Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/29756 E. 2014/30769 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/29756
KARAR NO : 2014/30769
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : KOCAELİ 6. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2014
NUMARASI : 2013/247-2014/302

DAVA :Davacı, olumlu yetki tespitinin itirazına karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili beyan ve dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin aynı iş kolunda kurulu toplam yedi işyerinde yetki tespit tarihinde çalışan işçi sayısı 176 olduğunu, 6356 sayılı Kanunun 41. Maddesinde işletme tipi toplu iş sözleşmesi için nisap %40 olduğundan, işçi sendikasının işletmeye dair işyerlerinde 176 x 0,40 =70 üyesi olması gerektiğini, oysa Bakanlıkça verilen işletme tipi TİS yetki belgesi işçi sendikasının 2 işyerinde 51 üyesi olduğundan gerekli çoğunluğu sağladığı için verildiğini, yeterli nisap konusunun da kanuna açıkça ikinci bir aykırılık teşkil ettiğini, davalı Ç.. B.. tarafından diğer davalı Ö..Gıda İş Sendikasına verilen yetki tespit belgesinin 6356 Sayılı Kanunun amir hükümlerine (işyeri ve yeterli üye sayısı açısından) aykırı olduğu, (68656013/103.02.2541 sayılı 04 Şubat 2013 tasdik tarihli ) ikinci defa verilen / gönderilen işletme tipi yetki belgesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı T.C.Ç.. B.. vekili beyan ve dilekçelerinde özetle; Davalılardan Ö.. Gıda İş Sendikasının adı geçen işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için 28/01/2013 tarihinde başvuruda bulunduğunu, başvuru tarihi itibariyle söz konusu işyerlerinde 112 işçinin çalıştığını bunlardan 51 işçinin Öz Gıda İş Sendikasına üye olduğunun tespit edildiğini, buna ilişkin yetki tespit yazısının taraflara gönderildiğini, Kocaeli Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü tarafından 14/02/2013 tarih ve 1110 sayılı yazı ile tespit yazısına yasal süre içerisinde herhangi bir itirazın olmadığının bildirilmesi üzerine de adı geçen sendikaya 21/02/2013 tarihli ve 3827 sayılı yetki belgesi verildiğini, ayrıca söz konusu işyerlerinde toplu sözleşme yapmak üzere Ö.. Gıda İş Sendikasına verilen ancak işverene tebliğ edilmeyen 04/02/2013 tarihli 2541 sayılı yetki tespit yazısının 07/06/2013 tarihli ve 9666 sayılı yazı ekinde işverene tebliğ edildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı Ö..Gıda İş Sendikası vekili beyan ve dilekçelerinde özetle; Öncelikle davanın süresinde açılmadığını, usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu sigorta bildirgelerindeki işyeri sicil numaralarından anlaşıldığı üzere davacı şirkete ait işyerlerinden sadece iki tanesinin gıda işkolunda olduğunu, diğer işletmelerin farklı işkollarında olduğunu, bu hususun işveren ve bakanlık kayıtlarından anlaşılacağını, ayrıca davacının kendi işyerlerini farklı işkollarında kaydettirdiğini ve şimdi bu işyerlerinin gıda işkoluna dahil edilmesini talep etmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gibi hukukun temel prensibi olan hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak elde edemez kuralına da aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak; tespit kararının sadece bu işyerlerine münhasır verildiği ve sadece bu işyerlerinin gıda işkolunda ve işletme düzeyinde olduğu kabul edildiği takdirde dahi; bilirkişi raporunda belirtiliği üzere 136 çalışan 51 sendika üyesi işçi bulunacağından