Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2015/28451 E. 2019/1456 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/28451
KARAR NO : 2019/1456
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının 02.02.1998-16.02.2013 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde sürekli ve kesintisiz olarak iş sözleşmesinin feshi tarihinde aylık net 1.800,00 TL. ücret ile haftada 5 gün 08.00-21.00 saatleri arasında ve Cumartesi günleri 08.00-16.00 saatleri arasında çalıştığını, davacının hak ettiği fazla çalışmalara ait ücretlerin ödenmediğini, davacıya günlük 1 saat yemek molası verildiğini, davacının tüm yıllık izinlerini 15 gün olarak kullandığını ve davacının izinlerinin tam olarak kullandırılmadığını, davacının 15 günün üzerinde yıllık ücretli izin hakkı bulunduğunu ve iş sözleşmesinin feshi tarihinde izin ücretlerinin davacıya ödenmediğini, davalıya ait işyerinde 29 Ekim tarihi dışındaki dini ve milli bayramlarda çalışma yapıldığını, davacının ulusal bayram genel tatil günlerinde yaptığı çalışmalar karşılığı hak ettiği ücretlerin davacıya ödenmediğini, davalıya ait işyerinde plastik elbise askısı imalatı yapıldığını ve enjeksiyon makinaları ile çalışıldığını, işyerinde yapılan askıların üzerine yazı basılan kapalı, havalandırması bulunmayan bir odada çalışanların boya ve tiner ile çalıştıklarını, çalışma sırasında işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını ve maske ve koruyucu malzeme verilmediğini, işçilerin bu odada çalışmak istemediklerini, davacının sağlıksız koşullara sahip olan bu odada 2008-2009 ve 2010 yıllarında çalıştığını, 2011 yılında enjeksiyon makinasında çalışmaya başladığını, 16.02.2013 tarihinde davalının davacıdan yeniden bu odada çalışmasının istenildiğini ve davacının “odanın çok sağlıksız olduğunu, sağlık konusunda bir önlem alınmadığını, koruyucu malzeme verilmesi gerektiğini, kendisinin sürekli burada çalışmasının istendiğini, sağlığı için gerekli önlemlerin alınması ve işçilerin odada sıra ile çalıştırılmasını, sırası geldiğinde kendinin de çalışacağını” söylemesi üzerine davalının, “öyle mi, defol git, seni işten çıkartıyorum, çıkışını yapın, defol git” diyerek davacıyı işten çıkarttığını, davalının işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almadığı gibi davacının işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması yönündeki talebi üzerine davacıyı haksız olarak işten çıkarttığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, davalıya ait işyerinde askı imalatı yapıldığını, davacının iddialarının aksine işyerinde kapalı ve havasız bir oda bulunmadığını, işyerinde gerekli havalandırmanın yapıldığını ve önlemlerin alındığını, işyerinde Bakanlık ve Belediye tarafından denetim yapıldığını, davacının sağlığının bozulduğu konusunda davalıya yönelen bir talebi olmadığını, davacının nedensiz ve izinsiz olarak 18.02.2013-19.02.2013 tarihlerinde işe gelmediğini ve davacının işe gelmediğine dair tutanak düzenlendiğini, davacı aleyhine … 2. Noterliği’nin 22.02.2013 tarih, 5226 yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek, 2 gün içinde işe gelmesi aksi taktirde iş sözleşmesinin feshedileceğinin davacıya bildirildiğini, davacının işe gelmediği gibi, işe gelmemesini haklı gösterecek rapor ya da herhangi bir belgeyi davalıya ibraz etmediğini ve davacının 28.02.2013 tarihi itibariyle ilişiğinin kesildiğini, davalıya ait işyerinde 08.0-19.