Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/8457 E. 2014/15390 K. 12.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8457
KARAR NO : 2014/15390
KARAR TARİHİ : 12.05.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 15. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2014
NUMARASI : 2013/1372-2014/45

DAVA :Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içerisinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş, davalılar avukatları tarafından duruşma talep etmiş ise de; işin mahiyeti itibarıyla duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmiş olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin gerçekte ve fiilen asıl işveren ana şirket İ.. U.. Havalimanı Yatırım Yapım ve işletme A.Ş. olan işyerinde evrak üzerinde diğer davalı İ.. U.. Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş.’de çalışmakta iken hiç bir geçerli sebep olmaksızın sırf sendikal nedenlerle bildirimli olarak 01.10.2012 tarihli yazı ile iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, işverenin işyerinin kapanmasını gerekçe göstermelerine rağmen asıl nedenin sendikal neden olduğunu, işverenin salt işyerindeki sendikal örgütlenmeyi tasfiye etmek ortadan kaldırmak ve işe iade hükümlerini bertaraf etmek için işyerini kapatmayı amaçladığını, daha önce çıkarılan işçilerin mahkemeye başvurmaları sonucunda işten çıkarmaların sendikal nedenlerle olduğunun tespit edildiğini işverenin bunun üzerine işyerini kapatma yoluna gittiğini, kapatma yolunda alınan işletmesel kararın hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın müşteri kaybı gerekçesinin yerinde olmadığını beyanla feshin geçersizliğinin tespitine, davacının işe iadesine, işe iade kararı kesinleşinceye karar geçecek süre için 4 aylık ücret ve diğer hakları tutarında ücretin tahsiline, işe iade kararının uygulanmaması halinde işe başlatmama tazminatının davacının 3 yıllık brüt ücreti olarak belirlenmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Hava Limanı Yer Hizmetleri A.Ş. vekili, davacının iş akdinin feshedilmesinin sebebinin müvekkil şirketin iş hacminin %90 lık kısmını oluşturan P..’un yer hizmetleri anlaşmasını feshetmesi üzerine iş hacminin daralması ve yeni müşteri arayışının başarısız oluşu üzerine iş yerinin kapatılması karar verilmesi sebebiyle istihdam olanağı kalmayan işçilerin iş akdine son verilmek zorunda kalındığını, davacının iş akdinin 4857 sayılı yasanın 17. ve 29. maddelere göre feshedildiğini, feshin gerekçesinin sendikal nedenlerle olmadığını, davacının başka işyerlerinde değerlendirilmesi için özel istihdam bürolarına başvurduklarını, 31.08.2012 tarihli yönetim kurulu kararı ile yetkilendirme belgesi iptal edilen müvekkil şirketin yer hizmetleri faaliyetinin kapatıldığını, davacının iş sözleşmesinin işyerinin kapanması sonucu feshedildiğini, davacı tarafın davaya dayanak teşkil ettiği belirttiği evrak ve belgelerin geçmiş döneme ait ve davacının iş sözleşmesinin feshinden önceki olaylara ilişkin olduğunu beyanla açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş. vekili, müvekkil şirketin havaalanı yer hizmetleri vermesinin mevzuat uyarınca mümkün olmadığını, her şirket kendi faaliyet alanı içinde kendi işçileri ile faaliyetlerine devam ettiklerini, davacı ile müvekkil şirket arasında sözleşme bulunmadığını, davacının muhatabının diğer davalı şirket olduğunu, müvekkil firmanın davacının işvereni olmadığını, müvekkil şirket ile diğer davalı arasında müteselsil sorumluluğu doğuracak ilişkinin bulunmadığını bu nedenle açılan davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacının iş sözleşmesinin feshinin sendikal nedene dayanmamakla birlikte geçersiz olduğu gerekçesiyle davacının davalılara ait işyerinde işe iadesine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedilip edilmediği noktasındadır. Davacı iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğin iddia etmiş, davalı İstanbul S.. G. Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş. işyerini kapattığını bu nedenle davacıları işten çıkarttığını feshin sendikal nedenlere dayanmadığını savunmuştur.
