Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2016/22296 E. 2020/7783 K. 15.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/22296
KARAR NO : 2020/7783
KARAR TARİHİ : 15.09.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini, davacının 02.01.2007- 01.08.2009 tarihleri arasında haftada altı gün 08:00-18:00 saatleri arasında, 01.08.2009 tarihinden sonra ise üniversite binasında 12/24 olarak adlandırılan çalışma düzeninde çalıştırıldığını ileri sürerek fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, davacının talep konusu alacaklarının tefrik etmesi gerektiğini, davacının ücretinin bordroda görülen ücret olduğunu, fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Anayasa’nın 141’inci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297’nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 26.05.2008 gün ve 2007/20517 Esas, 2008/12483 Karar sayılı ilamı).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta davacı, dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açtığını beyan ederek bir kısım alacaklarının tahsilini talep etmiş, mahkemece dava dilekçesinde talep edilen 1000 TL fazla çalışma ücreti, 500 TL hafta tatili ücreti, 500 TL ulusal bayram ve genel tatil ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Yargılama sırasında düzenlenen kök ve ek bilirkişi raporlarında, farklı seçeneklere göre değerlendirme yapılmak suretiyle birbirinden farklı alacak miktarlarının hesaplandığı görülmektedir. Hal böyle olunca, gerekçeli kararda bu raporlardan hangisine, hangi gerekçe ile itibar edildiğinin dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte tartışılarak, açıklanmamış olması yerinde değildir. Ayrıca taraflar arasında davacıya ait bordroda görünen aylık sabit fazla çalışma ödemelerinin asıl ücretin parçası olup olmadığı, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmadığı; çalışmış ise, haftada kaç saat fazla çalışma yaptığı, ayda kaç hafta tatilinde çalıştığı, hangi ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, bu çalışmalara ait ücrete hak kazanıp kazanmadığı; bu çalışmalara ait ücrete hak kazanılması halinde bu alacakların hesaplanma biçimi ve son olarak bu alacaklardan uygun bir indirim yapılıp yapılmayacağı gibi yönlerden uyuşmazlık bulunmaktadır. Mahkemece uyuşmazlık konuları yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan, gerekçeli kararda “bilirkişinin tanık beyanları ve dosyaya ibraz edilen tüm delilleri nazara alarak hesapladığı fazla çalışma alacaklarının, işçilik alacaklarının ödendiğini davalı ispat edememiştir” şeklindeki gerekçe ile yetinilerek hüküm kurulduğu görülmektedir. Kararın, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermemesi açık biçimde bozma sebebidir.
İlk derece mahkemesinin kararında, tarafların iddia ve savunması ile toplanan deliller dışında gerekçe bulunmaması, kararın temyiz incelemesinin yapılmasına da engel teşkil etmektedir. Bu bakımdan ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar olmadığına göre mahkemece yapılacak iş; özellikle Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. ve 27. maddeleri de gözetilerek gerekçelerin açıkça kaleme alındığı, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır. Kararın, bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2-Davalı Üniversitenin harçtan muaf olduğunun gözetilmemesi bir başka hatalı yön olup, karar bu yönüyle de yerinde değildir.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15.09.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.