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenmesi kullanılarak ve Cumartesi günleri de 08.00-13.00 saatleri arasında çalışma yapıldığını, davacının davalıya ait işyerinde asgari ücret ile çalıştığını ve ücretlerinin banka hesabına yatırılarak ödendiğini, işyerinde fazla çalışma yapılması durumunda ücretlerinin işçilere ödendiğini, Haziran, Ekim ve Kasım/2012 aylarında işçilere fazla çalışma ücret ödemesi yapıldığını, davalıya ait işyerinde ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma yapılmadığını, çalışanların izinlerini yasal düzenleme çerçevesinde kullandığını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, Gaziosmanpaşa SGM’nin 07.05.2013 günlü yazısı ile 0429365 sicil sayılı işyeri unvanının Cemal Yıldırım-Cem Plastik Askı Sanayi ve Ticaret olduğu, işyerinin 01.08.1985 tarihinde 506 Sayılı Yasa kapsamına alındığı ve halen faaliyetini sürdürdüğünün bildirildiği, yazı ekinde davacıya ait hizmet cetvelinin gönderildiği, davalının 03.06.2014 işlem günlü kanıt listesi ekinde; 18,02.2013-19.02.2013 ve 20.02.2013 tarihli devamsızlık tutanakları, … 2. Noterliği’nin 22.02.2013 tarih, 05226 yevmiye numaralı ihtarnamesi, emsal yargı kararları, davacıya ait işyeri özlük dosyasının sunulduğu görülmekle bu belgeler ile tanık anlatımlarının ayrıca denetime/hüküm kurmaya elverişli bilirkişi kök/ek raporları delil olarak değerlendirildiği, davacı vekilinin, davacının 02.02.1998-16.02.2013 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde sürekli ve kesintisiz olarak çalıştığını beyan ve iddia ettiği, davalı vekilinin, davacının nedensiz ve izinsiz olarak 19.02.2013-19.02.2013 tarihlerinde işe gelmediğini ve davacının işe gelmediğine dair tutanak düzenlendiğini, davacı aleyhine … 2. Noterliği’nin 22.02.2013 tarih, 5226 yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek, 2 gün içinde işe gelmesi aksi taktirde iş sözleşmesinin feshedileceğinin davacıya bildirildiğini, davacının işe gelmediği gibi işe gelmemesini haklı gösterecek rapor ya da herhangi bir belgeyi davalıya ibraz etmediğini ve davacının 28.02.2013 tarihi itibariyle ilişiğinin kesildiğini savunduğu, dosyada bulunan davacıya ait SGK hizmet cetveli, işe giriş bildirgesi ve SGK işyeri tescil kayıtlarından; davacının 02.02.1998-28.02.2013 tarihleri arasında SGK’da davalı adına tescilli 426365 sicil sayılı işyerinde çalışmasının bulunduğu, dvacıya ait SGK hizmet cetvelinden davacının Şubat/2013 ayında 16 gün prime esas kazanç bildirimi yapıldığı, 18.02.2013-19.02.2013 ve 20.02.2013 tarihli tutanaklar ile davacının işe gelmediğinin tutanak altına alındığı, davalının davacı aleyhine keşide ettiği … 2. Noterliği’nin 22.02.2013 tarih, 5226 yevmiye numaralı ihtarnamesinde davacının 18.02.2013 tarihinden itibaren işe gelmediği belirtilerek, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 2 işgünü içinde İşe başlamadığı taktirde iş sözleşmesinin tazminatsız olarak feshedileceğinin davacıya ihtaren bildirildiği anlaşıldığından; davacının talebi ile bağlı kalınarak, davacının 02.02.1998-16.02.2013 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı; kıdem ve hizmet süresinin 5 yıl 15 gün olduğu, 18.02.2013-19.02.2013 ve 19.02.2013 tarihli tutanaklar ile davacının işe devam etmediğinin