Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2017/16354 E. 2020/11499 K. 12.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/16354
KARAR NO : 2020/11499
KARAR TARİHİ : 12.10.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 17.02.2009-02.12.2014 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, işyerinde temizlik ve iş güvenliği kurallarına uyulmaması nedeniyle işverenin Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne şikayet ettiklerini, bunun üzerine ikili vardiyadan üçlü vardiyaya geçirildiğini, … Tekstil İşçileri Sendikasına ait ilam ve broşürleri işyerinde diğer işçilerin rahatça okuyabileceği yerlere asması üzerine işverenin işi bırakması için yoğun baskı uygulandığını, hakaret ve tehdit etmesi neticesinde müvekkilinin başına bir iş gelmemesi için bir an önce olay yerinden uzaklaşmak için 02.12.2014 tarihinde gayri iradi olarak istifa dilekçesi yazıp imzaladığını ve işyerinden ayrıldığını, savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, ayrıca Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne de şikayet ettiklerini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti ve sendikal tazminat alacaklarını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının 17.02.2009 tarihinde dava dışı Valfkan Makine … Şirketinde işbaşı yaptığını, 01.05.2014 tarihinde ise tüm hakları ile birlikte müvekkili şirkete naklolduğunu, çalışmasının 02.12.2014 tarihinde istifa ile sonlandığını, bu nedenle tazminata hak kazanamadığını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında da ihtilafsız olduğu üzere davacının 17.02.200902.12.2014 tarihleri arasında toplam 2110 gün süreyle belirsiz süreli hizmet akdiyle çalıştığı, en son günlük brüt 37,80 TL ücretle çalıştığı, davacının, günde bir öğün yemek, servis ve dini bayramlarda erzak sosyal yardımlarından yararlandığı tanık beyanlarıyla doğrulandığı, toplanan tüm deliller ile istifanın irade fesadı nedeniyle geçersiz olduğuna dair davacı iddialarına itibar edilmesi mümkün görülmediği, istifa nedeniyle 4857 sayılı yasanın 17. Ve 1475 sayılı Yasa’nın 14. maddesindeki ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı şartları oluşmamış, bahse konu taleplerin reddi gerektiği, davacının sendikal tazminat talep ettiği, yetkili bir işçi sendikası faaliyeti olmaması kaydıyla, işçinin işyerine broşür afiş ilam gibi belgeler asmasının yasal olarak mümkün olmadığı, zira davalı işyerinde yetkili bir işçi sendikası bulunmamakta olup davacının da işyeri sendika temsilcisi sıfatı bulunmadığı, işverenin yasal sınırlar kapsamındaki kararları yönetim hakkında dayandığı, işçiler bu kapsamdaki işverenin yönetsel kararlarına uymakla mükellef olduğu, bu nedenlerle sendikal tazminat iddialarının yasal dayanağı bulunmamakta olup bahse konu talebin reddi gerektiği, iş yerinde çalışmada vardiyanın 12’şer saat olduğu tanıklarca da belirtildiği, böyle olunca davacının bir hafta 5 gün süre ile ara dinlenmeleri dahil günde 12 saat, bir hafta 5 gün süre ile ara dinlenmeleri dahil günde 12 saat çalıştığı, 1,5 saatlik günlük ara dinlenmesi çıkarıldığında ortalama haftada 01.10.2014 tarihine kadar 13 saat fazla mesai yaptığı tespit edilmektedir. Hal böyle olunca davacının 01.10.2014 tarihine kadar hak kazandığı fazla mesai tutarları hesaplanacak ödemeler mahsup edilerek bakiye kısma hükmedildiği, bilirkişiden 22.02.2016 tarihli rapor alınmış, rapordaki 2.381,00 TL brüt bakiye fazla mesai ücreti hesabının dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu söz konusu hesap işveren yazılı belgesine de dayandığından hakkaniyet indirimi yapılmadığı bu çerçevede HMK 26. maddedeki taleple bağlılık kuralı da dikkate alınarak fazla mesai ücreti talebinin kabulüne, sair taleplerin reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının istifa dilekçesinin gerçekten istifa iradesini yansıtıp yansıtmadığı, iş aktinin davlaı tarafından feshedilip feshedilmediği, sendikal tazminat, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin reddedilmiş olması bakımından;
Sendikal tazminat 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25 inci maddesinde düzenlenmiş, işçilerin işe alınmalarının belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, sendika üyeliklerini sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri gibi şartlara bağlanamayacağı hükme bağlanmıştır. Yine, işçiler arasında çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından ayrım yapılamayacağı da yasada öngörülmüştür. Sendikal faaliyetlere katılma da güvence altına alınmıştır. Sözü edilen hükümlerden “fesih dışında” olanlara aykırılık halinde işçinin bir yıllık ücretinden az olmamak üzere tazminata tabi olduğu Yasada açıklanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 22.10.2014 tarihli oturumunda verilen 2013/ 1 E sayılı kararında, maddede yer alan “…fesih dışında…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, yürürlüğün durdurulması isteminin koşulları oluşmadığından talebinin reddine karar verilmiştir.
Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine dair dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. İşçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez.
İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlüdür.
Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispat etmekle yükümlüdür.
Dairemizce, sendikal tazminat davalarında ispat yükünün işçide olduğu hallerde, işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, işyerinde çalışmakta olan işçilerin bulunup bulunmadığı, aynı dönemde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, işyerinde önceki dönemlerde toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi hususlarla, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlere dayalı bir fesih yoluna gidilmesi durumunda teknik yönden bu durumun araştırılması gibi ölçütler belirlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta;
Dava dilekçesinde; 20:00-08:00, 08:00-20:00 şeklindeki 12 saatlik vardiyalar ve gece çalşmasından doğan fazla mesaisinin ödenmemesi, iş güvenliği ve temizlik kurallarına uyulmaması nedeni ile davacının davalı işvereni Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne şikayet ettiği, Bölge Çalışma Müdürlüğü’nün inceleme yaptığı, bunun üzerine 8 saatlik vardiyaya geçildiği, davalı yetkilisi K.Ö.nün işyeri ilan tahtasına asılan yazısında da bu durumun ve davalının yanlışlığını ikrar etiği, davacının şikayeti nedeni ile mobbing uygulanarak işi bıraksın diye uğraşıldığı, son olarak … Tekstil İşçileri Sendikasına ait broşürlerin işyerinde diğer işçilerin okuyabileceği yere asılması nedeni ile iş yeri yetkililerince idari odaya çağrılarak “bu istifa kağıdını imzala defol git” dendiği, davacının haklarını isteyince davalı yetkilisi K.Ö.nün elindeki falçata ile davacının üzerine yürüyerek sinkaflı küfür ettiği, davacının başına iş gelmesin diye iradesi dışında istifa dilekçesi yazıp imzaladığı, akabinde Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet ettiği, davalıya ihtarname gönderdiği, olayın geçtiği odada tanık bulunmadığı için Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebileceği, ama, davacının kıdeminin 6 yıla yakın olduğu, dolayısı ile sebepsizce haklarını bırakıp istifa etmesinin ve hemen ertsi gün Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet etmesinin hayatın olağan akışından olmadığı ileri sürülmüştür.
Davacı vekili duruşmada, istifa dilekçesindeki yazı ve imzaların davacıya ait olduğunu, ancak, bu belgenin baskı altında iradesi fesada uğratılarak alındığını ileri sürmüştür.
Davalı cevap dilekçesinde, davacının kendi rızası ile istifa ettiği, iddialarının gerçek dışı olduğu, davalı işyerinde halen çalışan sendikalı işçiler bulunduğu savunulmuştur.
Dosya kapsamından davacının davalı işverenlikten çıkışının ertsi günü Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğu ve davalıya dava dilekçesindeki iddialara benzer iddialar içeren ihtarname gönderdiği, ayrıca, davacının davalıdan çıkışından 10 gün sonra da İşkur’a şikayet ettiği anlaşılmaktadır.
Cumhuriyet Başsavcılığı’nın işveren yetkilisi Ü.Ö. ve M.K.Ö. hakkında delil yetersizliğinden kovuşturmaya yer olmadığına kararı verdiği anlaşılaktadır.
Ayrılış bildirgesinde çıkış kodu istifa olarak gösterilmiştir.
