Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2016/32949 E. 2020/17935 K. 09.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/32949
KARAR NO : 2020/17935
KARAR TARİHİ : 09.12.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait işyerinde konver bant ve kesim işlerinde konverci olarak 28.08.2012-19.02.2014 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını, işyerinde çalışma süresinin yasal çalışma süresinin çok üzerinde olması ve sağlıklı yaşam koşullarının bulunmaması nedeni ile iş sözleşmesinin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile birkısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, işyerinde üçlü vardiya olduğunu, fazla çalışma iddialarınn gerçeğe aykırı olduğunu, davacının talep konusu diğer alacaklara da hak kazanamadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının fazla mesai yapıp yapmadığı ve fazla mesai süresinin hesaplanması noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Somut olayda, davacı yer altı maden işinde çalışmakta olup; günlük ortalama en az 12-16 saat işyerinde çalışma yaptığını ileri sürmüştür. Davalı ise işyerinde üçlü vardiya bulunduğunu, çalışma sürelerinin yasal çalışma süresinin de altında olduğunu savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalıya ait işyerine haftanın 6 günü, günde 08:00-18:00 saatleri arasında 10 saat çalıştığı, 1 saatlik ara dinlenme süresinin düşürülmesi ile günde 9 saat, haftada 54 saat çalıştığı, ancak davacının çalıştığı Ağustos 2012-Şubat 2014 arası dönemde yürürlükte bulunan 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 63.maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, yer altındaki çalışma süresinin haftada en çok 36 saat olup, günlük 6 saatten fazla olamayacağına ilişkin düzenlemenin yer aldığı, buna göre davacının günde 3 saat olmak üzere haftada 18 saat fazla mesai yaptığı kabul edilmek suretiyle fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmıştır. Davacının 28.08.2012-19.02.2014 tarihleri arasında çalıştığı hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ne var ki, 4857 sayılı Kanunu’nun “Çalışma süresi” başlıklı 63. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, “Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır.” düzenlemesi yer almakta olup; yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi için istisnai düzenleme olan günde en çok 6, haftada en çok 36 saatlik çalışma süresine ilişkin Ek ikinci cümle ilk olarak 10.09.2014 tarihli 6552 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile eklenmiş olup; aynı Kanunun 145. maddesi uyarınca da söz konusu düzenlemenin 1.1.2015 tarihinde yürürlüğe gireceği kararlaştırılmıştır. Ardından 4.4.2015 tarihli ve 6645 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile yapılan değişiklik ile de yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok 7,5, haftada en çok 37,5 saat olarak güncellenmiştir. Davacının iş sözleşmesinin 19.02.2014 tarihinde sona erdiği hususu dikkate alındığında, yer altı maden işlerinde çalışan işçiler için öngörülen haftalık 36 saatlik azami çalışma süresine ilişkin düzenlemenin yürürlükte olmadığı hususu açıktır. Taraflar arasındaki iş sözleşmesinde de haftalık çalışma süresine ilişkin özel bir düzenlemenin yer almdığı görülmektedir. Buna göre fazla çalışma süresinin tespitinde, 4857 sayılı Kanun’un 63. maddesinin ilk cümlesi uyarınca haftalık çalışma süresi 45 saat kabul edilmek suretiyle davacının fazla çalışma süresinin ve fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması gerekirken; bilirkişi tarafından yer altı işlerinde çalışan işçilere ilişkin düzenlemenin yürürlük tarihi yanlış değerlendirilmek suretiyle günlük 6 saati, haftalık 36 saati aşan süresinin fazla çalışma süresi olarak tespit edilmesi ve fazla çalışma ücreti alacağı miktarının bu şekilde belirlenmesi hatalı olup bozmayı gerektiirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.