Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2017/17391 E. 2020/13438 K. 26.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/17391
KARAR NO : 2020/13438
KARAR TARİHİ : 26.10.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı ve davalı … vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacı tarafın alt işveren aracılığıyla … Devlet Hastanesinde 21.02.2001 tarihinden 31.12.2009 tarihine kadar çalıştığını, emekliliğe hak kazanmış olması sebebi ile iş sözleşmesini fesh ettiğini, davalı kurum ile taşeron şirket arasında asıl alt-işveren ilişkisi bulunduğunu davacının iş akdinin haksız bir şekilde fesih edildiğini, davacının mesaisinin 08:00 akşam 17:00 arası ara dinlenme verilmeden yapıldığını cumartesi günleri dahil olmak üzere çalıştığını, dini ve milli bayramlarda da sürekli çalıştığını yılık izin ücretlerinin ödenmediğini, davacı ve bir çok işçinin aynı gün 31.12.2009 tarihinde işlerinin bittiği gerekçesi ile iş akitlerine son verildiğini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı … vekili, davacının Samsun … Kızılırmak Devlet hastanesinde ihale yolu ile hizmet satın alınan çeşitli firmalarda çalıştığını, davacnın kıdem tazminatını hak ettiğini ispat etmesi gerektiğini, davacının emekli olması nedeni ile iş akdini fesih edildiğini iddia edilsede davalı kuruma başvurunun olmadığını, davalı idarenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, taleplerin zamanaşımına uğradığını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delile ve bilirkişi raporuna göre, davacının taşeron şirketler aracılığıyla çalıştığı, tanık beyanlarına göre yaptığı işin temizlik işi olduğu, hasta bakıcılığı işini yardım amaçlı yaptığı, davalı kurumun da asıl-alt işveren ilişkisinin varlığını kabul eder beyanları dikkate alınarak ihbar edilen şirketler ile davalı kurum arasında asıl-alt işveren ilişkisinin olduğu, buna göre davacının 8 yıl 9 ay 1 gün çalıştığı 3151 gün gün hizmet süresinin hizmet süresinin olduğu anlaşıldığı, kural olarak fazla çalışma yaptığını hafta sonu çalıştığını veya ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığını iddia eden davacı işçinin bunu ispatla yükümlü olduğu, ancak imzalı ücret bordroları varsa veya banka aracılığı ile yapılan ödemeleri ihtirazı kayıt konulmamış ise artık davacı işçi yazılı belge ile ispatlanması gerektiği, ancak davada çalışma saatlerini gösterir imza föyü ücret bordrosu olmadığından davacı işçinin iddialarını her türlü delil ile ispatlayabileceği, davacının tanık deliline dayandığı, buna göre hesap edilen alacaklardan hakkaniyet indirimi uygulandığı, davacının 887,33 TL net fazla çalışma alacağı olduğu yine 126,20 TL net ulusal bayram tatili alacağı ve 1.089,71 TL yıllık izin alacağı olduğu, işçinin iş akdini belirsiz süreli olması kıdeminin 1 yıldan fazla olması ve iş akdinin haksız fesih ile son bulması nedeni ile 6.019,61TL net kıdem tazminatına ve fesih önellerine uyulmadığı için 1.089,71 TL ihbar tazminatına hak kazandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili ve davalı Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Bir hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin (davacının) veya o hakka uymakla yükümlü olan borçlunun (davalının) bir başka deyişle o davada davacı ve davalı sıfatının kime ait olacağı tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak bir davanın taraflarının o dava yönünden davacı veya davalı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
O halde dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davada bu hakka uymakla yükümlü olan kişilere karşı açılması gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için bu kişilerin o dava da gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olması gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa davanın esası hakkında karar verilemez.
Bu nedenle, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel teşkil etmekte def’i değil yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.
Somut olayda; gerekçeli karar başlığında 2 adet “…” ünvanlı şirket yer almaktadır. Bu şirketlere Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre gerekçeli karar tebliğ edilmiştir.
Davalı İdare’nin hizmet alımına ilişkin belgelerinde ise “…” kelimesini içeren ve fakat ünvanı bazı kelimeler ile farklı birden fazla şirketler yer almaktadır, bu şirketlerin aynı şirket olup da ünvan mı değiştirdiği ya da farklı şirketler olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
Ticaret Sİcili Müdürlüğü’nden bildirilen ve ünvanında “…” kelimesini içeren şirketin ticari ünvanı ise davalı İdare’nin hizmet alımına ilişkin belgelerindeki ünvanında “…” kelimesini içeren şirketlerin ünvanından bir kısım kelime ile farklıdır.
Ayrıca, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden bildirilen adrese “…” kelimesi eklenerek yargılama sırasında çıkarılan tebligat “adres …’ya ait değil” şerhi ile bila ikmal iade edilmiş, ve zaten Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden bildirilen adreste “…” kelimesi bulunmamasına rağmen aynı adrese yine “…” kelimesi eklenerek gerekçeli karar başlığında 4 numaralı davalı olarak yer alan “…” şirketine gerekçeli karar, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Bu uygulama usulüne uygun bir uygulama değildir. Bununla birlikte, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden adresi bildirilen “…” şirketinin tam ticari ünvanı ile gerekçeli karar başlığında 4 numaralı davalı olarak yer alan “…” şirketinin gerekçeli karar başlığındaki ünvanı farklıdır.