1982 Anayasası’nın 48. maddesi uyarınca işveren işyerini açmakta serbest olduğu gibi işyerini kapatmakta da serbesttir. Ancak her hak gibi işyerini kapatma hakkı da kötüye kullanılmamalıdır. Nitekim konuyla ilgili doktrinde SÜZEK her hak gibi işyerini kapatma hakkının da kötüye kullanılmaması, işyeri kapatma kararının gerçek ve samimi olması gerektiğini, işverenin kararı bu niteliği taşımıyorsa, kapatma işçilerin bireysel veya toplu iş hukuku alanındaki haklarını kullanmalarını önlemeyi amaçlıyorsa hakkın kötüye kullanıldığı kabul edileceğini belirtmektedir (SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, 8. Bası, s. 218). Doktrinde MOLLAMAHMUTOĞLU da işyerinin, bir toplu uyuşmazlık veya iş mücadelesi ortamında kesin ve devamlı olarak kapatıldığının hukuken sabit olduğu veya tartışma dışı olduğu uyuşmazlıklarda kapatma sebebinin olayın niteliği üzerinde bir önemi olmadığını; yani kanundışı bir lokavt uygulamasından değil de koşulları varsa işyerini kötüniyetle kapatmadan bahsetmenin ve bu durumda da iş sözleşmeleri feshedilen işçilerin, kötüniyetle feshe veya iş güvencesine ilişkin düzenlemelerden yararlanabileceklerinin kabulünün uygun düşeceği görüşündedir (MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi/ASTARLI, Muhittin İş Hukuku 5. Bası, s. 258).
Öncelikle işyerinde sendikal sürecin 2009 yılında başladığı bu süreç içerisinde birçok işçinin iş sözleşmelerinin feshedildiği, bunlara karşı sendikal nedenle fesih iddiasıyla işe iade davalarının açıldığı, mahkemelerce fesihlerin sendikal nedenle yapıldığı gerekçesiyle geçersizliğine ve davacıların işe iadesine karar verildiği, söz konusu kararların Yargıtay incelemesinden geçerek onandığı görülmektedir. En son 2012 yılı Ocak ayında davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş.’nin Pegasus’la olan sözleşmenin adı geçen firma tarafından feshedildiği gerekçesiyle işletmesel gerekliliklerden dolayı birçok işçinin iş sözleşmesini feshettiği, yine sendikal fesih nedeniyle işe iade davalarının açıldığı ve davalı İstanbul S.. G..Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş.’nin işçilerin iş sözleşmelerini fesih için gerekçe yaratmak amacıyla Pegasus’un iş sözleşmesini feshetmesini sağladığı feshin sendikal nedene dayandığı kabul edilerek işe iade kararları verildiği ve davalı tarafından temyizi üzerine söz konusu kararların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nce onandığı anlaşılmaktadır. Yaklaşık dokuz ay sonra dava konusu olayda yine Pegasus firmasının sözleşmeyi feshettiği, hiçbir müşterinin kalmadığı, rekabetin güçlüğü belirtilerek işyeri kapatıldığı gerekçesiyle işçilerin iş sözleşmeleri feshedilmiştir.
İşyerindeki sendikal süreç değerlendirildiğinde davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş.’nin işyeri kapatma kararının sendikal hakların kullanılmasını engelleme amacı taşıdığı, bu nedenle hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği kabul edilmelidir. Davacının iş sözleşmesinin sendikal nedene dayandığının kabulü ile işe başlatmama tazminatının davacının bir yıllık ücreti tutarında belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
3- Davacı davasını İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım, Yapım İşletme A.Ş. ve İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş.’ye ayrı ayrı yöneltmiş, mahkemece yargılama sonunda feshin geçersizliğine karar verilmiş ancak hüküm kısmında infazda tereddüt yaratılacak şekilde işe iadeden hangi işverenliğin sorumlu olduğu açıkça belirtilmeyerek “davacının davalılara ait işyerinde İŞE İADESİNE” şeklinde hüküm kurulduğu ve işe iadenin mali sonuçlarından da hangi davalının sorumlu olduğunun açık ve net bir şekilde belirtilmediği görülmekle bu husus usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş. ile diğer davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş. arasında organik bağ bulunduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Aynı tarihte iş sözleşmeleri feshedilen bir çok işçinin işe girişleri sırasında İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş. ile iş sözleşmesi imzaladıkları, sözleşme yapmış veya yapmamış bir çok işçiye İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş. tarafından eğitimler ve eğitimler sonucu başarılı olanlara sertifikalar verildiği, hatta bir kısım işçilere İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş. tarafından ramp eğitimleri, temel yolcu hizmetleri gibi eğitimlerin ve sertifikaların verildiği görülmektedir. Buna göre İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş. işçilerinin davalılar tarafından birlikte istihdam edildikleri, davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yer Hizmetleri A.Ş.’nin işyerini kapattığı gözetildiğinde işe iade yükümlülüğünün işçiyi birlikte istihdam eden diğer davalı İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş.’ye ait olacağı ve işe iadenin mali haklarından her iki davalının birlikte sorumlu olacakları kabul edilmelidir.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İstanbul S.. G.. Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş.’de İŞE İADESİNE,
3. Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminatın her iki davalının birlikte sorumlu olmak kaydı ile miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 1 yıllık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4. Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilin tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6. Davacının yaptığı 92.60 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davalıların yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.500 TL ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine,
Kesin olarak oyçokluğu ile 12.05.2014 günü karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Sendikal tazminat 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 25 inci (yürürlükten kalkan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu 31 inci) maddesinde düzenlenmiştir. Değinilen yasa maddesi ile işçilerin işe alınmalarının; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, sendikadaki üyeliklerini sürdürmeleri ya da üyelikten çekilmeleri, herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamayacağı belirtilmiş, işveren tarafından; bir sendikaya üye olan işçilerle olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları bakımından herhangi bir ayırım yapılamayacağı gibi, sendikal faaliyetlerinden dolayı da işlerine son verilemeyeceği öngörülmüştür.
Sendikal tazminat davalarında, ayırımcılığın veya feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığı konusunda, işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen işçi olup olmadığı, işyerinde yetki prosedürünün işletilip işletilmediği, toplu iş sözleşmelerinin bağıtlanıp bağıtlanmadığı, işçi çıkarmalarının ardından yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadıkları gibi hususlarının tespiti önem arzetmektedir.
Diğer yandan sendikal ayırımcılık ya da sendikal nedenle fesih iddialarında (elbette işyeri kapatmanın doğal sonucu gerçekleşen fesih durumları da dahil) işverenin “işletmesel karar” savunmasının da mahkemece etraflı şekilde araştırılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere; 4857 sayılı İş Kanununun 18 inci maddesinde işletmenin, işyerinin veya işin gerekleri kavramına yer verildiği halde, işletmesel karar kavramından bahsedilmemiştir. Bu itibarla işverenin; işyerinin, çalışma koşullarının ve işin niteliğinin gerektirdiği kararları yönetim hakkı kapsamında serbestçe alabileceği kuşkusuzdur. Genel anlamda, işletme/işyeri ve çalışanlarla ilgili, iş sözleşmesinin feshi de dahil yapılan işin kapsam ve koşullarının gerektirdiği her türlü kararlar işletmesel kararlardır.
İşverenin, işin kapasitesini işçi ihtiyacı ile uyumlu hale getirmek için öngördüğü ancak değişik nedenlerle açıkça ifade etmediği/edemediği kararların bulunması da imkân dahilinde olup, bunlar “gizli, örtülü” işletmesel karar olarak nitelendirilmektedir. Bu tür durumlarda, işletmesel kararın bulunup bulunmadığı, iş sözleşmesinin feshi için gösterilen sebeplerin ve doğruluklarının etraflıca araştırıldıktan sonra değerlendirilmesi gerekir. Elbette işverenin işyerinde işçi sayısını azaltma yönünde kendini zorunlu görmesine yol açan durum, daha önce kendisi tarafından alınan, ancak işçi aleyhine sonuçlar doğurabilecek hatalı kararlara dayanmamalıdır. Aksi halde İş Kanununun 18 inci maddesi anlamında “geçerli fesih” savunmasına itibar edilmesi söz konusu olamaz.
İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan bir fesih ya da işyeri kapatmanın savunulduğu durumlarda, yargısal denetim yapılabilmesi için bir açık veya örtülü bir işletmesel kararın gerektiği kuşkusuzdur. İş sözleşmesinin iş, işyeri veya işletme gereklerine ya da işyeri kapatılmasına dayalı olarak feshi, işletmesel kararın sonucu olarak gerçekleşmekte, fesih işlemi de işletmesel karar çerçevesinde değişen durumlara karşı işveren tepkisini oluşturmaktadır. Bu kararlar işletme ve işyeri içinden doğan nedenlerden dolayı alınabileceği gibi, işyeri dışındaki sebeplerden de kaynaklanabilir. Bu nedenler, işçinin işyerinde çalışmaya devam etmesi gerekliliğini doğrudan veya dolaylı olarak etkiliyorsa dikkate alınmak zorundadır.
