Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/33532 E. 2016/5299 K. 08.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/33532
KARAR NO : 2016/5299
KARAR TARİHİ : 08.03.2016

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

DAVA : Davacı, ücret, hafta sonu çalışma ücreti, fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davacının davalı işyerinde 01/10/2011 tarihinde kebap ustası olarak çalışmaya başladığını, 10/08/2012 tarihinde iş akdinin işveren tarafından feshedildiğini ileri sürerek, ücret, hafta sonu çalışma, fazla çalışma, genel tatil alacaklarını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının hiçbir alacağının bulunmadığını, ….kayıtlarında belirtilen tarihler arasında çalıştığını, asgari ücret aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, dinlenen davacı tanık anlatımları doğrultusunda davacının işyerinde haftada 45 saatin üzerinde çalıştığı böylece fazla çalışma alacaklarının oluştuğunu kanıtladığı, aynı şekilde davacının haftanın 7 günü ve genel tatillerde çalıştığı hafta ve genel tatillerini kullanmadığının kanıtlandığı, davalı işverence davacının ücretlerinin ödendiği kanıtlanamadığından davacının ücret alacağının da bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, kebap ustası olarak çalıştığı anlaşılan davacı günlük 130 TL yevmiye ile çalıştığını iddia etmiş, işveren davacının kayıtlardaki ücreti aldığını savunmuştur. Hükme esas alınan hesaplamada bilirkişi tarafından, davacının maaşının brüt 3000 TL olduğuna dair bankaya sunulmak için verilen 10/02/2012 tarihli yazı esas alınarak ücretin belirlendiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş kebap ustası olan işçinin fesih tarihindeki ücretinin ne olabileceğinin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda emsal ücret araştırması yapmak ve tanık beyanları ile bir bütün halinde değerlendirmeye tabi tutmak suretiyle sonuca varmaktır. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.
3-Davacının işyerindeki çalışma düzeni taraflar arasında tartışmalıdır.
Davacı ve davacı tanıkları iş yerinde haftada 7 gün 07.00-23.00 saatleri arasında çalıştığını iddia etmiş, davalı ve davalı tanıkları ise haftanın 6 günü iki vardiya şeklinde 10.30-18.30, 14.00-22.00 saatleri arasında çalışıldığını savunmuştur.
Mahkemece kabul edilen hükme esas bilirkişi raporunda davacı tanık anlatımlarına değer verilerek ve ara dinlenme 1,5 saat düşülerek fazla mesai hesaplanmış ve buna göre fazla çalışma ve hafta tatili ücreti hüküm altına alınmıştır.

4857 sayılı kanunun 67 nci maddesi gereğince günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile dinlenme saatleri işyerlerinde işçilere duyurulur. Diğer taraftan 16 saatlik çalışma süresinde ara dinlenmesinin kişinin yemek ve ihtiyaç molası dikkate alınarak en az iki saat kabul edilmesi gerekir.
Bu nedenlerle öncelikle iş yerinde haftalık çalışma düzeni somut olarak ortaya konmalı ve tanık beyanlarındaki çelişki giderilmelidir. Çelişki giderilmediği takdirde hangi tanık beyanlarına üstünlük verildiği gerekçelendirilmeli, haftalık çalışma günü ve haftalık fazla mesai süresi belirlendikten sonra hafta tatili ve fazla mesai ücreti hesaplanmalıdır. Eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 08/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.