Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2017/11606 E. 2019/1463 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/11606
KARAR NO : 2019/1463
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının davalı şirketin …şubesindeki işyerinde hizmet akdi ile 01/06/1997 – 30/07/2013 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, davalı tarafın bu süre içerisinde müvekkilinin 2013 yılı Mayıs, Haziran, Temmuz ayları ücretlerini alamadığını, davalı şirketin müvekkilinin çalışmalarına karşılık aylık ücretlerini fazla çalışmalarını ödemediği gibi sebepsiz ve mazeretsiz haksız bir şekilde iş akdini feshettiğini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, aşamalardaki beyanlarında iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının davalı işverene ait işyerinde 01/06/1997 tarihinde çalışmaya başladığı ve 30/07/2013 tarihine kadar 16 yıl 2 ay çalıştığı, davalı iş verenlik tarafından iş akdinin sonlandırıldığı, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda dosya bilikişiye gönderilmiş bilirkişi tarafından tarihli usul ve yasaya uygun denetime elverişli yerinde yapılan inceleme sonunda düzenlenen 22/07/2014 kök ve 16/03/2015 tarihli ek rapor alındığı, bilirkişi raporları hükme esas alınarak davacının davalıya ait işyerindeki çalışması sonucunda 26.377,79 TL kıdem tazminatı, 3.394,38 TL ihbar tazminatı, 19.218,74 TL fazla mesai ücreti alacağı, 1442,61 TL ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı, 8970,87 TL yıllık izin ücreti alacağı, 1298,41 TL ücret alacaklarının bulunduğu, ücret alacağı ile alakalı dava görülürken davalı tarafından ödeme yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1-Tüzel kişilere tebligatın ne şekilde yapılacağı 7201 Tebligat Kanunu 10,12 ve 13. maddeleri ile Tebligat Tüzüğü 17. ve 18. maddelerine göre yapılır. Buna göre tebligat tüzel kişinin bilinen son adresine ve yetkili temsilcisine yapılmalıdır.(HGK 2011-21-866 E. 2011/752 K.)
Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilip edilmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Dava dilekçesi tebliğinin, davalının şubesine yapıldığı davacı vekilinin duruşmadaki beyanından anlaşılmaktadır. Davalı vekili tebligatın usulsüz olduğu yönünde itirazda bulunmuştur. Mahkeme tarafından, tebligatın usulüne uygun olduğu kanaati ile davalı vekilinin itirazının ve beyan dilekçesi ibraz etmek için süre talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava dilekçesi şubedeki daimi çalışan işçiye tebliğ edilmiştir. Öncelikle davalı şirket anonim şirket niteliğinde olup davalının 7201 Tebligat Kanunu 10. madde anlamında bilinen en son adresi Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmış olan Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı merkez adresidir ve tebligatı almaya yetkili kişi bu adreste bulunmaktadır. Bu nedenle davalıya yapılan tebligat gerek adres gerekse tebligatı almaya yetkili kişi yönünden usulüne uygun değildir.
Yapılacak iş, dava dilekçesinin, davalı vekiline, davalı vekilinin artık bulunmadığının anlaşılması halinde davalının merkez adresi Ticaret Sicil Müdürlüğünde celbedilerek merkez adresine tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan ve bu kapsamda usulüne uygun süreler tanınmak sureti ile tüm deliller toplandıktan sonra işin esasına girilerek çıkacak sonuca göre karar vermektir.
Bir üst paragrafta açıklanan şekilde, dava dilekçesinin tebliği tarihinde, dosyada vekaletnamesi bulunan davalı vekilinin artık vekalet görevinin sürmediğinin anlaşılması nedeni ile davalı asıl şirkete dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir ise bu tebliğin, yukarıda bahsi geçen Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü maddelerine uygun olması gerektiği de dikkate alınmalıdır.
Mahkeme tarafından bu husus gözetilmeden, davalı vekilinin süre talebi de reddedilerek karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre;
a-Somut uyuşmazlıkta, davalı vekili davaya karşı zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Dava dilekçesi tebliği usulüne uygun olmadığı için davaya karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının süresinde olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle, davaya karşı davalı vekilinin zamanaşımı savunması değerlendirilerek sonuca gidilmesı gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
Diğer yandan, davalı vekilinin ıslaha karşı süresi içinde yaptığı zamanaşımı savunması mevcuttur. Dava dilekçesi kısmi dava niteliğindedir. Islah dilekçesine karşı süresinde yapılan zamanaşımı savunmasının gözetilmemeside hatalıdır.
b-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir.
İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemesi ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, fazla mesai ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti bakımından;
Tüm davacı tanıklarının davalıya karşı davası bulunmaktadır. Davalı tanığı dinlenmemiştir. Davacı tanıklarının beyanlarından “giriş çıkışta atılan imzalar” gibi belgelerin mevcudiyeti anlaşılmaktadır. Davacı delilleri arasında “davalının kayıtları” da yer almaktadır.
Taraf vekillerinden, çalışma gün ve saatlerini gösteren davalı nezdinde bulunan belgeler sorulmalı, 6100 sayılı HMK’nun 220. maddesi uygulanarak yukarıdaki tanık ifadelerinde bahsi geçen, tarafların bildirecekleri ve çalışma gün ve saatlerini gösteren var ise sair belgeler getirtilmeli, tüm dosya kapsamı birlikte ele alınarak fazla mesai ücreti ile ulusal bayram genel tatil ücreti talepleri hakkında karar verilmelidir.
Belirtilen husular gözetilmeksizin eksik araştırma ile sonuca gidilmesi hatalıdır.
c-Mahkeme hükmünde ücret alacağı haricinde hükmedilen alacaklara brüt miktarlar üzerinden hükmedilmiştir. İşçilik alacaklarının “brüt” miktarlar üzerinden hüküm altına alınması yerindedir.
Bununla birlikte, “brüt” miktarlar üzerinden hüküm altına alınan alacaklar bakımından kesintilerin infazda dikkate alınacağının hükümde belirtilmemesinin infaz aşamasında tereddüt oluşturabileceğinin düşünülmemeside hatalıdır.
d-Davalı vekilinin 13/02/2014 düzenleme tarihli dilekçesinde belirttiği tutarların, davacının ücret alacağından mahsubu gerekip gerekmediğinin, taraf vekillerinden ve gerekirse davacı asıl bizzat duruşmaya celbedilerek davacı asıldan sorularak irdelenmemesi hatalıdır.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, 17/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.