İşyeri/işletme içi sebeplerin; işverenin, işletme veya işyerinin yönetiminin gerektirdiği teknik, organizasyon ve ekonomik sahada aldığı bütün işletmesel tedbirleri kapsayacağı kuşkusuzdur. Bu tedbirler aracılığıyla işveren, işletmenin organizasyon yapısı ve üretimle ilgili düzenleme yapma hakkını (yönetsel karar alma yetkisini) kullanmaktadır. İşletme/işyeri içi sebeplerden kaynaklanan fesihlerde, işverenin, hangi tedbirleri aldığını ve bu tedbirlerin iş sözleşmesi feshedilen işçinin işine nasıl etki ettiğini ortaya koymak zorundadır. Ancak Dairemizin kararlarında da vurgulandığı üzere, işverenin bu tedbirlerin amaca uygunluğunu ve gerekliliğini gerekçelendirmek zorunda olmadığını burada belirtmek gerekir. İşletmesel karar söz konusu olduğunda, kararın yararlı ya da amaca uygun olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılamaz. Diğer bir anlatımla, işletmesel kararlar yerindelik denetimine tabi tutulamaz. İşverenin serbestçe işletmesel karar alabilmesi ve bunun kural olarak yargı denetimi dışında tutulması şüphesiz bu kararların hukuk düzeni tarafından öngörülen sınırlar içinde kalınarak alınmış olmalarına bağlıdır. Bu açıklamalar ışığında, işletme içi sebeplere dayanılarak yapılan fesihlerde (işyeri kapatma durumları dahil), mahkemeler tarafından dikkate alınacak husus, işletmesel kararın fiilen ve tutarlı biçimde uygulamaya geçirilip geçirilmediği ve işçinin işyerinde çalışma imkânının ortadan kalkıp kalkmadığıdır. Bu bağlamda işveren, organizasyona yönelik veya teknik hangi tedbirleri aldığını ve bu önlemlerin iş sözleşmesi feshedilen işçinin işine nasıl olumsuz yönde etki ettiğini net bir şekilde ortaya koymalıdır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/2 maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı işverene verilmiştir. İşveren ispat yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra, içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunu kanıtlamak durumundadır. Bu kapsamda, işveren fesihle ilgili aldığı kararın istihdam fazlasına dayandığını, feshin kaçınılmaz olduğunu ve kararın tutarlı şekilde uyguladığını ispatlamalıdır. İşverenin, dayandığı fesih sebebinin geçerli (veya haklı) olduğunu uygun delillerle inandırıcı bir biçimde ortaya koyması, kanıt yükünü yerine getirmiş sayılması bakımından yeterli olmakla birlikte bu durum, başlı başına uyuşmazlığın çözümlenmesine yetmemektedir. Çünkü yasa koyucu işçiye başka bir olanak daha sunmuştur. Eğer işçi, feshin, işverenin dayandığı sebep dışında, başka bir nedene (örneğin somut olayda olduğu gibi sendikal sebeplere) dayandığını iddia ederse, bunu kanıtlamakla yükümlüdür.
İşyerinin kapatılması veya faaliyetin durdurulması durumunda, bunun doğal sonucu gerçekleşen feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının araştırılması ve kabulü muhakkak ki ayrı bir önem taşımaktadır. Kuşkusuz işyeri kapatılması veya faaliyetin durdurulmasının gerçek ve sürekli olup olmadığı, diğer bir anlatımla muvazaalı veya geçici nitelik taşıyıp taşımadığının tespiti mahkemece ortaya konulması gereken en önemli konudur. Zira muvazaalı olarak işyeri kapatılmış veya faaliyeti durdurulmuş ise gerçek bir kapatma veya faaliyet durmasından söz edilemez. Gerçek ve süreklilik niteliğini taşıyan işyeri kapatılması veya faaliyetin durdurulması durumlarında, işverenin ancak başka bir işyerinin bulunmaması veya işçiyi başka bir işyerinde çalıştırma imkânının olmaması halinde geçerli bir fesihten bahsedilebilecektir.
