Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2016/33771 E. 2020/12625 K. 20.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/33771
KARAR NO : 2020/12625
KARAR TARİHİ : 20.10.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı asıl işveren … Belediye Başkanlığı bünyesinde alt işverenler nezdinde temizlik işçisi olarak kesintisiz çalıştığını, kayden işvereni görünen şirketin kurumla yapılan ihale ile hizmet verdiğini ve ihale süresinin bitmesi üzerine iş akdinin ihale yüklenicisi alt işveren tarafından bildirim süresine uyulmaksızın haksız olarak feshedildiğini, ancak haksız fesih nedeniyle hak etmiş olduğu tazminat ve alacakların kendisine ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti alacağı, fazla mesai ücreti alacağı, genel tatil ücreti alacağı ile asgari geçim indirimi alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı … vekili, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu gereğince belediye sınırları içerisinde çöp toplama ve nakli, kent temizliği işinin gerçekleştirilmesi için hizmet alımı ihalesinin yapıldığı ve ihale yüklenicisi şirket ile geçerli hizmet alımı sözleşmeleri imzalandığını, davacının … Belediye Başkanlığı’nın taraf olduğu hizmet sözleşmeleri gereğince farklı yükleniciler bünyesinde çalışmış olduğundan işe alınması ve işten çıkartılması ile ilgili olarak … Belediyesi tarafından alınmış veya uygulanmış herhangibir karar bulunmadığını, 6360 sayılı kanunun 2. maddesinin 24. bendinde … İlinde … Belediyesi’nin mahalleleri merkez olmak üzere … merkez ilçe sınırları içerisindeki köyler ile belediyelerden oluşan … ilçesi ve aynı adla belediye kurulmuştur şeklinde olduğunu , ilgili kanunun 1. maddesi gereği … kurulduğu il belediyesi olan … belediye Başkanlığının 30.03.2014 tarihli yerel seçimler ile Büyükşehir Belediye Başkanlığına dönüştüğünü ve bu tarihine kadar … Belediye Başkanlığı kurulmadığını, bu nedenle … Belediye Başkanlığı zamanında gerçekleşen çalışma ve buna bağlı alacakların 6360 sayılı yasa ile … Büyükşehir Belediyesine devrolduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, davacının yüklenici firmalar bünyesinde çalıştığını, davacının tüm işçilik alacaklarında ve her türlü sosyal ve özlük haklarından ve giderlerinden yüklenici firmaların sorumlu olduğu, müvekkili idarenin, hizmet binalarında görev yapan taşeron işçilerin işe alınmasında ve de işten çıkartılmasında hiçbir yetki ve sorumluluğu bulunmadığını, dava konusu tüm talepler bakımından idarenin herhangibir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini alep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacı vekilinin, 6360 sayılı kanun gereği … Belediye Başkanlığının tüzel kişiliğinin ortadan kalkması sebebiyle davanın … Büyükşehir Belediye Başk na yöneltilmesini talep etmesi üzerine, H.M.K. 124. maddesi gereğince davacı tarafın taraf değişikliği talebi kabul edilerek … Büyükşehir Belediye Başkanlığının davalı olarak kabulü ve … Belediye Başkanlığının davalı taraf olmaktan çıkartılmasına karar verilmiş ve yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
Temyiz :
Karar davalı … vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında kıdem tazminatı hesabına esas ücretin belirlenmesi uyuşmazlık konusudur. Kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gereken ücret, işçinin son brüt ücretidir. Bu ücretin tespitinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınır. İşçiye sağlanan özel sağlık sigortası yardımı ya da hayat sigortası prim ödemeleri de para ile ölçülebilen menfaatler kavramına dahil olup, tazminata esas ücrete eklenmelidir. Satış rakamları ya da başkaca verilere göre hesaplanan prim değişkenlik gösterse de, kıdem tazminatı hesabında genişletilmiş ücret kavramı içinde değerlendirilmelidir. Diğer taraftan kıdem tazminatına esas ücrete, asgari geçim indirimi ve fazla çalışma ücreti eklenerek hesaplama yapılması hatalıdır.
