Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2018/3382 E. 2018/23338 K. 17.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3382
KARAR NO : 2018/23338
KARAR TARİHİ : 17.12.2018

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 26. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kabul kararına karşı davalı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi ;
Davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde olduğundan … 7. İş Mahkemesi’nin 24/01/2017 tarih ve 2016/554 Esas, 2017/47 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davacının davasının reddine karar vermiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi’nin kararı süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 17/12/2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

K A R Ş I O Y

Davacı işçi iş sözleşmesinin geçerli neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı işveren davacının iş güvencesi kapsamı dışında olduğunu, üniversite yönetiminin imzaladığı ek protokol kapsamında davacı işçiye fesihte yüksek miktarda tazminat ödendiğini, işe iade davasının da haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
İlk derece mahkemesi, yazılı fesih bildiriminde herhangi bir geçerli nedene dayanılmadığı ve davacının tazminatları ödenmek suretiyle fesih yapıldığı gerekçesiyle işe iade isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine bölge adliye mahkemesi, 02.05.2016 tarihli ek protokolün davacı işçiye makul yararın da üzerine menfaat sağlama amacıyla düzenlendiği, ek protokolün hukuken geçersiz olduğu ve üniversite mütevelli heyet başkanı hakkında konuyla ilgili olarak ceza davasının açıldığı, işçinin tekrar menfaat sağlamaya yönelik çabasının hukuken korunmayacağı, davacı işçinin aynı üniversitede işe iade davası açmasının samimi olmadığı, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için başvuru yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili yasal süresi içinde temyiz etmiştir.
Davacı işçi 01.08.2008 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile davalı üniversitede teknik ve satın alma direktörü unvanıyla çalışmaya başlamış, 01.03.2015 tarihinde üniversite yönetimi tarafından alınan karar tebliğ edilerek genel sekreter yardımcısı-kampüs oryantasyon görevine getirilmiştir. Davacı, sözleşme kapsamındaki görevleri yerine getirmiş ve belirlenen ücretleri ödenmiştir.
Üniversitenin mührü ile mütevelli heyet başkanı ile personel daire başkanının imzasını taşıyan 02.06.2016 tarihli ek protokol ile üç yıllık asgari çalışma süresi getirilmiş ve süresinden önce fesih halinde fesih tarihindeki bürüt ücretin 12 katı tutarında cezai şart kararlaştırılmıştır. Ek protokolün 01.08.2008 tarihindeki iş sözleşmesinin eki mahiyetinde olduğu belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin imza tarihinden itibaren sekiz yıldan fazla ve ek protokolden yaklaşık beş aylık bir süre geçtikten sonra 19.10.2016 tarihinde, ek protokolü imzalayan mütevelli heyet başkanı ile personel daire başkanının birlikte işlemi sonucu davacının iş sözleşmesi feshedilmiştir. Fesih bildiriminde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. ve 18. maddelerine dayanıldığı belirtilmiş, kıdem ve ihbar tazminatı dışında ek protokolde kararlaştırılan 12 aylık ücret tutarındaki cezai şart 244.385,14 TL olarak ödenmiştir.
Üniversitenin mütevelli heyet başkanı hakkında bazı çalışanlara yüksek miktarda ödemeler yapılmış olması sebebiyle dolandırıcılık suçlamasıyla şikayette bulunulduğu ve bu yönde kamu davası açıldığı dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Ancak sözü edilen davanın feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadeye ilişkin dava ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Davacı işçi 01.08.2008 tarihinden itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışmış olup, daha sonra imzalanan ve fahiş haklar sağladığı ileri sürülen ek protokolün geçerli olup olmadığı sorunu, işe iade davası bakımından önemsizdir. Haksız olarak yapılan ödemelerin iadesi noktasında başka bir dava açıldığından söz edilmiş olmakla, ek protokolün geçersizliği ve bu protokol kapsamında yapılan ödemelerin geri alınması yönündeki talepler bakımından ceza davasının sonucu da beklenmek suretiyle sözü edilen davada bir karar verilmesi gerekir.