Savunma talep yazısında; 1,2/12/2014 tarihlerinde kadın soyunma odası ve sair iş yerindeki bazı yerlere bazı afiş ve ilanlar astığı, buna dair kamera kayıtlarının, fotoğrafların, afiş ve ilanların kopyalanarak açılacak davalarda kullanmak üzere ve Kabahatler Kanunu’na göre kolluğa bildirmek üzere arşive alındığı, işverenden izin almadan yaptığı bu eylemin Kabahatler Kanunu’nun 42. maddesine göre suç olduğu, davalının rızası ve bilgisi olmadan afiş ve ilan yapıştırmak hakkında savunmasını vermesi bildirilmiştir.
Davacıya atfen imza içeren savunma yazısında; “suç olmadığını bildiğim halde yapıştırdım, kendi isteğimle işyerimden ayrılıyorum, hiç bir alacağım yoktur alacaklarımı aldım” yönünde ifade mevcuttur.
İstifa dilekçesi, el yazısı ile yazılmış ve 02/12/2014 tarihli olup, “işyerinden şahsi nedenlerimden dolayı ayrılıyorum, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatımın olmadığını biliyorum, çalışma süreme karşılık gelen aylık ücretim ile varsa yıllık izin ve fazla mesai ücretimin ödenmesini talep ediyorum” yönünde ifade içermektedir, davacıya atfen imza mevcuttur.
İşveren Ü.Ö. Polis ifadesinde; “davacının işyerine sendikal faaliyet içeren afişler astığı, davalı tanığı İD. vasıtası ile davacıyı uyardığı ama davacının devam ettiği, sosyal medyadan çalışanlara sendikal faaliyet çağrısı yaparak işgücü kaybına neden olacak çağrışımlar yaptığı, 02/12/2014 tarihinde davacıyı odasına çağırarak uyardığı, Kabahatler Kanunu’na göre suç diyerek savunma istediği, davacının tepki gösterip kendi rızası ile istifa ettiği, iddiaların gerçek dışı olduğu, zaten davacının 6 aydır sendikalı olduğu, iddiası doğru olsa davacıya daha önce tepki göstereceği, ama göstermediği ve sair yönde açıklamlar mevcuttur.
İşveren Ü.Ö.nün oğlu M.K.Ö.nün Polis ifadesinde; işveren Ü.Ö.nün Polis ifadesindeki beyanlara benzer beyanlara ilaveten, davacının, “6 yıldır çalışıyorum gece 12 saat çalıştım, 5 yılın hesabını kim verecek , hakkımızı alalım, 12 saat çalışmak yasakmış, bayramdan sonra 8 saat çalışacağız, korkak olmayın, birlik olun” gibi Facebook üzerinden çalışanlara mesajlar verdiği, davacıya, “haklarını ödedik, hakkın varsa söyle hemen öderiz” dedikleri ve sair yönde açıklamalar mevcuttur.
Davalı tanığı İ.D.nin Polis ifadesi ile Mahkeme ifadesi çelişiktir. Polis ifadesinde olayın başında odadan ayrıldığı, sadece işveren Ü.Ö.nün “kimden izin alıp afiş asıyorsun, bunlar hoş değil, problem neyse söyle halledelim” ve sair yönlerdeki beyanlarını duyduğu ve odadan ayrıldığı yönünde ifade vermiş iken Mahkeme ifadesi daha farklıdır.
Davalı tanığı İ.D.nin, davalı yetkilileri Ü.Ö. ve M.K.Ö.nün Polis ifadelerinden, işverenler nezdindeki asıl meselenin “kadın işçilerin soyunma odasına afiş asmak” olmadığı ve fakat “işyerine afiş asmak” ve davacının sosyal medyadan çalışma saatlerine ilişkin bazı paylaşımlar yapması, çalışma saatlerine yönelik tavır oluşturması olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, davacı tanıklarından N.Ç. “gece mola saatinde kimse olmadığı bir zamanda bayanlar tuvaletine de sendikal örgütlenme ile ilgili broşürü kapıya asmıştık” yönünde beyanda bulunmuştur. Davacı tanığı N.Ç.nin Mahkeme ifadesinden, Mahkemede ifade verdiği esnada halen davalı işverenlikte çalıştığı anlaşılmaktadır, yani N.Ç. davacı gibi olayın akabinde çıkarılmış değildir. Ayrıca, N.Ç. ifadesinde “kimse olmadığı bir zamanda” bayanlar tuvaletine de sendikal örgütlenme ile ilgili broşürü kapıya astıklarını belirttiği gibi, bu eylemleri nedeni ile herhangi bir kadın işçinin rahatsız olduğu ya da şikayet ettiği yönünde dosyada bir bilgi, belge ya da delil de mevcut değildir.