Somut olay açısından sendikal nedenle fesih iddiası ve buna karşı ileri sürülen savunmalar değerlendirildiğinde;
Bilindiği üzere fesih hakkının kötüye kullanılması ve bu bağlamda sendikal nedenin ispat külfeti işçiye ait olup; bu yönde ispat hukuku açısından genel hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (Süzek, Sarper, Fesih Hakkının Kötüye Kullanılması, s. 199; Süzek s. 484). Bununla birlikte; konuyla ilgili işçinin gösterdiği olayların, feshin kötü niyetle yapıldığı kuşkusunu artırması halinde, doktrinde fiili karinenin ortaya çıkacağı ve delil ikamesi yükünün yer değiştireceği benimsenmektedir (Süzek, s. 485; Bayram, Fuat, Sendikal Fesih Karinesi, s.1228).
Herkesin dilediği iş alanında faaliyet göstermesi Anayasal bir özgürlük olduğu gibi faaliyetine son vermesi de yine bu özgürlüğün kaçınılmaz sonucudur. Bu itibarla kişi, kendi isteği dışında belli bir alanda yatırım yapmaya zorlanamayacağı gibi, yönetim hakkının en temel parçası olan “yaptığı yatırımı sürdürmeye” zorlanamayacağını da kuşkusuzdur. Dolayısıyla işverenin, gerektirici sebepler bulunduğu taktirde ve kanunlarda öngörülen prosedüre de riayet etmek suretiyle işyerini kapatabileceğinin kabulü gerekir. Ancak her hak gibi işyerini kapatma hakkı da kötüye kullanılmamalı, kapatma kararı gerçek ve samimi olmalıdır. Kapatmanın bu niteliği taşımadığının saptanması, işçilerin bireysel veya toplu iş
hukuku alanındaki haklarını kullanmalarını önlemeyi amaçladığının anlaşılması durumunda, hakkın kötüye kullanıldığı sonucuna varılmalıdır (SÜZEK, Sarper, İş Hukuku 8. Bası, s. 218). Bunun yanı sıra, işyerinin bir toplu uyuşmazlık veya iş mücadelesi ortamında kesin ve devamlı olarak kapatıldığının hukuken sabit olduğu veya tartışma dışı bulunduğu durumlarda da kötüniyetle kapatma söz konusu olabilecektir. (MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI, İş Hukuku 5. Bası, s. 258).
İş sözleşmesinin sendikal nedenlerle feshedildiği yönündeki iddialar değerlendirilirken, işyerinde özellikle fesihlerle ilgili sendikal uygulamalara ilişkin kronoloji ve işverenin işyerinde sendikal örgütlenme konusundaki tutumu önem arzetmekte ise de bu durumun tek başına (özellikle işyeri kapatma durumlarında) belirleyici olarak kabul edilmesi her zaman isabetli sonuçlara götürmeyecektir. Kapatmanın muvazaalı olarak yapıldığı, diğer bir ifadeyle bir işyeri kapatılırken aynı faaliyeti sürdürmek için diğer bir işyerinin açıldığı, başka bir şirket kurulduğu olguları net bir biçimde ortaya konulmadığı sürece, kapatma kararının doğal sonucu olan feshin sendikal nedene dayandığı ve salt bu nedenle geçersiz olduğu iddiasının kabulü kanaatimce mümkün değildir. Muvazaalı kapatmanın kuşkuya yer vermeyecek şekilde kanıtlandığı hallerde dahi, feshin geçersizliği ve bu durumun salt sendikal örgütlenmeyi bertaraf etme amacına dayandığı ayrıca ispat edilmelidir.
Somut olayda davacı işçi tarafından; davalı işverence, işyerinin faaliyetine muvazaalı olarak ve sendikal nedenle son verildiği, işyerinin kapatılmasının yasa koyucu tarafından yukarıda açıklanan yasa maddesinde korunan sendikalaşma özgürlüğü ve sendikal faaliyetlerin bertaraf edilmesine yönelik olarak gerçekleştirildiği konuları inandırıcı biçimde kanıtlanamamıştır. Bu itibarla, sendikal tazminata hükmedilmemesi gerektiği kanaatiyle, ilk derece mahkemesince verilen karar, sendikal tazminat koşullarının gerçekleşmediğinin kabulü açısından isabetli olduğundan, hükmün bu yönden bozulması yönündeki çoğunluk fikrine katılmamaktayım. 12.05.2014