Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2016/3135 E. 2016/2845 K. 16.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3135
KARAR NO : 2016/2845
KARAR TARİHİ : 16.02.2016

MAHKEMESİ : İ.4. ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ

Davacı kurum zararının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
… 4. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından İş Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dosyası 2797 Sayılı Yargıtay Yasa’sının 6644 Sayılı Yasa ile değişik 60. Maddesi uyarınca oluşturulan Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu’nun 23.12.2015 tarih ve …. sayılı kararı ile temyiz incelemesi yapılması için Dairemize gönderilmiştir.
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun aldığı Yargıtay İş Bölümüne İlişkin 19.01.2015 tarih ve 2015/8 sayılı kararda Dairemizin ihtisas alanı “İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku” Temel görevi ise “İş Hukuku” olarak belirlenmiştir.
Bu iş bölümüne göre Dairemiz İş Mahkemeleri ya da Asliye Hukuk Mahkemelerinin İş Mahkemesi sıfatı ile verdiği kararların temyiz incelemesi ile görevli olduğu, HİİK. nun kararı ile Dairemize gönderilen dava dosyasında ise karar Asliye Hukuk Mahkemesince verildiğinden kararın temyiz incelemesi görevi Dairemize ait değilse de, 2797 Sayılı Yargıtay Yasa’sının 6644 Sayılı Yasa ile değişik 60. Maddesi uyarınca oluşturulan Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu’nun kararları kesin olup, temyiz incelemesi zorunlu olarak Dairemiz tarafından yapılması gerektiğinden, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davalının geçici işçi olarak çalışırken iş atkinin sona erdirildiğini, bu nedenle davalının açtığı dava sonucu feshin geçersizliğine ve 4 aylık ücret ödenmesine karar verildiği, bu nedenle davalıya 4.544,04 TL ödeme yapıldığını, ancak daha sonra açılan davada bu ödemenin yersiz olduğunun anlaşıldığını iddia ederek, yersiz ödenen 4.544,04 TL’nin tahsilini talep etmiştir.
Davalı, ödemenin iş aktinden kaynaklandığını, bu nedenle İş Mahkemelerinin görevli olduğunu, ayrıca yetki itirazında bulunarak, yetkili mahkemenin Niksar Mahkemeleri olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını iddia ederek,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece “davanın, 4857 sayılı İş Kanununa dayalı işe iade davasında verilen ve kesinleşen kararla hükmedilen ücret alacağının yersiz ödendiği gerekçesine dayalı olarak açıldığı, davada davalının sebepsiz zenginleştiğinin iddia edildiği, uyuşmazlığın 4857 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde incelenmesi gerektiğinden görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğu” gerekçesi ile İş Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, iş sözleşmesinden doğduğu ileri sürülen alacak istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir.
4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.
Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır.
İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukukî-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukukî bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, işçinin bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil etmez. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması ve işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, karar verme özgürlüğüne sahip bulunup bulunmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir.
İş sözleşmesinde işçi işveren için belirli veya belirsiz süreli olarak çalışır. Vekâlet sözleşmesinde ise vekil kural olarak uzmanlığı bakımından iş sahibinin talimatları ile bağlı değildir. İş sözleşmesinin varlığı ücretin ödenmesini gerektirir. Oysa vekâlet için ücret zorunlu bir öğe değildir. Vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerde iş sözleşmesinin aksine sosyal nitelikte edimlere ve koruma yükümlülüklerine rastlanmaz. Vekil bağımsız olarak iş görür, bu nedenle faaliyetini sürdüreceği zamanı belirlemede kısmen de olsa serbestliğe sahiptir. Bütün zamanını tek bir müvekkile özgülemek zorunda olmayan vekil, farklı kişilerle vekâlet sözleşmeleri yapabilir. Ekonomik olarak tek bir işverene bağımlı değildir.
Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir.
Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür.
Limitet, hisseli komandit ve kolektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatıyla kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanununun 319 uncu maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta davacı, icra takibine itiraz edemediğini ve icra takibinin kesinleştiğini, icra takibinin hiçbir dayanağının bulunmadığını, herhangi bir borcunun da olmadığını, icra takibinin tamamen kötüniyetli olduğunu belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitine, takip konusu bedelin % 20’den aşağı olmamak kaydıyla davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının 4857 sayılı İş Kanununa dayalı işe iade davasında verilen ve kesinleşen kararla hükmedilen ücret alacağının yersiz ödendiği iddia edilmektedir. Taraflar arasında işçi işveren ilişkisinin söz konusu olduğu tartışmasızdır. Mahkemece iş mahkemelerinin görevine giren davada görevsizlik kararı verilmesi yerindedir.
Sonuç:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 16/02/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.