tutanak altına alındığı, devamsızlık tutanaklarının E.E. ve P.A. tarafından imzalanmış olduğu, davalının davacı aleyhine keşide ettiği … 2. Noterliği’nin 22.02.2013 tarih, 5226 yevmiye numaralı ihtarnamesinde davacının 18.02.2013 tarihinden itibaren işe gelmediği belirtilerek, ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 2 işgünü içinde işe başlamadığı takdirde iş sözleşmesinin tazminatsız olarak feshedileceğinin davacıya ihtaren bildirildiği, davalının SGK’na 28.02.2013 tarihinde işten ayrılış bildiriminde bulunduğu, Şubat/2013 ayında davacı için 16 günlük prime esas kazanç bildirimi yapıldığı, resmi nitelikte olmayan devamsızlık tutanaklarının her zaman düzenlenmesi mümkün tutanaklar olduğu, davacının kıdemine göre yaptığı işin niteliği kapsamında iddiasının dinlenilmeye şayan olduğu, davacı işçinin neden olmaksızın iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmayacak biçimde sonlandırılması sebebi olan devamsızlıkları yaptığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olması nedenleriyle davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı nedene dayanmaksızın feshedildiği kanaatine varıldığı, Aralık/2011-Şubat/2013 ayları ücret bordrolarının sunulduğu, ücret bordrolarında davacının imzasının bulunduğu, Şubat/2013 ayı ücret bordrosunda davacının aylık ücretinin brüt 985,00 TL olduğu, (01.01.2013-30.06.2013 tarihinde yürürlükte olan asgari ücret 978,60 TL’dir), dosyada bulunan davacıya ait SGK hizmet cetvelinde davacının Aralık/2011-Şubat/2013 ayları arasındaki çalışma döneminde bildirimi yapılan prime esas kazançlarının ücret bordroları ile uyumlu olduğu, davacı tanığı …’ın davacının 1.800,00 TL. civarında maaş aldığını, Kasım Aydın’ın davacının en son 1.600,00 TL. veya 1.800,00 TL. maaş aldığını, maaşların bir kısmının bankaya yatırılarak, bir kısmının ise elden ödendiğini, davalı tanıklarının davacının asgari ücret ile çalıştığını beyan ettikleri anlaşıldığından; davacının Aralık/2011-Şubat/2013 ayları arasındaki döneme ait ücret bordrolarında imzasının bulunduğu ve dosya kapsamında ücret bordrolarındaki imzasının inkarına yönelen bir itiraz ve beyanı bulunmadığı görüldüğünden; ücret bordrolarına itibar edilerek, davacının iş sözleşmesinin feshi tarihinde aylık ücretinin brüt 985,00 TL. olduğu; taraf tanıklarının işyerinde yemek verildiği yönündeki beyanlarına göre; yemek yardımı (dosya kapsamında davacının günlük olarak yararlandığı yemek yardımı miktarını gösterir bilgi ve belge bulunmadığı görüldüğünden, takdiren günlük 6,00 TL. yemek yardımı esas alınarak) dahil davacının giydirilmiş brüt ücretinin 1.141,00 TL. olduğu kanaatine varıldığı, davacının, davalıya ait işyerinde geçen 15 tam yıllık çalışma süresinde; 1475 Sayılı Yasa’nın 49. maddesi uyarınca (12 gün x 5 yıl = ) 60 gün; 4857 Sayılı Yasa’nın 53. maddesi uyarınca ( 20 gün x 10 yıl = ) 200 gün olmak üzere toplam 260 gün yıllık izne hak kazanmaktadır. Dosyada davacının izinlerinin kullandırıldığına ilişkin belge ve kayıt bulunmadığı anlaşıldığından; davacının tüm yıllık izinlerini 15 gün olarak kullandığı yönündeki beyanı ile bağlı kalınarak, davacının talep edilebilir ( 260 gün – 150 gün (10 yıl x 15 gün ) = ) 110 günlük izin ücreti, 4857 Sayılı Yasa’nın 59/son maddesine göre son çıplak brüt ücretinin hüküm altına alınması gerektiği, sunulan