YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/18729
KARAR NO : 2020/16936
KARAR TARİHİ : 26.11.2020
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İTİRAZIN İPTALİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti;
Davacı vekili müvekkilinin, Mersin 4. İş Mahkemesi’nin 2014/672 esas sayılı dosyası ile işe iade davası açtığını, davanın kabulüne dair verilen kararın Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi’nin onama kararı ile kesinleştiğini, işe başlatılmaması ve haklarının ödenmemesi üzerine Mersin 3. İcra Müdürlüğü’nün 2016/499 sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, ancak davalının icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, itirazının haksız olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile icra takibinin devamına ve %20 icra inkar tazminatının davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, idareye herhangi bir başvuru yapmaksızın takip başlatılmasının yasal dayanağı bulunmadığını, icra takibinin kötüniyetli olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, icra inkar tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez. Alacağın likit olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmelidir. İcra inkar tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.
Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir.Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez.
Şayet alacak tartışmalı ve yargılamayı gerektiriyorsa likit olduğundan söz edilemez.
Somut olayda, davacının yaptığı takip işe iade sonrası isteklere ilişkin olup bu alacakların hesaplanması ve miktarı bakımından uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirmesi nedeniyle ortada likit bir alacağın varlığından söz edilemez. İcra inkar tazminatına ilişkin talebin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/8. maddesi uyarınca hükmün aşağıda belirtilen şekilde düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
3- 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 21.maddesinin “a)” fıkrasında, “ İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin görevleri için kullandığı taşınmaz malları, tesisleri, işlemleri ve faaliyetleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.” hükmü düzenlenmiştir. Aynı kanunun, ek 5. maddesinde ise, bu kanunun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanacağı belirtilmiştir.
Vergi ve harçlar yalnızca kanun ile konulur. Yine bir kişi ya da kurumun harçtan muaf olup olmayacağı, kişi ya da kurumlarca yapılan bir işlemin harçtan müstesna olup olmayacağı yalnız kanun ile düzenlenir. Harçlardan muafiyeti ya da istisnaları düzenleyen kanun, genel nitelikteki 492 sayılı Harçlar Kanunu olabileceği gibi başkaca herhangi bir kanun da olabilir. Örneğin, bazı kamu kurumlarının kuruluş ve görevlerini düzenleyen özel kanunlarda, o kurumun yargılama harçlarından muaf olduğu, yine kurumun bazı işlemlerinin yargılama harçlarından müstesna olduğu yönünde düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, bir kişi ya da kurumun harçtan muaf olup olmayacağı, kişi ya da kurumlarca yapılan bir işlemin harçtan müstesna olup olmayacağı yalnız kanun ile tespit edilebilir. Bir kişi ya da kurumun yargılama harçlarından muaf olabilmesi için muafiyeti düzenleyen kanunda o kurumun “yargılama harçlarından muaf olduğu” açık ve net bir şekilde hüküm altına alınmalıdır. Vergi ve harçların kanuniliği ilkesi bunu gerektirir. Herhangi bir kanunda bir kurum ya da kişi yargılama harçları dışında çeşitli vergilerden ve harçlardan muaf tutulmuş olabilir, bu o kişi ya da kurumun yargılama harçlarından da muaf tutulduğu anlamına gelmez.
2560 sayılı Kanun’un 21. maddesinin “a)” fıkrasında, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin görevleri için kullandığı taşınmaz malları, tesisleri, işlemleri ve faaliyetlerinin her türlü vergi resim ve harçtan muaf olacağı belirtilmiş, ancak kurumun yargılama harçlarından muaf olduğu yönünde bir düzenlemeye kanunda ve ilgili maddede yer verilmemiştir.
Bakanlıklar tarafından çıkarılan düzenleyici işlemlerle (yönetmelik, yönerge, genelge ve benzeri) bir kişi ya da kurumun vergi ve harçlardan muaf tutulması mümkün değildir. Yine yargılama yetkisi bulunmayan Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlıklarının bir kişi ya da kurumun yargılama harçlarından muaf olduğu yönündeki görüşleri o kişi ya da kurumun yargılama harçlarından muaf olduğunu göstermeyeceği gibi mahkemeleri de bağlamaz.
Bu sebeple, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi gibi büyükşehir belediyelerinin bünyelerinde bulunan, tüzel kişiliği haiz, su ve kanalizasyon işlerini yürüten idareler (kurumlar) yargılama harçlarından muaf değildir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürülüğü harçtan muaf olmamasına rağmen mahkemece re’sen hükmedilmesi gereken harçtan muaf tutulması hatalı olup bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2. maddesi yollaması ile Hukuk Uusulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın hüküm fıkrası 1. bentte yer alan “takip miktarı olan 51,155,66 TL’nin % 20’si oranında icra inkar tazminatı alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, cümlesinin hükümden çıkarılarak yerine; “Koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine,”
2. bentte yer alan “2-Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 651,34 TL harç parasının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,” cümlesinin hükümden çıkarılarak yerine;
“2-Alınması gereken 3.494,44 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 651,34 TL harcın mahsubu ile 2.843.10 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı tarafça yatırılan toplam 651.34 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlelerinin yazılmasına; hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.