Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2018/2966 E. 2018/20984 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2966
KARAR NO : 2018/20984
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 32. HUKUK DAİRESİ

DAVA :Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kabul kararına karşı davalı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi davalı avukatının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi’nin kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 01/08/2010 tarihinden itibaren personel eğitim ve denetiminden sorumlu grup amiri olarak çalıştığını, davacının yıllık izinde olduğu bir sırada dava dışı iki personelle birlikte 02/09/2016 tarihinde şirket merkezine çağrılarak hazırlanan bir metni el yazısı ile yazmaları ve imzalamaları aksi halde “Fetöcü” oldukları gerekçesiyle işten çıkarılacaklarının bildirildiğini, davacının FETÖ örgütü ile hiçbir ilgisi olmadığı ve bu örgüte mensup personelin tespiti ve bildirilmesi konusunda işyeri yetkililerine yardımcı olduğu halde içinde bulunulan ortamın karışıklığı nedeniyle asılsız bir iftiraya maruz kalmamak amacıyla istenildiği şekilde istifaya ilişkin dilekçeyi yazıp imzalamak zorunda kaldığını, dilekçede yazılan hususların kendisinin iradesinin yansıtmadığını ve iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin kendi talebi doğrultusunda geçerli nedenle fesh edildiğini, müvekkili şirket yetkilileri tarafından FETÖ terör örgütüne mensup personel olup olmadığı konusunda araştırma yapıldığını, davacının da yapılan görüşmede bir dönem bu yapının içinde bulunduğunu ancak bağının kalmadığını belirttiğini, müvekkili şirkette şüphe oluşmuş ise de incelemenin devam edeceği konusunda davacıya bilgi verildiğini, davacının bunun üzerine kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi koşuluyla işten ayrılma konusunda talepte bulunduğunu, müvekkili şirketin de davacının bu talebini kabul ederek iş akdini geçerli nedenle feshettiğini, davacının FETÖ terör örgütü ile bağlantılı olduğunun tespit edileceği endişesiyle hareket ederek bu şekilde talepte bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk derece Mahkemesince, “davacı işçinin davalı işverenlikte 01/08/2010-02/09/2016 tarihleri arasında davalı şirkette çağrı merkezinde eğitim ve denetimden sorumlu grup amiri sıfatıyla çalıştığı, her nekadar davalı taraf davacının 02/09/2016 tarihli istifa dilekçesi ile işten ayrıldığını savunmuş ise de davacının 18/05/2017 tarihli celsedeki beyanından davacının yıllık izindeyken çağrıldığı, kendisine FETÖCÜ olduğuna dair ihbarda bulunuruz denilerek istifa dilekçesinin imzalattırıldığı, davacı hakkında TERÖR ÖRGÜTÜ FETÖ üyesi olmak suçundan Cumhuriyet savcılığında bir soruştunba bulunmadığı, davalı şirketind böyle bir ihbarda bulunmadığı dolayısıyla dav acının maruz kaldığı tehdit nedeniyle istifa ettiği, gerçek iradesinin bu yönde olmadığı, ayrıca davalı tarafın başkaca bir haklı sebepte ileri süremediği” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, ” FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkisi bulunup bulunmadığı konusunda davacı ve bir kısım işçiler yönünden işyerinde inceleme başlatıldığı, ancak yeterli bir araştırma yapılmadan ve somut bir şüphe oluşmadan iş akitlerinin geçerli nedenle feshedileceği konusunda bilgi verilerek dilekçe yazılmasının istendiği, davacı işçinin ülkenin içinde bulunduğu konjonktürel ortamın da etkisiyle bu konuda herhangi bir isnada maruz kalmamak amacıyla davalı işverenin talimatı doğrultusunda el yazısı ile yazıp imzaladığı fesih talebini içeren dilekçeyi verdiği, davacının iradesinin bu şekilde fesada uğratılmış olması nedeniyle dilekçenin istifa niteliği taşımadığı gibi ikale (bozma) sözleşmesi olarak da değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu koşullar altında geçerli bir fesih işleminden söz edilemeyeceği” gerekçesi ile davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Kararı davalı taraf temyiz etmiştir.
F) Gerekçe:
Taralar arasında, iş sözleşmesinin davacının isitfası ile sona erip ermediği hususunda uyuşmazlık vardır.
Davacı, FETÖ örgütü ile hiçbir ilgisi olmadığı ve bu örgüte mensup personelin tespiti ve bildirilmesi konusunda işyeri yetkililerine yardımcı olduğu halde içinde bulunulan ortamın karışıklığı nedeniyle asılsız bir iftiraya maruz kalmamak amacıyla istifa dilekçesini imzaladığını, dilekçenin gerçek iradesini yansıtmadığından geçersiz olduğunu ileri sürmüş, davalı ise davacı hakkında örgüt üyeliği ile ilgili yapılan araştırmanın devam ettiği sırada davacının işten ayrılmayı talep ettiğini ve bunun kendilerince kabul edildiğini savunmuştur.
Dosyada mevcut 02/09/2016 tarihli istifa dilekçesine göre davacı, kariyer gelişimi açısından davalı nezdinde uygun fırsat bulamayacağı düşüncesini açıklayıp tazminatları ödenmesi suretiyle iş sözleşmesinin fesh edilmesini talep etmiş, davalı da talebi kabul etmiştir.
İrade fesadının ispatı yönünden davacı tarafça dinlenen tanıklar davacı ile aynı şeklide işten çıkarıldıklarını, kendi talepleri olmazsa işverenin örgüt üyeliği suçlamasıyla çıkaracağı tehditi altında kaldıklarını bunun üzerine istifa dilekçesini imzaladıklarını, beyan etmişlerdir. Ancak davacı tanıklarından H. D. beyanına ek olarak, davacıyla 1 yıla yakın süre söz konusu örgüt sohbetlerine katıldıklarını, dile getirmiştir.
Davalı işveren, örgüt üyeliği ile ilgili işyerinde diğer çalışanlar yanında davacı hakkında da bu yönde inceleme yapıldığını ve araştırmanın devam ettiği aşamada davacının işten ayrılma talebinin geldiğini savunmuş olup davacı tanığı H. D. nin “davacıyla 1 yıla yakın süre söz konus örgüt sohbetlerine katıldıklarını”na yönelik beyanı dikkate alındığında, davacının örgüt üyeliği suçlaması yerine tazminat alarak işyerinden ayrılmasında makul yararı vardır. Buna göre iş sözleşmesinin davacının ikaleye yönelik talebi ve işverenin kabulüyle sona erdiği anlaşılmış olup İlk derece Mahkemesince yerinde olmayan değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
4857 sayılı İş Kanununun 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarda açıklanan gerekçe ile
1.Bölge Adliye Mahkemesi ile İlk Derece Mahkemesi kararlarının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Davanın REDDİNE,
3.Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,7 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4.Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre belirlenen 2.180 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6.Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalı şirkete iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Kesin olarak 20/11/2018 günü oybirliği ile karar verildi.