Somut olayda, davacı en son net ücretinin 1.150,00 TL olduğunu, ayrıca yol ve servis yardımının işverence karşılandığını iddia etmiş, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tanığı …’ın beyanı esas alınarak tazminat hesabına esas aylık ücret, yol ve yemek ücreti ilave edilerek belirlenmiştir. Ancak, anılan tanığın yemek ücretine ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadığı, yol ve yemek ücretinin işverence karşılandığı hususunda anılan tanığın anlatımından başkaca bir delilin dosya kapsamında yer almadığı, ücret bordrolarının incelemesinde yol ve yemek ücreti adı altında herhangi bir ödemeye yer verilmediği görülmektedir.
Nitekim davacı, Dairemizin 2016/22570 esas 2020/7830 karar sayılı dosyasına konu … İş Mahkmekesi’nin 2014/488 esas 2016/207 karar sayılı dava dosyası ile yapılan yargılamada 11.03.2015 tarihli duruşmada tanık olarak dinlenilmiş ve “İş yerinde servis uygulaması yoktu daha doğrusu servis ile götürüyordu ancak bunun parasını maaşımızdan kesiyordu”şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu durum karşısında davacının tanık olarak verdiği ifadesinde işyerinde servis uygulaması olmadığını beyan etmesine rağmen, davacısı olduğu eldeki dosyada tazminata esas ücretine yol ücretinin ilave edilmesi isabetli değildir.
Mahkemece yapılması gereken iş, dosyadaki tüm delillerin birlikte yeniden değerlendirilip, davacının tanıklık yaptığı dosyadaki beyanı da göz önünde tutularak denetime elverişli net tespitler içeren yeni bir bilirkişi raporu alınarak sonuca gidilmesidir.
Bu yön gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
3-Taraflar arasında bir diğer uyuşmazlık konusu da davacının asgari geçim indirimi alacağının doğru hesaplanıp hesaplanmadığı hususundadır.
Dava konusu asgari geçim indirimi alacağının hesabına ilişkin olarak mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının evli olup olmadığı, çocuğu olup olmadığı ve varsa kaç çocuğu olduğu yönünde herhangi bir araştırma yapılmadan varsayıma dayalı olarak hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
Ayrıca, dosyadaki bir kısım ücret bordrolarında asgari geçim indirimi tahakkuklarının yer aldığı, davacıya yapılan maaş ödemelerini içerir banka hesap kayıtlarının da celp edilmesine rağmen değerlendirilmedikleri anlaşılmaktadır. Davacının bordro sunulmayan ve ödeme yapıldığı ispat edilemeyen çalışma süresi üzerinden bir karar verilmesi gerekirken, dosya içeriğinde yer alan belgeler değerlendirilmeden sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken, dosyada mevcut bordrolarda asgari geçim indirimine ilişkin tahakkuklar gözetilerek, banka kayıtları ile davacıya asgari geçim indiriminin ödenip ödenmediğinin tespit edilmesi ve sonucuna göre, asgari geçim indirim alacağına yönelik talebinin tüm dosya kapsamındaki delil durumuna göre yeniden değerlendirilmesidir.
Bu hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
4-Kabule göre de taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık, davacının kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının çalışma süresi boyunca hak etmiş olduğu izin süresinin 150 gün olduğu, bu sürede hiç yıllık ücretli izin kullanmadığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Ancak davacının çalışma süresi de göz önüne alındığında, 6 yılllık bu süre boyunca hiç yıllık izin kullanmamış olması hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından, hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacının konuya ilişkin beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
5-Öte yandan, mahkemece hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt tutarlar mı olduğunun hüküm yerinde açıkça belirtilmemesi de infazda tereddüt yaratır mahiyette bulunduğundan doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.