Dosya kapsamında, davacının istifa dilekçesi öncesinde ve sonrasında, sosya medya paylaşımları, afiş asmak, İşkur’a ve, Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet şeklinde iddia edilen yöntemler ile göze çarpan belirgin ve mücadeleci bir tavır içinde olduğu ileri sürülmektedir. Davacının sadece isifa dilekçesi verdiği esnada ve istifa dilekçesinin öncesinde ve sonrasında mevcut olduğu ileri sürülen tavırlarına tamamen zıt bir şekilde “işyerinden şahsi nedenlerimden dolayı ayrılıyorum, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatımın olmadığını biliyorum, çalışma süreme karşılık gelen aylık ücretim ile varsa yıllık izin ve fazla mesai ücretimin ödenmesini talep ediyorum” yönünde beyanlar içeren istifa dilekçesi vermesi, davacının istifa öncesi ve sonrasında mevcudiyeti dosyada belirtilen genel tutumuna tamamen terstir. Ayrıca, işyeriyle yaşadığı problemler olduğu yukarda belirtilen polis ifadelerinden dahi anlaşılan davacının, yaklaşık 6 yıllık kıdemine rağmen istifa dilekçesine “şahsi nedenlerimden dolayı ayrılıyorum, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatımın olmadığını biliyorum” şeklinde ifade yazması da hayatın olağan akışına terstir. Diğer taraftan işveren Ü.Ö.nün Polis ifadesindeki davacının uyarılarına ve savunma istediğine davacının “tepki gösterip” istifa ettiği yönündeki beyanı ile istifa dilekçesi içeriği de tamamen zıttır, istifa dilekçesinin içeriğinde “tepki göstermek” olarak yorumlanacak bir açıklama mevcut değildir, ancak tam tersi söylenebilir.
Cumhuriyet Başsavcılığı hakaret ve tehdit suçlarından işyeri yetkilileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına kararı vermiş ise de davacınıın iradesini sakatlama yönünde sadece Cumburiyet Başsavcılığı incelemesi kapsamındaki eylemlerin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalının savunma talep yazısında “…afiş ve ilanlar astığı, buna dair kamera kayıtlarının, fotoğrafların, afiş ve ilanların kopyalanarak açılacak davalarda kullanmak üzere ve Kabahatler Kanunu’na göre kolluğa bildirmek üzere arşive alındığı, işverenden izin almadan yaptığı bu eylemin Kabahatler Kanunu’nun 42. maddesine göre suç olduğu…” yönünde açıklamlar da mevcuttur.
Diğer taraftan, davacı tanıklarından bazıları, Mahkeme ifadesi sırasında halen sendikalı ve halen davalı işverenlikte çalışıyor ise de “ben de sendikalıyım. davacıyı sendikadan dolayı işten çıkardılar. 12 sendikalı vardık şu an 5 kişi kaldık. Bazı baskılardan dolayı azaldık. Üvey evlat gibi görüyorlar” yönünde beyanda bulunmuştur.
Mahkeme tarafından yapılacak iş, davalı işverenlikte sendikalaşma hareketlerinin ne zaman başladığı, hangi tarihlerde işçilerin sendikaya üye olup, hangi tarihlerde sendika üyeliğinden ayrıldığı, işten ayrılış sebepleri işyerindeki sendikalı üye sayısının zaman içindeki seyri gibi hususlara ilişkin işyeri kayıtları ve sendika kayıtları getirtilmelidir. Davacı işçi de dahil başından beri sendikaya üye olan ayrılan işçilerin üye kayıt/ üyelikten ayrılış belgeleri ve belirtilen hsuslara dair sair belgeler Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan sendikali işçilerin işe girş ve ayrılma tarihlerine dair belgeler celbedilmelidir.