bu durumda dahi %37,50 oranında sendikalı işçi bulunduğundan davalı Ö.. Gıda İş Sendikasının 6356 sayılı Yasanın 41.maddesinde düzenlenen “Başvuru tarihinde çalışan işçilerin işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması” koşulunu taşımadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalılar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı şirketin işyerlerinin aynı işkolunda yer alıp işletme oluşturup oluşturmadığı ve yetki tespitine itiraz davasında hangi mahkemenin yetkili olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda bir işletme toplu iş sözleşmesi için yetki başvurusu ve davacının Balıkesir ve Kocaeli ‘nde bulunan işyerlerinin işletme oluşturduğunun kabulüyle yetki tespit işlemi söz konusudur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6356 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkrasında yer alan düzenlemenin yetki süreci devam ederken ortaya çıkan ve çözümü aynı maddenin 1. fıkrasında özel olarak düzenlenen işkolu tespit prosedürü ile mümkün olan işkolu uyuşmazlıklarıyla sınırlı olarak değerlendirilmesi gereklidir. Ancak gerek 6356 sayılı Kanun’da gerekse mülga 2822 sayılı Kanun’da işletme kapsamına ilişkin uyuşmazlıkların bekletici mesele yapılamayacağına dair yukarıdaki düzenlemeye benzer bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca işletme toplu iş sözleşmesi yapılmasına ilişkin kural kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenlerle işletme kapsamına ilişkin bir uyuşmazlık söz konusu ise, mahkemenin bu uyuşmazlığı çözmeye de yetkili olması halinde işletme olup olmadığı ile varsa kapsamına ilişkin uyuşmazlığın, mülga 2822 sayılı Kanun’un uygulandığı olaylarda söz konusu Kanunun 3. maddesinin 3. fıkrası hükmüne göre, 6356 sayılı Kanun’un uygulandığı olaylarda ise anılan Kanunun 34. maddesinin 4. fıkrası hükmüne göre ön mesele olarak çözüme kavuşturulması gereklidir. Yetki uyuşmazlığını inceleyen mahkemenin işletme olup olmadığı ile varsa kapsamına ilişkin uyuşmazlığı çözmeye yetkili olmaması halinde ise yine aynı hükümlere göre bu problemin çözümü bekletici mesele yapılmalıdır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, yetkili mahkemenin belirlenebilmesi için önce davacının Kocaeli, Ankara, Balıkesir, İstanbul, İzmir’de bulunan işyerlerinin işletme oluşturup oluşturmadıklarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Toplu iş hukukunda bir toplu iş sözleşmesi ünitesi olan işletmeden söz edebilmek için kural olarak aynı işverene ait, aynı işkolunda yer alan işyerlerinin bulunması gereklidir. İşverenin işletme kapsamındaki işyerleri için ancak tek bir toplu iş sözleşmesi yapılabilir. Bu toplu iş sözleşmesi ise işletme toplu iş sözleşmesidir. Bu kural yukarıda da kısaca bahsedildiği üzere kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmelidir. Mahkemece, davalı Bakanlık tarafından verilen cevap yeterli kabul edilerek işletmenin var olup olmadığı belirlenmiş, bu konuda yeterli araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Bu nedenle ortada bir işletme olup olmadığı, bu işletmenin kapsamına hangi işyerlerinin dahil edilmesi gerektiği ile varsa merkezi netleştirildikten sonra yetkili mahkemenin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
İşkolu kavramı sendikaların faaliyet alanlarını belirleyen temel bir öğedir. Birbirine benzer işler bir hukuki kalıp altında toplu iş hukukuna sunulmaktadır.
