Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2015/25017 E. 2016/583 K. 13.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/25017
KARAR NO : 2016/583
KARAR TARİHİ : 13.01.2016

MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ

Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının 04/06/2014 tarihine kadar çalıştığını, 01/10/2013 tarihinde bölge sorumluluğuna terfi ettiğini ,bölge sorumlusu olarak görev yaptığı tarihlerde yaptığı mağaza kontrolleri neticesinde usulsüz satışların yapıldığını tespit ederek yapılan yolsuzlukları ortaya çıkarıp üst amirine ilettiğini, konunun incelenmesi sonrasında kendisine sözlü olarak haklı olduğu ve suç kusuru olmadığını bildikleri halde usulsüz satışlar ve yapılan yolsuzluklar olayında isminin geçtiği söylenilerek baskı altında ve vaatte bulunarak kendisinden istifa dilekçesi alındığını beyan ederek feshin işveren tarafından gerçekleştirildiği iddiası ile davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının istifa ederek iş akdinin sonlandırdığını, davacı hakkında müvekkil şirket tarafından yürütülen soruşturmanın 02/06/2014 tarihinde sonuçlandırılarak davacının disiplin kuruluna sevk edildiğini, hazırlanan denetim raporu ve alınan savunmalar kapsamında şirketin haklı nedenlerle ve derhal fesih hakkı varken istifaya zorlama yönündeki iddialarına itibar edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacının istifa ederek işten ayrılmadığı, istifa dilekçesinin davacının gerçek iradesini yansıtmadığı, davacının olaylardan sorumlu olduğu ve birlikte hareket ettiğine dair bir delil bulunmadığı, olayları üst yönetime intikal ettirmesi sebebiyle istifa dilekçesi vermesinin olağan olmadığı, davalı işverence cezai takibat yapılmadığı gözetilerek davacının iş sözleşmesinin işverence eylemli olarak gerçekleştirildiği fakat görüntüde dilekçe alınarak davacı feshi yapılmış gibi işlem tesis edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının istifa ederek ayrılıp ayrılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17 nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.
İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.
İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu durumda işçinin haklı olarak sözleşmeyi feshettiği sonucuna varılmalıdır.
İstifa belgesine dayanılmakla birlikte, işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumuna yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.
İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.
İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden, istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.
İstifa halinde dahi işçiye kıdem tazminatı ödeneceğini öngören sözleşme hükümleri ile işyeri uygulamaları, 4857 sayılı Yasaya göre geçerli olup, bu halde kıdem tazminatı 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen Yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir.
Somut uyuşmazlıkta davacının 04.06.2014 tarihli el yazılı dilekçesinde “…çalışmakta olduğum Bölge Sorumlusu görevimden 04.06.2014 itibariyle kendi isteğimle istifa etmek suretiyle ayrılıyorum” yazmaktadır. Davacı söz konusu dilekçenin gerçek iradesini yansıtmadığını istifaya zorlandığını, baskı ve kandırma/aldatma sonucu alındığını iddia etmiştir. Dinlenen tanıklar dilekçenin baskıyla alındığına dair görgüye dayalı bir beyanda bulunmamıştır. Davacının irade fesadı iddiasını kanıtlamadığından ve istifa eden işçi feshin geçersizliği ve işe iade isteminde bulunamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1.Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Davanın REDDİNE,
3. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4.Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 255.00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.800 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine,
Kesin olarak 13/01/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.