiği gerekçesiyle prim ve hizmet belgeleri istendiğini, yazının 26.04.2016 tarihinde tebliği edildiğini, denetim süreci içinde sunulan yazılı belgeler, beyanlar ve deliller yeteri kadar incelenmeksizin içeriği bilinmeyen raporun düzenlendiğini, raporda; 27.08.2015 tarihinde işin yürütümü yönünden yapılan denetlemede 01.01.2014 – 31.07.2015 arası dönemi kapsadığı, işyerinde istihdam edilen 5 işçiye 01.08.2014 – 31.07.2015 dönemine ait aylarda 4857 sayılı İş Kanununun 41.maddesine aykırı olarak fazla çalışma ücretinin ödenmediği tespit edildiği, bu sebeplerle Banka hakkında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ilgili hükümlerine göre işlem yapılması gerektiğinden 2828,00 TL idari para cezası uygulaması gerektiği görüş ve kanaatinin belirlendiği, davalı T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca düzenlenen 02.11.2015 tarihli ve 9660/İNC /22 sayılı inceleme raporuna karşı ihtiyatı tedbir talebinin kabulü ile, raporda belirlenen uygulamanın durdurulmasına ve iptaline karar verilmesi talep edilmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, dava konusu … /İNC-22 sayılı raporda; işyerinde istihdam edilen güvenlik görevlisi ve operasyon bölümünde görevli işçiler dışındaki diğer işçilerin (İşletme Bankacılığı, KOBİ Bankacılığı, Kitle Bankacığı bölümlerinde görevli işçilerin) işyerinde haftanın 5 günü genelde ortalama olarak 08.30 – 19.30 saatleri arasında 1 saat ara dinlenmesi kullanarak çalıştıkları, bir aylık zaman diliminde ortalama 2 Cumartesi günü işyerinde çalıştıkları, Cumartesi günleri genelde ortalama olarak saat 10.30 ilâ 16.00 saatleri arasında 30 dakika ara dinlenmesi kullanarak çalıştıkları, işyerinde Cumartesi günü çalıştıkları haftalarda; haftalık fiilî çalışma süreleri toplamının 55 saat olduğu, haftada 10 saat fazla çalışma yaptıkları, hafta içi 5 gün çalıştıkları haftalarda; haftalık fiili çalışma süreleri toplamının 50 saat olduğu, haftada 5 saat fazla çalışma yaptıkları, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediği, güvenlik görevlisi işçi ile işletme bankacılığı, KOBİ bankacılığı, kitle bankacılığı bölümlerinde görevli işçilerin haftalık çalışma sürelerinin sürekli şekilde 45 saat üzerinde olduğu, bu durumun süreklilik arz etmesi nedeniyle söz konusu işçiler için çalışma koşulu haline geldiği, işçilerin çalışma sürelerinin ve yaptıkları fazla çalışmaların işverenlikçe belgelendirilmediği tespit edildiğinden, işveren vekilince “işyerinde İş Kanununun 63. maddesine uygun olarak çalışma saatleri uygulanmakta olup fazla çalışmalara ilişkin ödenmemiş fazla çalışma alacağı bulunmadığı” ifade edildiğinden, işverenin beyanından da açıkça anlaşılacağı üzere mevzuata aykırılığı ve noksanlığı gidermek üzere işverenlik tarafından süre talebinde bulunmadığından 4857 sayılı Kanunun 41. ve 63. maddesine aykırı davranan işveren hakkında idare para cezası uygulanması gerektiği kanaatine varıldığını, raporda yapılan tespit ve değerlendirmelerin 4857 sayılı yasa kapsamında yapıldığı, yasa ve usule aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, rapor dayanaklarının rapor ekinde sunulduğu ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, dosya içeriğine göre Bölge Müdürlüğü İş Teftiş Kurulu genel denetim ve teftiş sonrası, işyerinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun bazı hükümlerinin eksik uygulanması ile ilgili genel olarak tespitlerde bulunduğu, bunun bir genel denetim olduğu, iş müfettişlerinin yasal yetkilerini kullandığı, bu genel denetim yetkisinin yargı yetkisi olarak değerlendirilmesi gerekçesi isabetli olmadığı, kaldı ki Anayasa’ya aykırılık ileri sürülmediği ve iptal edilmediği sürece yasal kuralı hakim uygulamak zorunda olduğu, İş Kanunu’nun 92/3 maddesindeki inceleme denetimi şeklinde yapılan itirazın doğrudan işçinin alacağının belirlenmesi ve işçiye husumet yöneltilerek yapılması gerektiği, somut uyuşmazlıkta işveren vekili, 92. Madde uyarınca, maddi olaylara dayalı tespit içeren raporun iptalini istemiştir. Bu rapor şu hali ile açılacak davalarda delil niteliğindedir. Rapor bir idari para cezası da içermemektedir. Delil niteliğinde maddi vakıaların tespitini içeren raporun iptalini istemede davacının hukuki yararı bulunmadığı, davacı tarafa uygulanmış bu aşamada bir idarî para cezası bulunmadığı, kaldı ki; böyle bir para cezası uygulansa bile, bu hususta 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanun’un 5/1-b. maddesi gereğine Mahkemelerinin de görevli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
D)İstinaf başvurusu:
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E)İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili istinaf başvurusunda; davanın açılmasında hukukî yararının bulunduğunu, denetim raporunun usule ve kanuna aykırı düzenlendiğini ileri sürmüştür.
