Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/6263 E. 2014/8853 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6263
KARAR NO : 2014/8853
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

MAHKEMESİ : GERZE ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/09/2011
NUMARASI : 2010/310-2011/89

DAVA :Davacı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir..
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, Davacı vekili davacının davalı işverenlikte güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, davalıca 04/05/2010 tarihinde fikri sorulmadan yıllık izne çıkartıldığını, 19 gün yıllık izin kullandırıldığını, 27/05/2010 tarihinde davacının iş başı için fabrikaya gittiğinde kapıdaki görevliler tarafından fabrikaya alınmadığını, genel müdür ile görüşme talebinin reddedildiğini, bunun üzerine müvekkilinin davalı şirkete aynı gün Gerze Noterliği’nden ihtarname yolladığını, davalı şirketin 31/05/2010 tarihli Sinop Noterliği’nin 05169 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacının iş akdinin 4857 sayılı İş Kanunun 25/2 maddesi gereği ihbar ve kıdem tazminatsız fesih edildiğinin ihtar ettiğini, iş aktinin haksız olarak işverence feshedildiğini, davacının eşinin 06/08/2009 tarihinde İstanbul’da işe girdiğini, bunun üzerine davalı firmanın genel müdürü ile şifahi olarak yaptığı konuşmada davacının eşinin yanına gidebileceğini, bu durumda işyerinden ayrılırsa kendisine kıdem tazminatı ödenip ödenmeyeceği hususunu iyi niyetle bilgi öğrenmek amacıyla sorduğunu, bunun üzerine davalı şirket yetkilisinin bunun mümkün olmadığını söylediğini ve konunun kapandığını, zira davacının eşinin 17/10/2010 tarihinde İstanbuldaki işinden ayrılarak davacının yanına döndüğünü, bu tarihten sonra davacının işten ayrılmak gibi bir düşüncesi kalmadığını, işinden kendisini attırmak gibi bir düşüncesi olmadığını, davacının 17/01/2007 tarihinde işe girerken davalı şirket müdürü ile özel güvenlik biriminin kurulması halinde işyerinde çalışmayı kabul ettiğini, şirket müdürü ile özel güvenlik briminin ne zaman kurulacağı konusunda defalarca görüştünü ama davacıyı sürekli oyaladıklarını, davacının hiç bir sonuç alamaması üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yaptığını ve 5188 sayılı Kanun’un ihlal edildiğini bildirdiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, davacıya hakkı olan yıllık iznin davalının uygun gödrüğü zamanda kullandırılmasında bir usulsüzlük bulunmadığını, davacının işten çıkartılma nedeninin davalı şirketin ticari itibarını zedeleyici, şeref ve haysiyetini kırıcı asılsız ihbar, isnat ve beyandalar bulunması olduğunu, davacının işten çıkarılma nedeninin Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı haksız şikayet olmadığını, davacının şirket genel müdürü N. D.’a işten tazminatını alarak ayrılmak istediğini söylediğini, Namık’ın da davacıya, kendisini işten çıkarma Niyetinde olmadıklarını, istifa ederse de tazminat alamayacağını belirttiğini, davacının bu konuşmadan sonra şirkete cephe aldığını, kendi çektiği düzmece mizansen fotoğraflarla davalının çevreyi kirlettiği yönünde -bunun gerçek olamadığını davacı da bilmesine rağmen- şikayette bulunduğunu, davacının amacının taminat almak olduğunu, işverene ve işveren vekiline yönelik yokluklarında şeref ve haysiyetlerini kırıcı sözler sarfettiğini, 16/4/2010 tarihli tutanakta belirtildiği gibi, Namık ile belirtilen görüşmeyi yaptıktan sonra personele verilen 19/4/2010 tarihli vardiya listesini kabul etmeyerek uymayacağını söyleyerek vardiya listesini yırtıp attığını, yüksek sesle “ben bunları Savcılık’a, Valilik’e şikayet ettim, Bakanlık’a kadar da şikayet edeceğim, onlar benimle uğraşıyor ben de onlarla uğraşacağım” dediğini, bu konudaki tutanağın 25/5/2010 tarihinde personel sorumlusu E.. Ö.. tarafından üst yazı ile işveren vekili Namık’a iletildiğini, davalının fesih ve 27/5/2010 tarihinde son bir görüşme kararı aldığını, 27/5/2010 tarihinde davacının kapıda arbede çıkardığını, “üçkağıtçılar, şerefsizler beni işten atamazsınız” diye kapı önünde bağırdığını, olayın büyümemesi için davacının içeri alındığını, yönetimin bilgilendirmesi üzerine iş aktinin feshine karar verildiğini, fesih nedeninin davacının Çevre Müdürlüğü’ne yaptığı gayrı resmi şikayet ve işveren hakkındaki aşağılayıcı beyanları olduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, Gerze Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/207 Esas sayılı dosyasının tetkikinde katılanın T.. Y.., sanıkların N. Ö., N. D. olduğu, 5188 sayılı Kanun’a aykırılık nedeniyle sanıklar hakkında dava açıldığı ve yargılamasının devam ettiği, davalı iş yerinden celp edilen davacının iş yeri sicil dosyası incelendiğinde 16/04/2010 tarihinde davacının vardiya listesini yırtıp attığı ve bu esnada yüksek sesle iş yerini Savcılık’a şikayet ettiğini, Valilik’e, Bakanlık’a şikayet edeceğini söyleyerek, “siz beni daha atmayın ben bunun hesabını sorarım” şeklinde söylediğine ilişkin tutanak tutulduğu, bu tutanağın şirket yetkililerine 25/05/2010 tarihinde iletildiği, 27/05/2010 tarihinde E.. U..’nın