Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2017/17966 E. 2020/15924 K. 12.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17966
KARAR NO : 2020/15924
KARAR TARİHİ : 12.11.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, iş sözleşmesine haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından son verildiğini ve davacının ödenmeyen işçilik alacakları bulunduğunu ileri sürerek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı, duruşmalara katılmamış cevap dilekçesi sunmamıştır .
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı yasal süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.
Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Yasanın 6099 sayılı Kanunla değişik 35. maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır.
Öte yandan, Türk Medeni Kanunun 2. maddesi uyarınca “herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Objektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen madde, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanılmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir
Somut uyuşmazlıkta; davalının dava dilekçesinde bildirilen adresi “ … caddesi … Çarşısı …” olup bu adrese yapılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden ticaret sicilinde kayıtlı davalı şirket adresi araştırılmış; bildirilen adresin dava dilekçesindeki adres ile aynı olduğunun tespit edilmesi üzerine dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki diğer evraklar, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi hükümlerine göre bu adrese tebliğ edilmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; iş bu davadan 16.05.2016 tarihinde işverenin … caddesi … apartmanı adresine yapılan haciz işlemi ile haberdar olduklarını, davacının … iş merkezinde yürütülen faaliyetin sona erdirildiğini ve faaliyete … caddesi Seda apartmanındaki sağlık merkezinde devam edildiğini bildiğini buna karşın mahkemeye kötüniyetki olarak bildirmediğini bu şekilde taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapılmasının savunma hakkını kısıtladığını savunmuştur.
Gerçekten; her ne kadar, davalının ticaret sicilindeki kayıtlı adresi yargılama aşamasındaki tebligatların yapıldığı adres ile aynı ise de; davacı tarafından Türkiye İş Kurumu’na yapılan 13.11.2014 tarihli başvuruda, davalının işyeri adresi olarak bildirilen adresin … caddesi … apartmanındaki sağlık merkezi olduğu; bir başka ifade ile, bu adresin, davalının savunmasında son güncel adresi olduğunu ifade ettiği adres ile aynı olduğu görülmektedir. Buna göre, davacı açısından davalının bilinen son adresi, … caddesi … apartmanındaki sağlık merkezidir. Davacının işverenin bildiği bu son güncel adresini Mahkemeye bildirmemesi, dürüstlük kuralına uygun değildir.
Az yukarıda ilke olarak vurgulandığı üzere; bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin koruması da mümkün olmadığından; Mahkemece, davalı tarafın yargılamaya katılımının sağlanması zorunludur. Çünkü, taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Davalı yargılamaya katılarak, savunma hakkını kullanabilmeli, davacının iddialarına karşı cevap verebilmeli, yargılama aşamasında yapılan iş ve işlemlere karşı beyanlarını ve itirazlarını sunabilmelidir. Hukuka uygun ve adil yargılama bunu gerektirir.
Mahkemece taraf teşkilinin yöntemince sağlanması, bundan sonra yargılamaya devam edilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.