Davacının işe girdiği tarihte geçerli olarak akdedilen iş sözleşmesi feshe yetkili kişiler tarafından 19.10.2016 tarihinde feshedilmiş olup, fesih bildiriminde haklı veya geçerli bir nedene dayanılmamıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 19/1. maddesine göre, fesih bildiriminde fesih nedeninin açık ve kesin olarak bildirilmesi zorunludur. İşveren tüzel kişiliği adına iş sözleşmesi imzalayan yetkili kişiler tarafından yapılan sözü edilen fesih bildirimi sonuçlarını doğurmuş ve davacı işçi yasal haklarını almak suretiyle işyerinden ayrılmıştır. Yasal süresi içinde, usulüne uygun olarak yapılmayan fesih bildirimine itiraz mahiyetinde bu davayı açmıştır.
Bölge adliye mahkemesi tarafından, davacı işçinin işe başlamak niyetinde olmadığı halde işe iadenin sonuçlarından yararlanmak için daha önce sağladığı ek menfaat benzeri çıkar sağlamak için bu davayı açtığı yönündeki gerekçesinin isabetli olmadığını düşünmekteyim. İşe iade davasını açmada samimiyetin sorgulanması suretiyle davanın reddi, emsal uygulamalarla da uyumlu değildir. Kesinleşen işe iade kararı sonrasında işçinin işe başlamak için başvurması veya işverenin işe başlatması aşamalarında tarafların samimi olup olmadığı, daha hukuki bir ifadeyle Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine uygun davranıp davranmadıkları değerlendirilmektedir. İş güvencesi kapsamında kalan bir işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi üzerine işe iade davası açma hakkı olmadığı, işe başlamak yerine menfaat temin etmek için bu yola başvurduğu yorum, bir nevi niyet okuma mahiyetindedir ve işçinin eski işine döndürülmesini hedefleyen iş güvencesi hükümlerine aykırıdır. İşe iade davası açan işçinin, eski işine dönme niyetinde olduğu kabul edilmelidir.
Kaldı ki, kesinleşen işe iade kararı üzerine işverenin işe başlatıp başlatmayacağı da şimdiden bilinmemektedir. Taraflar arasında mevcut hukuk ve ceza davalarına konu uyuşmazlıkların bir şekilde çözümü ile kesinleşen işe iade kararının yerine getirilmesi noktasında işçinin eski işine iadesi de fiilen gerçekleşebilecek bir olgudur. Bütün bu sonuçların, işçinin işe iade davası açtığı bir aşamada öngörülmesi mümkün değildir.
İşe iade davasının bazı ön kabullerle çözümü halinde, feshin geçersizliğinin tespiti ve fesih bildirimine itiraz davasında işveren haklı fesih savunması yaptığında, işçiyi işe başlatma niyetinde olmadığı ön kabulü ile doğrudan işe başlatmama tazminatına hükmedilmesi gerektiği şeklinde bir iddia da tartışılır hale gelecektir. Zira mevcut hukuk sistemimizde işe iade davası yargılamasında işveren işçiyi işe başlatmayacağını bildirdiğinde dahi, doğrudan tazminat yerine işe iade şeklinde hüküm kurulmakta ve kesinleşen kararın tebliği üzerine süresinde başvuran işçinin işe başlatılması noktasında bir imkan sağlanmaktadır.
Somut olayda iş güvencesi kapsamında olan ve sekiz yıldan fazla süreyle çalışan davacı işçinin iş sözleşmesi, fesih bildiriminde açık sebep gösterilmeden ve haklı bir nedene dayanılmaksızın feshedilmiştir. Yasal süresi içinde açılan işe iade davasında işçinin işe başlamak niyetinde olmadığı varsayımı ile sonuca gidilmesinin doğru olmadığı düşüncesindeyim. Ek protokolün geçerli olup olmadığı ve bu kapsamda yapılan ödemenin iadesi veya diğer haklardan mahsubu ayrı bir konu olup, iş bu dava açısından sonuca etkili değildir.
Bu itibarla ilk derece mahkemesi tarafından verilen davacı işçinin iş sözleşmesinin feshinin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine dair kararın isabetli olduğu düşüncesinde olduğumdan, bölge adliye mahkemesinin davanın reddine dair kararının bozularak ortadan kaldırılması gerektiği görüşüyle, Daire çoğunluğunun onama kararına katılamıyorum. 17/12/2018