imzası bulunan belgede davacının 27/05/2010 tarihinde işyerine geldiği kendisine iş akdi biteceğinden inceleme yapıldığı bu sebeple kendisini içeri alınamayacağı söylendiğinde davacının “çekil lan git, üç kağıtçılar, şerefsizler” diyerek yönetime sövdüğü, “beni işten atamazsınız” diye bağırdığı, bu durumda haklı nedenle feshe konu olan olaylardan 16/04/2010 tarihinde gerçekleşen olayın 25/05/2010 tarihinde şirket yetkilileri tarafından öğrenildiği ve davalı vekilinin cevap dilekçesinde feshe konu olaylardan olduğunu belirttiği, ” Şirketin ticari itibarını zedeleyici, şeref ve haysiyetini kırıcı isnat ve beyanlar ” olduğu iddia edilen davacının iş yeri yönetimine ” Üç kağıtçılar, şerefsizler ” dediğine ilişkin olayında 27/05/2010 tarihinde şirket yetkilileri tarafından öğrenildiği ve 6 iş günü içerisinde fesih hakkının kullanıldığı , davacının davalı iş verenin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf ettiği ve davranışlarda bulunduğu, davacının hareketinin 4857 sayılı Yasa’nın 25/II-b maddesinin ihlali niteliğinde olduğu, davalının feshinin haklı nedene dayandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Somut olayda, davalı vekilinin dilekçelerinde, iş aktinin 5188 sayılı Kanun’a aykırılık iddiası ile davacının Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı ve sonucunda Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açılan haksız şikayet sebebi ile iş aktinin feshedilmediği, davacının Çevre Müdürlüğü’ne yaptığı gayrı resmi ve asılsız şikayet ve işveren hakkında aşağılayıcı beyanda bulunması iş aktinin feshedildiği, davacının 16/4/2010 tarihinde işveren vekili N. D. ile konuştuktan sonra talepleri reddedilince vardiya listesini yırtıp attığı, vardiya listesini kabul etmeyerek bu listeye uymayacağını belirttiği, yüksek sesle “ben bunları Savcılık’a, Valilik’e şikayet ettim, Bakanlık’a kadar da şikayet edeceğim, onlar benle uğraşıyor, ben de onlarla uğraşacağım” dediği, buna dair tutanağın işveren vekili Namık’a 25/5/2010 tarihli üst yazı ile iletildiği, bu konuyu yani haksız şikayet olayını öğrenen yönetimin fesih kararı almakla birlikte son bir görüşme yapmak için 27/5/2010 tarihinde yeniden görüşme kararı verdiği belirtilmiştir.
Davalının fesih gerekçeleri içinde bildirdiği, davacının Çevre Müdürlüğü’ne yaptığı gayrı resmi asılsız şikayet’e ilişkin dosyada delil yoktur.
Dosya içeriğinden, şahit beyanlarından ve davalının ibraz ettiği işyeri belgelerinden, 16/4/2010 tarihli olay üzerine davalıca 25/5/2010 tarihinde davacının işten çıkarılması kararı alındığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, davalının davacıya gönderdiği cevabi ihtarnameden, davalının fesih kararının davacıya 27/5/2010 tarihinde sözlü olarak bildirildiği ve fesih bildiriminin 29/5/2010 tarihinde yapılacağının da davacıya E.. Ö.. tarafından bildirildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının 27/5/2010 tarihinde gerçekleştirdiği savunulan söz ve davranışlarının iş aktinin davalı tarafından feshedilmesi kararı alınarak bu kararın davacıya sözlü olarak bildirilmesinden sonraki bir tarihte meydana gelmesi nedeniyle feshe dayanak yapılamaz.
Davacının işyeri yetkililerine ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı ve Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava olarak görülen şikayeti ise, Başsavcılıkça iddianame düzenlenerek dava açılmasına yeter suç şüphesi görüldüğünden, davacının hak arama özgürlüğü ve şikayet hakkı kapsamında kalmasının yanı sıra, bizatihi davalı savunmasında bu fesih nedeni olarak ele alınamaz.
Bu durumda 16/4/2010 tarihli tutanağa konu eylemlerin haklı feshe dayanak teşkil edip etmeyeceği açısından olayın irdelenmesi gerekmektedir.
Davalı şahitlerinden E.. Ö.., Mahkeme’de ” iş yerinde kişileri işe almaya ve işten çıkarmaya yetkili kişi N. D.’dır ve iş yerinde her ayın genellikle 25’inde işçilerin performans değerlendirmesi için toplantı yapılır, 25/05/2010 tarihinde yapılan performans değerlendirmesinde N. D.’a bu tutanak sunulmuştur” şeklinde beyanda bulunmuştur. Buna göre, 16/4/2010 tarihli tutanağın 25/4/2010 tarih yerine 25/5/2010 tarihinde işleme alındığı açıklanamadığı gibi, 16/4/2010 tarihinde gerçekleştiği savunulan fesih sebebi hakkında, daha önce bir karar verilmeyerek aradan yaklaşık 40 gün geçtikten sonra 25/5/2010 tarihinde fesih yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Davalı işverenlik her ne kadar bir anonim şirket ise de, yaklaşık 40 günlük süre, feshe ilişkin olayın fesih kararı almaya yetkili birime iletilerek bir karar bağlanması için gereken makul süreden fazladır. Sonuç olarak, 16/4/2010 tarihli işverenlik tutanağına bağlı olay açısından, olayın içeriğinin incelenmesine gerek olmaksızın, 6 iş günlük hak düşürücü sürenin geçirildiği anlaşılmaktadır.
Yukardaki açıklanan hususlar nazara alınarak kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talebine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenler ile, temyiz edilen kararın BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 18/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.