Aralık/2011-Şubat/2013 tarihleri arasındaki döneme ait ücret bordrolarında ulusal bayram genel tatil ücret tahakkuku bulunmadığı, davalıya ait işyerinde 2012 yılına kadar 9 yıl çalıştığını beyan eden davacı tanığının işyerinde Cumhuriyet Bayramı’nda çalışmadıklarını, diğer milli bayram günlerinde çatıştıklarını, davalıya ait işyerinde 2002 yılı ile Kasım/2010 ayları arasında çalıştığını beyan eden bir diğer davacı tanığının, işyerinde yılbaşı ve Cumhuriyet Bayramı dışındaki milli bayramlarda çalıştıklarını, davalıya ait işyerinde 14 yıldır çalıştığını beyan eden davalı tanığının işyerinde 29 Ekim, 1 Mayıs, yılbaşı ve dini bayram günlerinde çalışmadıklarını, diğer resmi bayramlarda çalıştıklarını, davalıya ait işyerinde 13 yıldır çalıştığını beyan eden bir diğer davalı tanığının işyerinde 29 Ekim, 1 Mayıs, yılbaşı ve dini bayram günlerinde çalışmadıklarını, diğer resmi bayramlarda çalıştıklarını beyan ettikleri görüldüğünden; Yargıtay’ın yerleşik kararları uyarınca; taraf tanıklarının beyanlarından 02.02.1998-11.11.2000 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalışmadıkları anlaşıldığından; 02.02.1998-11.11.2000 tarihleri arasındaki çalışma döneminde davacının ulusal bayram ve genel tatil günlerinde yaptığı çalışmaların tespitinin mümkün olmadığı, bu nedenle hesaplama yapılamayacağı, taraf tanıklarının anlatımlarına göre; davacının 12.11.2000-30.06.2002 tarihleri arasındaki çalışma döneminde; davalı tanıklarının işyerinde 29 Ekim, 1 Mayıs, yılbaşı ve dini bayram günlerinde çalışmadıkları, diğer resmi bayramlarda çalıştıktan yönündeki beyanlarına göre; davacının 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos günlerinde çalıştığının, 01.07.2002-115.11.2010 tarihleri arasındaki çalışma döneminde; davacı tanığının (tanık beyanında işe başlama tarihini gün/ay/yıl olarak ve işten ayrılış tarihini gün olarak belirtmediğinden) işyerinde yılbaşı ve Cumhuriyet Bayramı dışındaki milli bayramlarda çalıştıkları, bir diğer tanığın (tanık beyanında işe başlama ve işten ayrılış tarihlerini gün/ay/yıl olarak açıkça belirtmediğinden) işyerinde Cumhuriyet Bayramı’nda çalışmadıkları, diğer milli bayram günlerinde çalıştıkları yönündeki beyanına göre; davacının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 1 Ocak günleri dışındaki ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, 16.11.2010-30.06.2012 tarihleri arasındaki çalışma döneminde; gene tanık beyanına göre (tanık beyanında işe başlama ve işten aynhş tarihlerini gün/ay/yıl olarak açıkça belirtmediğinden) işyerinde Cumhuriyet Bayramı’nda çalışmadıkları, diğer millî bayram günlerinde çalıştıkları yönündeki beyanına göre; davacının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dışındaki ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, 01.07.2012-16.02.2013 tarihleri arasındaki çalışma döneminde; davalı tanıklarının işyerinde 29 Ekim, 1 Mayıs, yılbaşı ve dini bayram günlerinde çalışmadıkları, diğer resmi bayramlarda çalıştıkları yönündeki beyanlarına göre; davacının 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos günlerinde çalıştığının kabulü ile talebin hüküm altına alındığı, sunulu Aralık/2011-Şubat/2013 ayları arasındaki döneme ait ücret bordrolarında fazla çalışma ücret tahakkuku bulunmadığı, davacıya ait işyeri özlük dosyası içinde davalı tarafından dosyaya