Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2015/28575 E. 2019/1216 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/28575
KARAR NO : 2019/1216
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, Müvekkilinin, davalı şirket nezdinde 27.09.1988-31.01.2011 tarihleri arasında davalı şirkette çalıştığını, iş akdinin emeklilik sebebiyle sona erdiğini, davalı şirketin, emeklilik sonrasmda ve öncesinde davacıya yapmış olduğu ödemelerin, işyerinde uygulanmakta olan işyeri yönetmeliğine göre işçilerin kazanmış olduğu miktar göz önüne alınmadan işçiler aleyhine eksik olarak yapıldığını, davalı şirketin işyeri yönetmeliğinin 4. maddesine göre, ücret artışları halen yürürlükte olan yönetim kurulu kararlarına göre, DİE 1987/100 bazlı endekse bağlı olarak, üçer aylık dönemler sonunda yapılan zamlar ile korunması gerekirken müvekkilinin maaşında Temmuz 2003 yılından itibaren bu maddeye uygun ücret artışı yapılmadığını, bu sebeple ödenen ücret, maaş ikramiyesi ve hizmet ikramiyesi alacağının eksik ödendiğini, davalı şirketten eksik ödenen ücret, maaş ikramiyesi ve hizmet ikramiyesi alacaklarının tahsili amacı ile … 3. İş Mahkemesi’nin 2011/14E. Sayılı dosyası ile alacak davası açılmış olduğunu, yerel mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda diğer alacak kalemleri bakımından davanın kabulüne, hizmet ikramiyesi fark alacağı bakımından ise davanın reddine dair karar verildiğini, Yerel mahkeme karan, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2013/553E. 2013/29804K. Sayılı ilamı ile onanmak sureti kesinleştiğini, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından davacı açısından başlatılan … 3. İş Mahkemesi 2011/14E. Sayılı dosyası ve emsal dosyalar lehine verilen ONAMA kararları ile davalı şirketin yapmış olduğu değişikliklerin tek taraflı olduğu, bu hususta işçinin rızası bulunmadığı, değişikliklerin işyeri şartı haline gelmesinin mümkün olmadığı, yapılan değişiklerin İş Kanunu 22. Maddesine aykırılık teşkil ettiği kabul edildiğini, akit teorisi ve iktisaden zayıf olan işçiyi koruma ilkesi gereğince, iş koşullarındaki değişikliğin ancak işçiye tebliği ile işçinin beyanı alınarak yapılması halinde hüküm doğurabileceğini, ancak davalı şirketin tek taraflı iradesiyle ve işçilerin yazılı rızasını almadan başlattığını uygulamaların davacıya usulünce tebliğ edilmediği gibi kendisine de hiçbir İtiraz hakkı tanınmadığını, diğer yandan davalı işverenin işyeri uygulaması haline gelen birçok uygulamayı da tek taraflı olarak usulsüz şekilde sona erdirmiş olduğunu,… 3. İş Mahkemesinin 2011/ 14 E. sayılı dosyasında bilirkişi raporunda 2003 yılından itibaren yapılması gereken maaş artışı yapılmadığından eksik hesaplama yapılmış olduğunu, güncellemenin 2003 Ocak ayından itibaren yapılması gerektiğini bu sebeple yeniden hesaplama yapılması gerektiğini iddia ederek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı şirkette 1988-2011 yılları arasında çalıştığını, 31.01.2011 tarihinde emekli olarak işten ayrıldığını, işbu dava ile 1999 yılından sonra oranlarında değişiklik yapıldığı ve hak kaybı yaşandığı iddiası ile davalı şirkete dava açtığını, talepleri ile ilgili kesinleşmiş Mahkeme ilamı olduğunu ve buna rağmen fark alacaklar için dava açtığını, davacı tarafın, 1999 yılından sonra yapılan değişikliğe karşı haklı sebeple iş akdini fesih hakkı varken yaklaşık 15 sene sesini çıkarmadığını, bu hususun davacı tarafın kötüniyetini ortaya koyan bir davranış olduğunu, davacının yapılan değişikliklere itiraz etmediğini, maaşını zamlı olarak alırken herhangi bir itiraz da bulunmadığını ve buna ilişkin bir kayıt da düşülmediğini, davacının maaşında eksik ödemenin asla söz konusu olamayacağını, davacının talebinin tamamen kötüniyetli olduğunu ve kötüniyeti hiçbir hukuk sisteminin korumayacağını, davacının taleplerinin 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, davacının ücretlerinin ve ikramiyelerinin tam ödendiğini, eksik ödeme olmadığını savunarak savunarak davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz başvurusu :
Karara karşı davalı vekili tarafından süresinde temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
E) Gerekçe:
Dava konusu uyuşmazlığın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması (derdest olmaması) ve daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartıdır. (6100 sayılı HMK 114/1-ı-i) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. (6100 sayılı HMK 115/2)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303/1. maddesine göre, bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır.
Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hâkimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemede; (Yargıtay’da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonrada ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığı, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Somut uyuşmazlıkta, davacı … 3. İş Mahkemesi 2011/14 Esas 2012/497 Karar sayılı dosyasında dava konusu döneme ilişkin alacak davası açtığını, o dosyada ücretin miktarına yönelik hesabın eksik yapıldığını ve bu nedenle ücret farkı ile hizmet ikramiyesinin eksik hesaplandığını iddia ederek aynı döneme ilişkin tekrar talepte bulunmuş, ancak yapılan incelemede adı geçen dosyada yapılan yargılama neticesinde davacının fark ücret, ikramiye ve izin ücreti taleplerinin kabulüne, fark hizmet ikramiyesi talebinin ise reddine karar verilerek söz konusu karar davacı temyizi olmaksızın Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 20/12/2013 tarih 2013/553 Esas 2013/29804 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmakla, bu kararın eldeki dava yönünden maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğu, anlaşıldığından, mahkemece davalıya karşı açılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken ( dava tarihi itibariyle kesin hüküm nedeniyle usulden reddi) işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F)Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıdaki açıklanan nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16/01/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.