Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2015/23998 E. 2018/21039 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/23998
KARAR NO : 2018/21039
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde yaklaşık 24 yıldan bu yana önceleri mevsimlik son 5 yıldan itibaren de ” daimi işçi” olarak çalışmakta iken 2011 yılı Eylül ayından itibaren işletme Müdürü (İşveren vekili) Rıfat Günen tarafından herhangi bir sebebe ve gerekçeye dayanmayan, haksız, sistemli ve sürekli olarak kasıtlı mobbing olarak tanımladıkları muamelelere maruz kaldığını, sonrasında davalı idarenin 18.05.2012 tarih,4247 sayılı işlemi ile hiçbir gerekçe gösterilmeksizin … ilçesi Orman İşletme Müdürlüğünde evinden ailesinden ve çocuklarından 250 km. Ayrı bırakılarak sürekli bir biçimde ” cezalandırma” mahiyetinde işyeri değiştirilerek görevlendirildiğini ileri sürerek mobbing sonucu uğranılan maddi ve manevi zarar sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, … Orman İşletme Müdürlüğü emrinde 12 ay hizmet veren 86 adet kadrolu, 6 ay hizmet veren 119 adet mevsimlik işçi olmak üzere 212 adet işçi çalıştığını, kadrolu işçilerin kış mevsiminde değişik ormancılık faaliyetlerinde ağaç dikimi, şoförlük, tel ithalat tamiri gibi işlerde çalıştırıldığını, dozer operatörü olan davacının yangın sezonu dışında değişik ormancılık faaliyetlerinde çalıştırılmasının doğal olduğunu, kış mevsiminde parka çekilmiş ve kullanılmayan arazsözde görevlendirilmesi ve çalışmadan maaş ödenmesinin mümkün olmadığını, davacının çevresiyle, arkadaşlarıyla ve amirleri ile uyumsuz davranışlar sergilediğini, görevlendirildiğini tüm araçlar için ufak tefek arızalar üretip görev almak istemediğini, uyumsuz davranışlarını İşletme Müdürünün mobbing uygulaması olarak yansıttığını, iddiaların haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, bir kısım davacı tanıklarının kendilerine davacı kadar görevlendirme yapılmadığını beyan ettiklerinden maddi tazminat hakkının doğduğu, tüm bu yaşanan sürecin davacıda bir nebzede olsa kişilik haklarının zedelenmesine bağlı olarak manevi tazminat hakkının da doğduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Uyuşmazlık işverenin eşit davranma borcuna aykırı davranıp davranmadığı ve bunun sonuçları noktasında toplanmaktadır.
Eşit davranma ilkesi tüm hukuk alanında geçerli olup, iş hukuku bakımından işverene işyerinde çalışan işçiler arasında haklı ve objektif bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifadeyle işverenin ayrım yapma yasağı işyerinde çalışan işçiler arasında keyfi biçimde ayrım yapılmasını yasaklamaktadır. Bununla birlikte eşit davranma borcu tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmeyip, eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaç edinmiştir.
“Eşitlik İlkesi” en temel anlamda T.C. Anayasasının 10 uncu ve 55 inci maddelerinde ifade edilmiş, 10 uncu maddede “Herkes, dil, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” kuralına yer verilmiştir. 55 inci maddenin kenar başlığı ise “Ücrette Adalet Sağlanması” şeklindedir.
Bundan başka eşit davranma ilkesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Ekonomik Topluluğu Andlaşması, Uluslararası Çalışma Örgütünün Sözleşme ve Tavsiye Kararlarında da çeşitli biçimlerde ele alınmıştır.
İstihdam ve Meslek Konularında Kadın ve Erkeğe Eşit Muamele ve Fırsat Eşitliği İlkesinin Uygulanmasına Dair 5 Temmuz 2006 tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konseyinin 2006/54/EC Sayılı Direktifinin “Analık (Doğum) İzninden Dönüş” başlıklı 15 inci maddesinde, “doğum iznindeki bir kadının, doğum izninin bitiminden sonra işine veya eşdeğer bir pozisyona kendisi için daha dezavantajlı olmayan koşul ve şartlarda geri dönmeye ve çalışma koşullarında yokluğu sırasında yararlanmış olacağı her türlü iyileştirmeden yararlanmaya hakkı vardır” şeklinde kurala yer verilerek, doğum iznini kullanan kadın işçi yönünden işverenin eşit davranma borcuna vurgu yapılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu sistematiğinde, eşit davranma borcu, işverenin genel anlamda borçları arasında yerini almıştır. Buna karşın eşitlik ilkesini düzenleyen 5 inci maddede, her durumda mutlak bir eşit davranma borcu düzenlenmiş değildir. Belli bazı durumlarda işverenin eşit davranma borcunun varlığından söz edilmiştir. Dairemiz kararlarında “ esaslı nedenler olmadıkça” ve “biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça” bu yükümlülüğün bulunmadığı vurgulanmıştır (Yargıtay 9.HD. 25.7.2008 gün 2008/ 27310 E, 2008/ 22095 K.).
