Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2016/16661 E. 2016/14316 K. 14.06.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16661
KARAR NO : 2016/14316
KARAR TARİHİ : 14.06.2016

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, görevsizlik karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı işçinin davalı işyerinde 02.2008 tarihinde elektrik teknikleri olarak işe başladığını, işe girdiği tarihten işten ayrılma tarihi olan 14.11.2013 tarihine kadar kesintisiz olarak 5 yıl 9 ay boyunca davalı işyerinde çalıştığını, davacının bayram izni ve yıllık ücretli izinlerini kullanmadığını, çalıştığı süre boyunca haftada 6 gün 08:00-19:00 saatleri arasında gönde 11 saat çalıştığını, maaşın aylık 1.6000,00 TL olduğunu ve işyeri kayıtlarında maaşının düşük gösterildiğini, davacı işçinin 26.10.2013 tarihinde emeklilik başvurusu yaptığından davalı işyerinden ayrıldığını, ayrıca emeklilik başvurusu yaptıktan sonra 3 hafta davalı işyerinde çalıştığını, fakat davacı işçiye işten ayrıldıktan sonra kıdem tazminatı ve diğer alacaklarının ödenmediğini iddia ederek, kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ve, genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren vekili cevap dilekçesinde, davalı tarafın işyerini esnaf statüsünde işlettiğini, davacı işçinin davalı işyerinden ayrıldıktan sonra İşkur’a şikayet ettiğini, İşkur tarafından yapılan inceleme neticesinde işyerinde 3 kişiden az kişi çalıştığının tespit edildiğini, davacı tarafın İş Kanunu anlamında işçi olmadığını, bu nedenle iş bu davanın görevsizlik nedeni ile reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davalının esnaf statüsünde olduğu, dava konusu işyerinde de 3 kişiden az kişinin çalıştığı, bu nedenlerle davaya bakma görevinin genel mahkemelere ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
İş Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde iş davalarına bakmak üzere bir asliye hukuk mahkemesi görevlendirilir. İş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesine açılan dava “iş mahkemesi sıfatıyla” açılmamış ise, mahkeme görevsizlik kararı veremez. Bu durumda asliye hukuk mahkemesi tarafından, verilecek bir ara kararı ile davaya “iş mahkemesi sıfatıyla ” bakmaya devam olunur.
Davanın, İş Kanunu kapsamı dışında kalması halinde, Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir. Davanın esastan reddi usule aykırıdır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesi uyarınca, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında, iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.
4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi uyarınca, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanununun 2 nci maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
507 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde “İster gezici olsun ister bir dükkân veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar, ticarî sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1 inci maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21.06.2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 76 ncı maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde 507 sayılı Yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3 üncü maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, …. Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. 507 sayılı Yasada yazılı olan “geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin” sözcüklerine yeni yasada yer verilmemiştir. Yeni yasanın değinilen hükmü karşısında, 21.06.2005 tarihinden sonraki dönem açısından İş Kanununun kapsamı belirlenirken, “geçimini münhasıran bu işten sağlama” ölçütü dikkate alınmamalıdır.
5362 sayılı Yasadaki düzenleme ile esnaf ve tacir ayrımında başka ölçütlere yer verilmiş olup, kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlük yapanların da ekonomik sermayesi, kazancının tacir sanayici niteliğini aşmaması ve vergilendirme gibi ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekecektir. 507 sayılı Yasa döneminde esnaf sayılan kamyoncu, taksici, dolmuşçu gibi kişilerin de bu yeni ölçütler çerçevesinde esnaf sayılmama ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ekonomik faaliyetini daha çok bedeni çalışmasına dayandıran düşük gelirli taksi ve minibüs işletmesi sahiplerinin esnaf olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını belirtmek gerekir. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu kararlar bu doğrultudadır (Yargıtay 9.HD. 28.4.2008 gün 2008/ 3568 E, 2008/ 10904 K.).
5362 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinde belirtilen esnaf ve sanatkâr faaliyeti kapsamında kalan işyerinde üç kişinin çalışması halinde, 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca, bu işyeri İş Kanununun kapsamının dışında kalmaktadır. Maddede üç işçi yerine “üç kişi”den söz edilmiştir. Bu ifade, işyerinde bedeni gücünü ortaya koyan meslek ve sanat erbabını da kapsamaktadır. İşinde bedeni gücü ile çalışmakta olan esnaf dahil olmak üzere toplam çalışan sayısının üçü aşması durumunda işyeri 4857 sayılı Yasaya tabi olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı davalı işyerinde 2008-2013 tarihleri arasında çalıştığını iddia etmiştir. Ancak dosya kapsamında yer alan vergi dairesi yoklama fişi 2015 yılına ait olup, davalı işyerinin davacının iddia ettiği çalışma dönemi olan 2008-2013 tarihleri arasında hangi usulde vergilendirildiğine dair herhangi bir belge bulunmamaktadır. Ayrıca mahkeme karar gerekçesinde yer alan “vergi mahremiyeti” kavramının “vergi muafiyeti” olarak algılandığı, bu şekilde gerekçede hatalı olarak davalı işyerinin esnaf statüsünde olması için gereken vergisel şartı sağladığının belirtildiği de anlaşılmaktadır.
Mahkemece dinlenen tanıkların davalı işyerinde net olarak hangi tarihler arasında çalıştıkları, çalıştıkları dönemde davalı işyerinde toplam kaç kişinin çalıştığı ve bu kişilerin kimler olduğu hususunda da ayrıntılı ve net beyanları bulunmamaktadır.
Bu durumda davalının esnaf statüsünde yer alıp almadığı hususunda mahkemece yapılan araştırma yetersiz ve eksiktir.
Mahkemece, davalı işverenin esnaf statüsünde olup olmadığı yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda incelenerek, tanıkların tekrar dinlenmesi, bu şekilde davacının çalışma dönemi içerisinde davalı işyerinde toplam kaç kişinin çalıştığı, bu kişilerin kimler olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması, gerekirse çalıştığı iddia edilen kişilerin … hizmet dökümlerinin de istenmesi ve ayrıca iddia edilen çalışma döneminde davalının hangi usulde vergilendirildiği hususunun araştırılarak yukarıdaki ilkeler de gözetilmek suretiyle, bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 14.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.