Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2016/798 E. 2017/19292 K. 28.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/798
KARAR NO : 2017/19292
KARAR TARİHİ : 28.11.2017

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

DAVA : Taraflar arasındaki, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28/11/2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat … geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamasıı dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı Şirkette 08.10.2008-23.10.2013 tarihlerinde Basın İş Kanunu hükümlerine tabi olarak çalıştığını, hizmet akdinin işveren tarafından feshedildiğini, en son brüt 3.420,53 TL ücretle çalıştığını, aylık fazla çalışma ücretinin de ücrete dahil olduğunu, müvekkilinin İstanbul genelinde çalışan polis muhabirleri arasında işini en iyi yapan tecrübeli ve nitelikli bir çalışan olduğu, 2002 yılından bu yana …, …. ve….de çalıştığını, …. suikastinde ….’ın, görüntülerini, …’ın … Şube Müdürlüğü’ndeki gözaltı fotoğraflarını, şike soruşturması kapsamında gözaltına alınan….’ın eşgal tespit fotoğraflarını, emniyet amiri ….’ın görevden alınması haberlerini yayınlandığını, bu çalışmaları nedeniyle takdir toplamış bir muhabir olduğunu, 2013 yılı içerisinde meydana gelen gezi olaylarında yaşananlar müvekkilini derinden etkilediğini, müvekkilinin olayların insani ve sosyal yönünün değerlendirildiği 28.06.2013 tarihinde… Partisi tarafından düzenlenen foruma katıldığını, müvekkilinin son olarak haber kaynaklarının yer aldığı bir kısım Türkiye … Partisi üyelerinin bulunduğu 21.10.2013 tarihli bir kahvaltıya katılmasının davalı işveren yetkilileri tarafından öğrenildiğini, ancak müvekkilin herhangi bir parti, dernek veya vakfa üyeliğinin bulunmadığını, 22.10.2013 günü müvekkilinin yanında şoförü…’nında bulunduğu bir ortamda davalı işyerinde genel müdür olan … tarafından telefon ile aranmış ve …müvekkile “solcu olmuşsun, işten çıkartacağız seni artık acil işyerine gel” dediğini, müvekkilinin işten çıkartılmaktan korktuğu için …’a 23.10.2013 tarihinde olayı izah eden birçok SMS gönderdiğini, …. ise sadece ” gel sen gel , bekliyorum engin ” şeklinde cevap verdiğini, 23.10.2013 günü işyerine gittiğini ve genel müdürün odasına alındığını, odada…., …. ve insan kaynakları müdürü … da hazır bulunduğunu, bu görüşmede müvekkilinin solcu olduğunun öğrenildiğini, bu konunun duyulması halinde hiçbir tv ve gazetede iş bulamayacağı söylenerek istifa dilekçesini kendi el yazısı ile yazması ve imzalamasının istendiğini, istifa etmesi halinde, bu olayı kimsenin bilmeyeceği müvekkilin bu şartlarda başka bir iş bulup çalışabileceği, hatta kısa bir süre sonra gece şiftinde çalışabileceğinin söylendiğini, işsiz kalmakla tehdit edilip iradesi fesada uğratılarak istifa dilekçesini imzalamasının sağlandığını, davalı işverenin müvekkilinin iş akdinin feshini amaçladığından gerçek iradesi ile örtüşmeyen istifasını tehdit yolu ile aldığını, tahakkuk edecek ihbar ve kıdem tazminatı ve sair alacaklarının ödenmemesi için yasal zemin hazırlanmaya çalışıldığını, bu durum müvekkilin insan kaynakları müdürü ….’a istifa dilekçesi sonrasında gönderdiği SMSler, 26.10.2013, 27.10.2013- 28.10.2013 tarihlerinde hala işyerine ve işine gidip gelmesi ve müvekkilin 26.10.2013 tarihli gece şiftinde çalışma talep dilekçesinin davalı işveren tarafından teslim alınması ile de sabit olduğunu, 62 günlük izin alacağının halen ödenmediğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının Şirketlerine vaki hakareti internet sitesinde yayınlandığının ve görev için verilen araç ile başka bir kuruluşa ait gazete sattığının öğrenilmesi üzerine savunmasının alınmak istendiğini, davacının bu olayların duyulmaması için istifa etmek yolunu tercih ederek işten ayrıldığını, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağı gibi herhangi bir alacağının da bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak davacının 5953 Sayılı Basın İş Kanununa tabi olarak davalı işyerinde 08.10.2008-23.10.2013 tarihleri arasında çalıştığını, 23.10.2013 tarihli davalı işyerine verdiği yazıda “yüksek lisans eğitiminden ötürü görevinden ayrılmak istediğini’’ beyan ettiği, davacının bu yazılı beyanın gerçek bir istifa iradesi taşıyan bir beyan olmadığı ve davalı işverenlikten istifa ederek ayrılma niyetinin de bulunmadığı, davacının bir internet sitesinde davalı işverenlik aleyhine yorum yapması sebebiyle işverenlik yetkilileri tarafından savunması alınırken tesir altında bırakıldığı, istifa ederse kendisine bir miktar ödeneceğinin de söylendiği ve bu şekilde bir baskı feshi oluşturulduğu, bu durumda hizmet akdinin davalı işverenlik tarafından feshedildiği, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, yine davacı tarafça ispatlanan ve ödenmeyen yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki iş ilişkisinin nasıl sona erdiği uyuşmazlık konusudur.