İş kolu tespitinde birim olarak işyerinin alınacağı normatif düzenlemelerin tartışmasız bir sonucudur. 4857 Sayılı Yasanın 2.maddesinin gerekçesinde iş yeri tanımı teknik bir amaca, diğer bir deyişle mal ve hizmet üretimine yönelik ve değişik unsurlardan meydana gelen bir birim olduğu belirtilmiştir. İşyerinin sınırlarının saptanmasında “işyerine bağlı yerler” ile “eklentiler” ve “araçların” bir birim kapsamında oldukları belirtildikten sonra özellikle bir işyerinin mal ve hizmet üretimi için ayrı bir alanı da kullanması halinde bunların tek işyerimi yoksa bir birinden bağımsız işyerleri mi sayılacağı konusunda “amacta birlik”, aynı teknik amaca bağlı olarak üretimde bulunma, nitelik yönünden bağlılık ile “yönetimde birlik”, aynı yönetim altında örgütlenmiş olma koşullarının aranacağı düzenlenmiştir. Öte yandan teknolojik ve ekonomik gelişmeler bir işyeri çerçevesinde mal ve hizmet üretimi, pazarlama ve müşterilere sunulması yönünden çok yönlü bir yapısal değişikliği gerektirmesi nedeniyle bir işyerinin amacının gerçekleşmesinde işlerin görülmesi işyerinin kurulu bulunduğu “yerin” dışına taşmış, özellikle “işveren kurulan iş organizasyonu” içerisinde işyeri niteliğinde olmayan irtibat bürolarına veya yurt genelinde veya ilin içinde işlerin yürütüldüğü örgütlenmeye kadar genişletmek gereksinimi duyulmuştur. Bu bağlamda 2.maddede “iş yeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür” hükmü getirilmiştir (Bu konuda ayrıntılı bilgi için Bkz.Esener, Turhan: İş Hukuku Bası 3 Ankara 1978 sh 83-84; Ekonomi, Münir: İş Hukuku, Ferdi İş Hukuku C 1, İstanbul 1987 sh 59; Çelik, Nuri: İş Hukuku Dersleri Bası 21, İstanbul 2008 sh 56-57; Narmanlıoğlu, Ünal: İş Hukuku II Ferdi İş İlişkileri Bası 3 İzmir 1998 sh 121; Süzek Sarper; İş Hukuku Bası 4 Ankara 2008 sh 173-178; Mollamahmutoğlu Hamdi İş Hukuku Bası 3 Ankara 2008 sh 191-201; tüm genişliği ve ayrıntılarıyla Yenisey/Doğan, Kübra: İş Hukukunda İşyeri ve İşletme, Yayınlanmış Doçentlik Tezi, İstanbul 2007 sh 23-37).
İşyerinin özelliğini veren temel öğe teknik amaçtır. Mal ve hizmetin kazanç amacıyla yahut başka bir amaçla üretilmesi arasında bir fark bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla hizmet üretimi veya mal üretimi tek başına teknik bir amaç olabilir. Sonuç olarak işyeri teknik bir amacı gerçekleştiren temelde örgütsel bir birlikteliktir. İşyeri sürelikli bir organizasyon içerisinde örgütlenmeyi gerektirir. Organizasyon özünde maddi ve maddi olmayan öğelerin yanında emeğin varlığını da içinde barındırır.
Aynı işverene ait iki üretim birimi aynı teknik amacı elde etmek için örğütlenmişse yahut bu yerlerde aynı teknik amacın farklı üretim amaçları gerçekleşiyorsa amaçta birlik sağlanmıştır.
Farklı üretim birimlerinin tek bir işyeri sayılması için aynı arazi sınırları içinde bulunmaları gerekmemektedir. Fakat birimler arasındaki uzaklık işlerin tek elden yürütümünü engelleyecek boyutta olmamalı çünkü farklı birimler arasında amaçta birlik bulunsa dahi yönetimde birliğin sağlanmasının zorluğu tartışmasızdır.
Toplu İş Hukuku anlamında işyerinin işçilerin dayanışmadan kaynaklanan ortak menfatleri oluşmasına olanak sağlayan ve faliyetlerini sürdürebileceği bir sürekliliğe sahip ve işverenede asıl işin girdiği iş kolunda sendikal muhatap yaratacak bir birim olması gerekmektedir. Alman ve Fransız Hukukunda işyerinin neresi olduğu ve sınırlarının belirlenmesi sosyal tarafların özerkliğine terk edilmiştir. Oysa hukukumuzda işyeri mutlak ve tartışmasız olarak kabul edilmektedir. İşyeri kavramı fonksiyonel bir kavramdır ( Doğan, Yenisey: sh 443,447). İşletme ise genel olarak iktisadi bir amacın gerçekleşmesi için aynı işverene ait birden fazla işyerinin örgütlenmesi ile oluşmuş bir ünite olarak tanımlanmaktadır. İşyerini işletmeden ayıran temel ölçütlerden biri izlenen amaçtır. İşletme mutlaka ekonomik bir amaç gütmesi gerekmez. İşyeri işletmenin genel olarak bağımsız bir bölümü olarak düşünülmesi gerekir. Ticaret Hukukundaki işletmeden farklı bir amaç gütmektedir. Çünkü ticari işletmelerde işçi çalıştırma zorunluluğu bulunmamaktadır.