İşverence, işçiler arasında farklı uygulamaya gidilmesi yönünden nesnel nedenlerin varlığı halinde eşit işlem borcuna aykırılıktan söz edilemez( Yargıtay 9.HD. 2.12.2009 gün, 2009/33837 E, 2009/ 32939 K).
4857 sayılı Yasanın 5 inci maddesinin ilk fıkrasında, dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi sebeplere dayalı ayrım yasağı getirilmiştir. Belirtilen bu hususların tamamının mutlak ayrım yasağı kapsamında ele alınması gerekir. Eşit davranma ilkesinin uygulanabilmesi için aynı işyerinin işçileri olma, işyerinde topluluk bulunması, kolektif uygulamanın varlığı, zamanda birlik ve iş sözleşmesiyle çalışmak koşulları gerekmektedir.
Yasanın 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında tam süreli – kısmî süreli işçi ile belirli süreli – belirsiz süreli işçi arasında farklı işlem yapma yasağı öngörülmüş, üçüncü fıkrada ise cinsiyet ve gebelik sebebiyle ayrım yasağı düzenlenmiş ve bu durumda olan işçiler bakımından iş sözleşmesinin sona ermesinde de işverenin eşit davranma borcu vurgulanmıştır. Bununla birlikte, işverenin işin niteliği ile biyolojik nedenlerle faklı davranabileceği bahsi geçen hükümde açıklanmıştır.
Yine değinilen maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında, işverenin ücret ödeme borcunun ifası sırasında ayrım yapamayacağından söz edilmektedir. Burada sözü edilen ücretin genel anlamda ücret olduğu ve ücretin dışında kalan ikramiye, pirim v.b. ödemleri de kapsadığı açıktır.
Bundan başka 4857 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sözü edilen sendikal nedenlere dayalı ayrım yasağı da mutlak ayrım yasağı kapsamında değerlendirilmelidir. Yasanın 5 inci maddesiyle 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan haller sınırlayıcı olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin işyerinde olumsuzluklara yol açmayan cinsel tercihi sebebiyle ayrım yasağı da buna eklenebilir. Yine siyasî sebepler ve dünya görüşü gibi unsurları esas alan bir ayrımcılık da korunmamalıdır.
İşverenin eşit davranma borcuna aykırı davranmasının yaptırımı değinilen Yasanın 5 inci maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan hükme göre işçinin dört aya kadar ücreti tutarında bir ücretten başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep imkânı bulunmaktadır. Söz konusu fıkra metni emredici nitelikte olduğundan, anılan hükme aykırı olan sözleşme kuralları geçersizdir. Geçersizlik nedeniyle ortaya çıkan kural boşluğu eşit davranma ilkesinin gereklerine uygun olarak doldurulmalıdır.
Eşit davranma borcuna aykırılığı ispat yükü işçide olmakla birlikte, anılan maddenin son fıkrasında yer alan düzenlemeye göre işçi ihlalin varlığını güçlü biçimde gösteren bir delil ileri sürdüğünde aksi işveren tarafından ispatlanmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta davacının dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, din, mezhep vb. sebeplerle ayrımcılığa tabi tutulduğuna ilişkin iddia ve ispat olmaması karşısında İş Kanunu’nun 5. maddesine dayalı tazminatın koşullarının oluşmadığı gözetilerek maddi tazminat talebinin reddi yerine kabulü hatalıdır.
2- Davacı maddi ve manevi tazminat talebini diğer iş arkadaşlarından daha fazla görevlendirmeye tabi tutulmasına dayandırmış olup davacıya ait görevlendirme sayısının diğer çalışanlara nazaran bir miktar fazla olmasının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olmadığı gözetilmeden şartları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddi yerine kabulü hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.