Dosya kapsamından, birden fazla sayıda İşkur’a veya Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne şikayetler olduğu anlaşıldığından, bu şikayetlere ilişkin şikayet dilekçeleri, İşkur/ Bölge Çalışma Müdürlüğü tarafından bu şikayetler üzerine hazırlanan raporlar, ve dosyada mevcut tüm ilgili veya dayanak sair belgeler ile birlikte bu şikayetlere dair dosyalar tüm içerikleri ile birlikte celbedilmelidir.
Dosya kapsamında davacının Facebook’tan yaptığı paylaşımlara, astığı afişlere ilişkin bir kısım beyan, iddia ve savunmalar, okunaksız karanlık bir takım resimler bulunmakta ise de bunlar denetime elverişli netlikte olmadığından taraflardan bunlara dair okunaklı belgeler görüntüler celbedilmelidir.
Toplanan tüm bilgi, belge, beyan, tanık beyanları ve deliller, dosya kapsamında halihazırda mevcut tüm bilgi, belge, beyan, tanık beyanları ve deliller ile birlikte değerlendirilmeli tarafların tüm iddia ve savunmaları da tek tek karşılanmalıdır, bu şekilde, davacının istifa dilekçesini irade serbestisi ile verip vermediği, gerçek bir istifa iradesi bulunup bulunmadığı, aslında davalı tarafından işten çıkarılıp çıkarılmadığı, davacı eğer aslında davalı tarafından çıkarılmış ise bunun sendikal nedene dayanıp dayanmadığı gibi hususlar denetime elverişli şekilde gerekçeli kararda açıklanmalı, buna göre davacının kıdem ve ihbar tazminatı, sendikal tazminat taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği ayrı ayrı yeniden ele alınarak sonuca gidilmelidir.
3-Fazla çalışma ücretinin hesaplanmasında gece vardiyası bakımından;
Bir günlük çalışmanın yarısından fazlası kanunen gece çalışması olarak kabul edilen süre içinde ise o günkü çalışmanın tamamı gece çalışması sayılır.
Davacının 08:00-20:00, 20:00-08:00 saatleri arasında çalıştığı, 20:00-08:00 saatleri arasında çalıştığı haftalar bakımından günlük 1,5 saat ara dinlenmesi düşüldükten sonra kalan günlük 7,5 saati aşan 3 saatlik fiili çalışmasının fazla mesai olduğu, yani haftada 5 gün x günlük 3 saat fazla mesai üzerinden haftada 15 saat fazla mesai olduğu , bu nedenle haftada 5 gün 20:00-08:00 vardiyasında çalışılan haftalar için haftalık 15 saat fazla mesai hesaplanması gerekirken bu haftalar için haftalık 8 saat fazla mesai kabul edilmesi hatalıdır.
Diğer yandan, bilirkişi raporunda hesaplama hatası yapılarak haftada 5 gün 08:00-20:00 saatleri arasında çalışılan haftalar bakımından günlük 1,5 saat ara dinlenmesi düşüldükten sonra günlük fiili çalışma 10,5 saat, haftalık fiili çalışma 52,5 saat yani haftalık fazla mesai 7,5 saat kabul edilmesi gerekirken bu haftalar için ise haftalık 8 saat fazla mesai kabul edilmesi hatalıdır.
4-)Dosyaya sunulan, davalı yetkilisinin genel çalışma saatlerine ilişkin yazısı usulüne uygun bir puantaj niteliğinde olmadığından, hesaplanacak fazla çalışma alacağına dosya kapsamına uygun ve hakkın özüne dokunmayacak bir indirim uygulanmalıdır.
Her ne kadar taleple bağlı olarak 100,00 TL fazla mesai ücretine hükmedilmiş ise de her kısmi eda hükmü aynı zamanda bir tespit hükmü içermelidir. Yani, davacının fazla mesai alacağı hesaplanarak tespit edilmeli, tespit edilecek bu miktara dosya kapsamına uygun ve hakkın özüne dokunmayacak bir indirim uygulanmalı, davacının neticeten hakettiği tüm fazla mesai ücreti alacağı bu şekilde tespit edilerek gerekçeli kararda bu netice miktar açıkça belirtilmeli ancak talep aşılmadan karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.