İşyeri ve işletme ayrımında organizasyon kavramıyla bir ayrıştırmaya gitmek de mümkün değildir. Çünkü işletmenin de işyerinin de aynı organizasyon içerisinde örgütlenmesi mümkündür. Ancak işletmenin işyerine göre büyüklüğü aynı şekilde organizasyondaki büyüklüğünü gerektireceği kaçınılmazdır. Öte yandan işverenin ötesinde işletmenin profosyonel bir yönetim kadrosu oluşturacağı da gerçektir.
Somut olayda temel problem davacının tespit dışı bırakıldığını ileri sürdüğü işyerlerinin de tespit yapılan ve işletme oluşturduğunun kabulüyle yetki tespitine konu edilen işyerleriyle birlikte işletme oluşturup oluşturamayacağıdır. Mahkemece davacı A.. ve İhtiyaç Maddeleri San. ve Tic. A.Ş.’nin Kartal/İSTANBUL İkitelli/İSTANBUL. Macunköy/ANKARA ve Bornova/İZMİR adreslerinde faaliyet gösteren şube işyerlerinin işkolu bildirimini hangi tarihte yaptığının bildirilmesi istenilmiş; müzekkere cevabı ekinden gönderilen işyeri bilgilerinde bir kısım iş yerinin taşımacılık iş kolunda bildirildiği , bu bildirimlerin hangi tarihte yapıldığı açıklanmadığından yargılamada ileri sürülen 17.04.2008 tarihli iş kolu tespitinden önce mi, sonra mı, yapıldığı anlaşılamamıştır.Bu işyeri bildirgelerinde ve işkolu tespit kararında yer alan B.M Dosya numaraları karşılaştırıldığında mahkemece yetki tespitine dahil edilen işyerlerine ait B.M Dosya numaralarıyla aynı olmadığı ; adres bilgilerinin ise aynı olduğu gözlemlenmiştir.
6356 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca işkolu tespit süreci işletilmediği sürece işyerinin girdiği işkolu sosyal güvenlik kayıtlarındaki koddan hareketle belirlenecektir. Mahkemece öncelikle 2008 yılına ait işkolu tespit kararından sonra yapılmış bir bildirim olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalı; 2008 yılına ait işkolu tespit kararına ilişkin evraklar getirtilerek; davacının Kocaeli, Ankara, Balıkesir, İstanbul , İzmir ‘de yer alan işyerlerine ilişkin SGK kayıtları, ticaret sicil kayıtları, ana sözleşme ile işyerlerindeki organizasyonu ve varsa işyerlerinin birbirleriyle ilgilerini gösterir yönetsel belgeler dosya kapsamına dahil edilmeli, burada yapılan işlerin bağımsız nitelikte olup olmadığı ,sonucuna göre ortada tek bir işyeri ve ona bağlı yer mi, birden fazla işyeri mi olduğu, birden fazla işyeri mevcut ise bunun toplu iş hukuku anlamında aynı işkolunda yer alan işyerlerinden oluşan bir işletme mi olduğu, eğer işletme söz konusu ise bunun merkezinin neresi olduğu ortaya konulduktan sonra yetkili mahkeme olunup olunmadığı belirlenmelidir. Bu noktada gerekirse keşif ve bilirkişi deliline de başvurularak sonuca gidilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.