sunulan ve çalışanlara yapılan ödemeleri gösterir listelerde davacının imzasının bulunmadığı ve bu listelerde yer alan miktarların ödendiğini gösterir dosya kapsamına başkaca yazılı kayıt sunulmadığı, davalıya ait işyerinde 2012 yılına kadar 9 yıl çalıştığını beyan eden davacı tanığı …nin işyerinde haftada 6 gün 08.00-19.00 saatleri arasında çatıştıklarını, 1 saat yemek molası verildiği her gün saat 21.00’e kadar fazla çalışma yaptıklarını, 2 saatlik fazla çalışmanın ücretinin ödendiğini, yılın yarısında fazla çalışma yapmadıklarını ancak yılın yarısında saat 21.00’e kadar çalıştıklarını, davalıya ait işyerinde 2002 yılı ile Kasım/2010 ayları arasında çalıştığını beyan eden davacı tanığı K.K.nın işyerinde haftada 6 gün, 08.00-19.00 saatleri arasında çalışıldığını, 2 saat fazla çalışma yapılarak saat 21.00’e kadar çalışıldığını, 2010 yılına kadar sürekli fazla mesai yaptıklarını, 2010 yılından sonra yılın ortalama 8 ayında fazla çalışma yapıldığını, 4 ay fazla çalışma yapılmadığını, 19.00-21.00 saatleri arasında yaptıkları fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini, Cumartesi günleri saat 13.00’e kadar çalıştıklarını ve saat 16.00’ya kadar mesai yaptıklarını, davalıya ait işyerinde 14 yıldır çalıştığını beyan eden davalı tanığı E.E.nin işyerinde haftada 6 gün, hafta içi günlerde 08.00-19.00 saatleri arasında ve Cumartesi günleri 08.00-13.00 saatleri arasında çalıştıklarını, 1 saat öğle paydosu olduğunu, haftada 1-2 kez saat 21.00’e kadar çalıştıklarını, fazla çalışma ücretlerinin ödendiğini, davalıya ait işyerinde 13 yıldır çalıştığını beyan eden davalı tanığı P.A.nın işyerinde haftada 6 gün, hafta içi günlerde 08.00-19.00 saatleri arasında ve Cumartesi günleri 08.00-13.00 saatleri arasında çalıştıklarını, 1 saat öğle molası ve günde 3 kez 15’er dakikalık çay molası verildiğini, haftada 2-3 gün saat 21.00’e kadar çalışma yapıldığını, fazla çalışma ücretlerinin elden ödendiğini beyan ettikleri görüldüğünden; Yargıtay’ın yerleşik kararlan uyarınca; taraf tanıklarının işyerinde uygulanan ara dinlenme süresi konusundaki beyanlarının birbiri ile uyumlu olmadığı görüldüğünden; Yargıtay’ın ara dinlenme ile ilgili ilke kararları gözetilerek, taraf tanıklarının 02.02.1998-11.11.2000 tarihleri arasındaki çalışma döneminde davalıya ait işyerinde çalışmadıklarını beyan ettikleri görüldüğünden; 02.02.1998-11.11.2000 tarihleri arasındaki çalışma döneminde, davacının haftalık çalışma süresinin tanık anlatımları esas alınarak belirlenmesinin mümkün olmadığı ancak davalı vekilinin cevap dilekçesinde; davalıya ait işyerinde haftada 5 gün 08.00-19.00 saatleri arasında ve haftada 1 gün, 08.00-13.00 saatleri arasında çalışma yapıldığı yönündeki beyanına göre davacının haftalık çalışma süresinin 54,5 saat ve haftalık çalışma süresinin yasal 45 saatlik haftalık çalışma süresinden 9,5 saat fazla olduğu; 12.112000-30.06.2002 tarihleri arasındaki çalışma döneminde; davalı tanıkları E.E., P.A.nın işyerinde haftada 6 gün, hafta içi günlerde 08.00-19.00 saatleri arasında ve Cumartesi günleri 08.00-13.00 saatleri arasında çalıştıkları, haftada 1-2 kez saat 21:00’e kadar çalıştıklan yönündeki anlatımlarına göre; davacının haftalık çalışma süresinin toplam 57,5 saat ve haftalık çalışma süresinden 12,5 saat fazla olduğu, 01.07.2002-30.06.2012 tarihleri arasındaki