Dosya içeriğine göre, davacının istifa dilekçesi verdiği sabittir. Nitekim bu olgu Mahkemenin de kabulündedir. Asıl uyuşmazlık bu istifa dilekçesinin baskı altında alınıp alınmadığı, dolayısıyla davacının istifa iradesinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece, davalının savunmasında bahsettiği olaylardan kaynaklı olarak davacıdan talep edilen savunma esnasında oluşturulan baskı nedeniyle fesih iradesinin oluşturulduğu kabul edilerek istifaya iradesine değer verilmemiştir.
Davacı … işyerinde polis muhabiri olarak çalışırken Türkiye Komünist Partisinin toplantısına katılarak konuşma yapıp, bu konuşma sırasında,
“…Yandaş bir medyada çalıştım yıllarca. Kitlelere, halk yığınlarına müdahaleyi yıllarca polisin yanından çektim. Ben de mücadele etmek, polisin karşısında olmak istedim. Bu yandaş medya yer almaz bu halkın yanında hiçbir zaman, madem o zaman gelin medya devrimi yapalım. ….’li oldum için çok mutluyum, hepimize kolay gelsin…” şeklinde beyanda bulunduğu sabittir.
Keza, dosya içeriğindeki SMS mesajlarında da davacı;
“…Abi sitede benim istifamı yayınlarsan çok minnettar olucam. Başkası bir şey yazar filan. Solcuya çıkmasın adım. 7-8 ay uzak duruyum. Sonrası bakarız artık her şeyin hayırlısı…”
“…Abi internette haber yapılmış. Güzel oldu Abi…”
“…İha’dan ve sabah gazetesinden arkadaşlar aradılar ‘geçmiş olsun sol siyasetten mi gittin’ dediler. Sakız oldum herkesin ağzında. Yok istifa ettim yüksek lisans dedim ama inanmıyorlar Abi ya. Onlar bikıyak yapmadılar Abi bana. İnan. Yayılıyor bu konu Abi. Ben zorlanıcam iş ararken…” şeklinde beyanlarda bulunmuştur
Bu mevcut delil durumu karşısında davacının, davalı işvereni hakkında internette yayımlanan hakaret içerikli söylemlerinin işverence öğrenilmesi ve konu hakkındaki savunmasının istenilmesi üzerine bu olayın duyulmaması ve böylelikle iş yaşantısı ve itibarının sarsılmamasını teminen istifa iradesini kendi isteğiyle kullanıp iş sözleşmesini sona erdirdiği anlaşılmıştır. Kaldı ki davacının dosya kapsamı ile sabit bahse konu eylemleri işveren açısından haklı fesih yetkisini doğurmaktadır. Somut olayın özelliği dikkate alındığında işverenin baskı feshi oluşturduğundan bahsetmek isabetli değildir. Açıklanan nedenlerle davacının kendi iradesi ile istifa etiğinin kabulü ile kıdem ve ihbar tazminatının reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü isabetsizdir.
3-Davacı Basın İş Kanuna tabi olup, hak kazandığı yıllık ücretli izin süresi ve hesabının açıklığa kavuşturulması gereklidir.
5953 sayılı Basın İş Kanunu’nun 29. maddesine göre; “Gazeteciye bu Kanunun 21 inci maddesinde yazılı yıllık izni vermeyen veya izni vermiş olup da izin müddetine ait ücreti ödemeyen işverene, yıllık izin vermediği veya izin süresine ait ücretleri ödemediği kimsenin izin müddetine tekabül eden ücretler yekununun üç katı kadar idarî para cezası verilir; ayrıca gazeteciye ödenmesi gereken ücret toplamı, iki kat olarak ödenir. Kanunun 21. maddesinde meslekteki kıdemine göre kullanacağı izin süresi belirtilirken son fıkrasında “izin hakkından feragat edilemeyeceği” açıkça vurgulanmıştır. 29. maddeden gazeteci çalışırken uygulanması gereken bir yaptırım düzenlediği, çalışırken izin vermeyen veya izin verildiği halde izin ücreti ödenmeyen işveren hakkında uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Dairemizin kararlılık kazanan dönem ücreti üzerinden ödenmesi gereken izin ücreti, bu kullandırılmayan veya kullandırılmasına rağmen ücreti ödenmeyen ücrettir. Ancak bunun için gazetecinin çalışırken talep etmesine rağmen izin kullandırılmadığını veya izin verilmediğini iddia etmesi gerekir. Çalışırken bu yönde talebi olmayan gazetecinin, fesih nedeni ile son ücret üzerinden hesaplanacak izin ücreti, 21. maddedeki sürelerle sınırlıdır. Başka bir anlatımla fesih nedeni ile son ücret üzerinden hesaplanacak izin ücreti 29. madde gereği 2 kat hesaplanamaz.
Dosya içeriğine göre; davacının çalışırken yıllık izin talebinde bulunmasına rağmen izin kullandırılmadığını veya izin verilmesine rağmen ücretinin ödenmediğini iddia etmiş değildir. Bu nedenle 21. maddeye göre kullanılmayan izinlerin, 29. madde uyarınca iki katı alınarak, hesaplanması Dairemiz uygulamasına göre hatalıdır. Davacı iş sözleşmesinin feshinden sonra kullandırılmayan yıllık ücretli izinlerin karşılığı ücret alacağını talep ettiğine göre, 21. madde uyarınca kullandırılmayan toplam izin süresi, 29. madde uygulanmadan son ücret üzerinden hesaplanmalıdır.
Ayrıca dava dilekçesinde 62 günlük izin ücreti alacağının ödenmediğinin açıkça beyan edilmesi karşısında hükme dayanak bilirkişi raporunda bu süreyi aşar şekilde izin alacağının hesaplanması da maddi vaka ve taleple bağlılık kuralına aykırıdır.
Mahkemece taleple bağlılık kuralına aykırı olarak ve hatalı hesap tarzına itibarla yıllık ücretli izin alacağının hüküm altına alınması da bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.480.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.