Gerekçeli karar başlığında 2 numaralı davalı olarak yer alan “…” şirketi ile gerekçeli karar başlığında 4 numaralı davalı olarak yer alan “…” şirketinin aynı şirket ya da farklı şirketler olup olmadığı, Gerekçeli karar başlığında 2 numaralı davalı olarak yer alan “…” şirketinin tam ticari ünvanının gerekçeli karar başlığındaki ünvan olup olmadığı, değilse ne olduğu ve Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre yapılan tebligattaki adresin geçerli olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
Dava dilekçesi “Yetkili usta Fatma Gül” imzasına şerhi ile gerekçeli karar balığındaki 4 numaralı davalı “…” Şirketi için tebliğ edilmiş, bu adresten bilahare bila tebliğ dönen bir tebligat bulunmamasına rağmen, bu adresine gerekçeli karar tebliğe çıkarılmamıştır. Ancak, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden bildirilen şirket ünvanı biraz farklı olup, bildirilen adres de bu adresten farklıdır.
Gerekçeli karar başlığında 2 numaralı davalı olarak yer alan “…” şirketine evvelce bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesinin “Aynı adreste işyeri sahibinin kızı Dilruba Büyükgöze” şerhi ile tebliğ edilen “Kadıköy Mah. Fazıl Ahmet Paşa Sokak No:8 İlkadım/Samsun” adresten bilahare bir tebligat bila tebliğ gelmeksizin gerekçeli karar Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilmiştir.
Açıklanan nedenler ile gerekçeli karar başılığında yer alan her iki “…” Şirketi aslı şirkete yapılan gerekçeli karar tebliğleri usulsüzdür.
Bununla birlikte, gerekçeli karar başlığındaki 2 numaralı ve 4 numaralı davalı olarak yer alan “…” ünvanlı şirketlerin aynı şirket mi farklı şirketler mi olduğu, gerçekten davalı olarak dosyada yer alması gereken … Şirketi’nin ticari ünvanının ve tebligata yarar adresinin ne olduğu, taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı da anlaşılamamaktadır.
Bu nedenlerle;
Taraflara davalı olan “…” ünvanlı şirketin/şirketlerin tam ünvanı açıklatılmalıdır. Davalı İdare’den, dosyada kabul edilen hizmet süresi içinde “…” ünvanlı şirketler ile yapılan tüm ihale/hizmet alım belgeleri getirtilmelidir.
Davalı İdare’den celbedilen bu belgelerdeki “…” ünvanlı tüm şirketlerin ünvanları Mahkeme müzekkeresine yazılarak Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden “…” ünvanlı şirketlerin aynı şirketler mi, farklı şirketler mi oldukları, bu şirketlerin her birinin ilk kuruldukları tarihlerden itibaren bu güne kadar geçirdikleri ünvan değişiklikleri, en son ticari ünvanları, bu “…” şirketlerinden her birinin ilk kurulduğu tarihten itibaren tüm merkez adresleri en son güncel merkez adresleri celbedilmelidir. Ayrıca, bu … Şirketlerini davada temsil ve ilzama yetkili şubeleri var ise aynı bilgiler bu şubelerin ilk kurulduıkları tarihten bu güne kadar celbedilmelidir.
Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden celbedilecek bu belgeler, davalı İdare’nin hizmet alımı belgeleri ve taraf beyanları da göz önüne alınarak, davalı olarak gerekçeli karar başlığında göründüğü gibi 2 adet … şirketinin mi davada yer alması gerektiği yoksa bu şirketlerin tek şirket mi olduğu, davalı olan … şirketlerinin tam ünvanı tespit edilmeli, davada evvelce usulüne uygun taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı davalı olduğu tespit edilen “…” şirketi bakımından evvelce usulüne uygun taraf teşkili sağlanmamış ise taraf teşkili sağlanmalı, evvelce bilirkişi raporu, ıslah dilekçesi bu “…” Şirketlerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş ise tebliğ edilmeli, deliller gereği gibi toplanmamış ise toplanarak sonuca gidilmelidir.
2-Yıllık izin ücreti bakımından;
Yıllık izin ücreti ihbar tazminatından daha fazla hesaplanmış ve hesaplanan miktar ıslah dilekçesi ile artırılmasına rağmen yıllık izin ücreti alacağına ihbar tazminatı alacak miktarının yazılarak hükmedilmesi hatalı olmuştur.
Ayrıca, davacı 8 yıl çalışmasına rağmen yıllık izin kullandırılmadığı iddiasında bulunmuştur.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 31. maddesi uyarınca Hakim’in davayı aydınlatma görevi kapsamında, davacı asılın duruşmaya bizzat celbedilerek bu kadar uzun süre yıllık izin kullanmadan çalıştığının, bu kadar uzun sürede sürede hiç yıllık izin kullanıp kullanmadığının açıklatılmaması hatalıdır.
3-Davalı sayısı birden fazla olmasına rağmen hükmedilen miktarların “davalıdan alınmasına” şeklinde hüküm kurulması hatalıdır.
Mahkeme gerekçesinde ve hüküm fıkrasında hangi davalının, hangi işçilik alacağından hangi dönem için sorumlu olduğu açıkça belirtilmeli, mahkeme gerekçesi denetime elverişli, hüküm davalıların sorumlu tutulduğu miktarlar yönünden infaza elverişli olmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.