çalışma döneminde; davacı tanığı K.A.nın (tanık beyanında işe başlama tarihini gün/ay/yıl olarak ve işten ayrılış tarihini gün olarak belirtmediğinden), …nin (tanık beyanında işe başlama ve işten ayrılış tarihlerini gün/ay/yıl olarak açıkça belirtmediğinden) beyanlarının birlikte değerlendirilmesinden; tanık anlatımlarına göre, davacının yılm 6 aylık bölümünde haftada 5 gün, 08.00-19.00 saatleri arasında ve 1 gün, 08.00-16.00 saatleri arasında ve yılın altı aylık bölümünde ise; haftada 5 gün, 08.00-19.00 saatleri arasında ve 1 gün, 08.00-16.00 saatleri arasında çalıştığının kabulü durumunda; davacının haftalık çalışma süresinin; 64,5 saat ve yasal 45 saatlik haftalık çalışma süresinden 19,5 saat fazla olduğu, Yargıtay ilke kararına göre bu sürenin 18 saati aşamayacağı, yönündeki kararlan uyarınca davacının haftalık fazla çalışma süresinin 18 saat olduğunun kabulü gerekeceği, 08-100-19.00 saatleri arasında 11 saat – 1 saat = 10 saat x 5 gün = 50 saat, 08.00-16.00 saatleri arasında 8 saat – 1 saat = 7 saat x 1 gün = 7 saat olmak üzere toplam 57 saat olduğu, davacının 57 saatlik haftalık çalışma süresinin yasal 45 saatlik haftalık çalışma süresinden 12 saat fazla olduğu, 01.07.2012-16.02.2013 tarihleri arasındaki çalışma döneminde; davalı tanıkları E.E. ve P.A.nın işyerinde haftada 6 gün, hafta içi günlerde 0800-19.00 saatleri arasında ve Cumartesi günleri 08.00-13.00 saatleri arasında çalıştıkları, haftada 1-2 kez saat 21.00’e kadar çalıştıkları yönündeki anlatımlarına göre; davacının haftalık çalışma süresinin; toplam 57,5 saat ve yasal 45 saatlik haftalık çalışma süresinden 12,5 saat fazla olduğu sonucuna varılmış ve buna göre talep hüküm altına alındığı, fazla çalışma ile genel tatil ve bayram günleri çalışmaları yönünden tanık anlatımları esas alınmakla 1/3 hakkaniyet indirimi yapıldığı, tüm alacak kalemleri yönünden bilirkişi kök/ek raporlarındaki açıklamalara, dava/ıslah tarihlerine, davalının zamanaşımı savunmalarına göre ek rapordaki 1. seçenek üzerinden alacak talepleri hüküm altına alındığı, dava ve ıslah tarihleri karar başlığında gösterildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Kararı taraf vekilleri süresinde temyiz etmiştir.
E)Gerekçe:
1-Mahkeme kararında hizmet süresininin 15 yıl 15 gün yerine 5 yıl 15 gün şeklinde yazılması ve gerekçeli karar başlığında dava tarihinin 15/03/2013 yerine 11/07/2013 şeklinde yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiştir.
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
3-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32’nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunu’nun 323’üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasa’nın 8’inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Yasa’nın 37’nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanun’un 8’inci ve 37’nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, emsal ücret araştırmasında Petrol İş Sendikası, makina ustasının 2013/Şubat ayında net 1800-2000 TL. alabileceğini bildirmiştir. Emsal ücret araştırmasının tanık beyanları ile birlikte değerlendirilmesinde davacının en son aylık net ücretinin 1.800,00 TL. olarak kabulü gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
Ücret miktarındaki değişikliğin hüküm altına alınan tüm alacaklara etkisi ayrıca irdelenmelidir.
