Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2016/22569 E. 2020/7833 K. 15.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/22569
KARAR NO : 2020/7833
KARAR TARİHİ : 15.09.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının davalı Bakanlığa bağlı Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2007 Ocak ayından itibaren güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, alt işverenliklerin değiştiğini, en son davalı şirket nezdinde çalıştığını, Ocak 2010 döneminde muvafakati alınmaksızın ücretinin 317,00 TL düşürüldüğünü, davacının iş akdinin haksız ve nedensiz olarak sona erdirildiğini, ancak yasal olarak ödenmesi gereken işçilik alacaklarının kendisine ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı, fazla mesai alacağı, genel tatil ücreti alacağı, hafta tatili alacağı, ödenmeyen ücret alacağı ile eksik ödenen ücret alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar Cevaplarının Özeti:
Davalı Sağlık Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının istifa dilekçesini imzalayarak, kendisinin istifa ettiğini, yüklenicilerle işçiler arasında çıkan ücret uyuşmazlığının davalı İdare ile bir bağlantısının bulunmadığını, davacı tarafından ücretlerin ihtirazı kayıt ileri sürülmeden alındığını, yaşanan düşüşten sonra aylar geçtiğini, yeni iş ilişkisinin zamanı olarak kabul edildiği, ayrıca zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı GSM Koruma ve Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı savunmasında bulunduklarını, davacının davalı işyerindeki çalışmasının 1 yıl 2 ay olduğunu, davalının Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastane yönetiminin emir ve denetimi altında hizmet verdiğini, davacının iş akdinin kendilerince sona erdirilmediğini, aksine davacının sözlü olarak artık çalışmak istemediğini bildirdiğini ve işyerini terk ettiğini, çıkış işleminin de bunun üzerine yapıldığını, bu nedenle kendisinin tazminat hakkının bulunmadığını, banka harici ödeme yapılmadığını, resmi tatillerde ve hafta sonlarında çalışma yapılmasının teknik şartname gereği imkansız olduğunu, ayrıca fazla çalışma da yapılmadığını, davacının kendi bünyelerindeki çalışma dönemi içerisinde doğan yıllık izin hakkını kullandığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalılar vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, hükmü temyiz eden davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davacının ücretinin işverence tek taraflı olarak düşürülüp düşürülmediği ve davacının fark ücret alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, davalı Bakanlığa bağlı hastanede alt işveren nezdinde güvenlik görevlisi olarak çalışan davacı işçi, ücretinin 2010 yılı Ocak ayında haberi olmadan düşürülüğünü belirterek eksik ödenen ücret farkını istemiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının ücretinde azalma olduğu görülmüşse de dosyaya davacıya ait hizmet sözleşmelerinin istenmediğinin anlaşılmasına göre ilgili sözleşmelerde ücrete ilişkin bir hüküm bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla ücretin davacının rızası ile düşürülüp düşürülmediği hususu incelenmeksizin karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Davacı, ücretinin 2010 yılı Ocak ayından itibaren 317,00 TL düşürüldüğünü, bu hususta muvafakatının alınmadığını belirterek fark ücret alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiş, davalı şirket vekili ise ilgili dönemde davacının işvereni olmadığını, işverenin Ulusal Güvenlik şirketi olduğunu, anılan işyerinden hizmet sözleşmelerinin celbinin gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucu bilirkişi raporuna itibar edilerek davacının 24.982,18 TL tutarında fark ücret alacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak, dosya içeriğine göre, davalı şirketin uyuşmazlık konusu dönemde davacı işvereni olmadığı gibi hesaplama yapılan döneme ilişkin hizmet sözleşmeleri de getirtilmeden eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, öncelikle davacının fark ücret alacağı talep ettiği dönemde hangi işveren nezdinde çalıştığı tespit edilmeli, ilgili işverenden gerekli kayıt ve belgeler ile hizmet sözleşmeleri getirtilerek, sözleşmelerin davacı tarafından imzalanmış olması halinde ise fark ücret alacağı konusunda alacak talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir. Anılan hususlar gözetilmeksizin eksik araştırma ile karar verilmesi bozma sebebidir.
Diğer yandan davacı, dava dilekçesinde ücret farkı alacağı konusundaki talebini sınırlamış ve ücretinin rızası hilafına düşürüldüğünü, 2010 yılı Ocak ayından itibaren 317,00 TL eksik ödendiğini, eksik ödemelerin 39 ay boyunca devam ettiğini belirterek 12.363,00 TL tutarındaki fark ücret alacağının tahsilini talep etmiştir. Hal böyle olunca davacının açıkça hesaplayıp miktarını belirttiği ücret farkı alacağı hakkındaki talebini dava dilekçesi ile sınırlandırdığı gözetilmeden ıslah dilekçesine itibar edilerek karar verilmesi de hatalı olmuştur.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun, fark ücret alacağı hesabı konusunda denetime elverişli olmadığı, 2013 yılı için bildirilen emsal ücretin sadece bu yıl için esas alınması gerekirken, geçmişe etkili olacak şekilde tüm dönem için geçerli olduğu kabul edilerek hatalı hesaplama yapıldığı görülmektedir. Emsal ücret araştırmasına cevaben ilgili sendika tarafından bildirilen ve işçinin alabileceği öngörülen miktarların bildirilen yıllar için ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulması gerekirken sadece son yıl ücretinin tüm yıllara etkili olacak şekilde hesaplamaya esas alınması ise ayrıca isabetsiz olmuştur.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde hüküm tesis edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık konusu davacının fazla mesai alacağının hesaplanması konusundadır.
Davacı, dava dilekçesinde “.. haftanın beş günü sabah 6, akşam 6 arasında çalıştığını, bazen bu çalışmaların uzadığını” belirtmiş olmakla birlikte, bunun sıklığı ve hangi sürelerde gerçekleştiği konusunda ayrıca bir açıklamada bulunmamıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tanık beyanları esas alınarak davacının haftada 5 gün saat 19:00’a kadar çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de varılan sonuç tarafların iddia ve savunmalarıyla bağdaşmadığı gibi dosya kapsamına da uygun düşmemektedir. Bu durumda, Mahkemece, davacıya “… kimi zaman saat 18:00’ı aşacak şekilde çalıştığı” şeklindeki beyanı sorularak açıklattırılıp talebi somutlaştırılmalı, hangi sürelerde, haftanın kaç günü saat 18:00’dan sonra çalıştığı belirlenerek, sadece belirlenen bu süre ile sınırlı olarak şimdiki gibi, bunun dışında kalan süre için ise davacının talebi nazara alınarak bir karar verilmelidir.
Bu yön gözetilmeden HMK’nun 26. maddesine aykırı bir biçimde davacının talebi aşılmak suretiyle tüm hizmet süresi için saat 19:00’a kadar çalıştığı kabul edilerek sonuca gidilmesi hatalı olup hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 15.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.