F)Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafından iptali istenen raporun, denetim elemanlarınca (herhangi bir ihbar ve şikayete yada kontrole dayalı olmayan) genel denetim sonucu düzenlendiği, çalışanlarla ilgili somut tespitte içermediği görülmekle, raporun bu haliyle delil niteliğinde olduğu, ayrıca dava anında davacıya idari para cezası tahakkuku da yapılmadığı anlaşılmakla, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı sonucuna varıldığı, açıklama itibariyle istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, ancak, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca mahkemenin hatalı hüküm verdiği gerekçesiyle davacının ileri sürdüğü tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden REDDİNE, İlk Derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA ve HMK 353/1-b-2 ile (kamu düzenine ilişkin olarak) 355. maddeleri uyarınca düzeltilerek davanın hukukî yarar bulunmadığından davanın USULDEN REDDİNE karar verilmiştir.
G)Temyiz başvurusu :
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
H) Gerekçe:
Uyuşmazlık T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişince düzenlenen inceleme raporuna yönelik davanın hukukî niteliği ile buna bağlı olarak dava şartının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 91. maddesinin 2. fıkrasında, “30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 10. maddesine istinaden iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüklerince incelenir” denilmiştir.
Aynı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikayetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İş mahkemesinin kararına karşı taraflarca 5521 sayılı Kanun’un 8. maddesine göre kanun yoluna başvurulabilir. Kanun yoluna başvurulması iş mahkemesince hüküm altına alınan işçi alacağının tahsiline engel teşkil etmez.” hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan dava çeşitleri 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 105. ilâ 113. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eda davası, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesinin talep edildiği dava türü olarak tanımlanmışken, tespit davası ise mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin talep edildiği dava çeşidi olarak açıklanmıştır.
4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrasına göre iş müfettişi raporlarına karşı açılan davalar, işçilerin bireysel başvuruları üzerine iş müfettişi tarafından işçi alacaklarına ilişkin yapılan tespitlere karşıdır. Bu tespite işçi tarafından, yapılan tespitin eksik olduğu ve daha fazla alacağı bulunduğu gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava eda davası karakterindedir. Söz konusu tespite işveren tarafından, yapılan tespitin hatalı olduğu ve tamamen ya da kısmen borçlu olmadığı gerekçesiyle itiraz ediliyorsa dava menfi tespit davası niteliğindedir. Bu son halde kanunda özel olarak düzenlenmiş olması sebebiyle davacı işverenin bu davayı açmakta, kanunun ifadesiyle “hukuken korunmaya değer güncel bir yararı” bulunduğu kabul edilmelidir. Başka bir ifadeyle tespit davaları için ayrıca araştırılan hukuken korunmaya değer güncel bir yarar koşulunun bu dava açısından mevcut olduğu değerlendirilmelidir.
Görüldüğü üzere, iş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı işçi ya da işveren tarafından açılacak davalar, yerine göre eda davası yerine göre ise menfi tespit davası özelliği göstermekte olup, her halükarda bu davaların tarafları işçi ve işverendir. T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın veyahut Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü’nün bu davalarda taraf sıfatı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişince davacı Bankanın …Şubesi’nde Alo 170 hattına vakî isimsiz şikâyet üzerine yapılan inceleme sonucunda tanzim edilen raporun iptali talep edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacının istinaf başvurusu üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince, “Davacı tarafından iptali istenen raporun, denetim elemanlarınca (herhangi bir ihbar ve şikayete yada kontrole dayalı olmayan) genel denetim sonucu düzenlendiği, çalışanlarla ilgili somut tespitte içermediği görülmekle, raporun bu haliyle delil niteliğinde olduğu, ayrıca dava anında davacıya idari para cezası tahakkuku da yapılmadığı anlaşılmakla, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı” gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi’nin davanın reddi nedenleri hatalı bulunup kaldırılarak davanın hukukî yarar yokluğu nedeniyle usulden reddi şeklinde yeniden hüküm tesis edilmiş ise de; bu karar dosya içeriğine göre yerinde değildir.
Zira itiraza konu müfettiş raporu şikâyet üzerine başlatılan inceleme üzerine tanzim edildiği gibi davacı işverenliğin incelemeye konu …Şubesindeki İşletme Bankacılığı, KOBİ Bankacılığı ve Kitle Bankacılığı bölümlerinde çalışan…,…,…,… adlı işçilerin fazla çalışma ücretlerinin ödenmediği tespiti yapılarak, 01.08.2014-31.07.2015 dönemine ait fazla çalışma ücret alacakları aylık bazda düzenlenmiş tablolar ile de belirlenmiştir. Ayrıca bu rapor ile davacı işverenlik hakkında idari para cezası uygulanması yönünde teklif de getirilmiştir.
Dolayısıyla uyuşmazlık konusu rapor inceleme raporu olup, genel denetim raporu değildir ve isimleri de zikredilmek suretiyle belirlenen işçilerin fazla çalışma alacağına ilişkin somut saptamaları da içerdiğinden, davacının bu haliyle 4857 sayılı Kanun’un 92. maddesinin 3. fıkrası kapsamında dava açmakta hukukî yararı bulunmakla birlikte davanın tarafının ilgili işçiler ile işveren olması gereklidir.
Bu durumda yapılacak iş, davalı Kurumun taraf sıfatı bulunmadığından davalı mevkîinden çıkarılıp davanın iptali istenen inceleme raporunda ismi zikredilen işçilere 6100 sayılı HMK.nun 124 üncü maddesi kapsamında yöneltilmesi ve davanın esasına girilip sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
Dosya içeriğiyle örtüşmeyen hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, Bölge Adliye Mahkemesince karar gerekçesine müdahale edildiğinden dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 20.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.