4-Dava dilekçesinde, “işyerinde resmi tatillerde, dini bayramlarda ve milli bayramlardan yalnızca 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında çalışılmamaktadır. Diğer bayramlarda çalışıldığı halde bu çalışma karşılığı ücret müvekkile ödenmemiştir.” şeklinde açıklama ve “sonuç ve istem” kısmında ise “milli bayramlarda çalışma ücreti olarak şimdilik 1000 TL ücretin tahsili” istenmiştir.
6100 sayılı HMK.nun 25. ve 26. maddelerindeki maddi vakıa ve taleple bağlılık kurallarına aykırı olarak, örneğin, dini bayramların da hesaplanması hatalıdır.
Hükme esas hesaplamada çalışıldığı kabul edilen tüm günler dava dilekçesindeki beyanlar doğrultusunda taleple ve maddi vakıa ile bağlılık kuralları bakımından değerlendirilerek ulusal bayram genel tatil ücreti yeniden hesaplanarak hüküm kurulmalıdır.
5- Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 47’nci maddesinde, Kanunun kapsamındaki işyerleri bakımından, ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışma karşılığı olmaksızın o günün ücretinin ödeneceği, tatil yapılmayarak çalışıldığında ise, ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücretin ödenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinde ise, resmi ve dini bayram günleriyle yılbaşı gününün genel tatil günleri olduğu açıklanmıştır.
Buna göre; genel tatil günleri, 1 Ocak, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos günleri ile Arife günü saat 13.00’da başlanan üçbuçuk günlük Ramazan Bayramı ve Arife günü saat 13.00’de başlayan dörtbuçuk günlük Kurban Bayramı günlerinden oluşur. Ulusal bayram günü 28 Ekim saat 13.00 ten itibaren başlayan 29 Ekim günü de devam eden birbuçuk gündür. 2429 sayılı Yasa’nın, 5892 sayılı Yasayla değişik 2’nci maddesi uyarınca da, 1 Mayıs genel tatil günüdür. İşçinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıp çalışmayacağı toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmesiyle kararlaştırabilir
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarından, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir.
Ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, tahakkuku aşan çalışmalar her türlü delille ispat edilebilir ve bordrolarda yer alan ödemelerin mahsubu gerekir.
Dairemizce son yıllarda, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde, taktiri indirim yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Ancak, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının yazılı delil yerine tanık beyanlarına dayalı olarak hesaplanması halinde, işçinin sürekli olarak aynı şekilde çalışması mümkün olmadığından, hastalık mazeret izin gibi nedenlerle belirtildiği şekilde çalışamadığı günlerin olması kaçınılmaz olup, bu durumda karineye dayalı makul indirim yapılmalıdır(Yargıtay HGK, 06.12.2017 tarih 2015/9-2698 E.-2017/1557 K.).
Ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının tanık anlatımları yerine doğrudan yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Ulusal bayram ve genel tatili ücretinden karineye dayalı makul indirime gidilmesi sebebiyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemez.
Somut uyuşmazlıkta, dosyada mevcut, davacıya atfen imza içeren puantajlar gerekirse davacı asıl duruşmaya celbedilip kendisine gösterilip sorularak ve neticeye etkisi olup olmadığı değerlendirilerek sonuca gidilmelidir.
6-Yıllık izin ücreti bakımından da davacıya atfen imza içeren puantajlar gerekirse davacı asıl duruşmaya celbedilip kendisine gösterilip sorularak ve neticeye etkisi olup olmadığı değerlendirilerek sonuca gidilmelidir.
7-Yeniden yapılacak yargılama sonrasında verilecek hükme göre vekalet ücreti ve yargılama giderleri yeniden ele alınmalıdır.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 17/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.