Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/28153 E. 2016/703 K. 13.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/28153
KARAR NO : 2016/703
KARAR TARİHİ : 13.01.2016

MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2014
NUMARASI : 2012/184-2014/380

Davacı, kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı Talebinin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı şirkete ait işyerinde 16/06/2010 tarihinde operasyon sorumlusu olarak işe başladığını, sigorta girişinin işveren tarafından geç yapıldığını, fazla çalışma ücreti ile son aya ait maaşının ödenmediğini, işyerinde işveren tarafından davacıya hakaret edildiğini, davacının kötü muameleye maruz kaldığını, tüm bu nedenlerle davacının iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti ve ücret alacaklarını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının 16/01/2011 tarihinde işe başladığını, davacının iddialarının asılsız ve mesnetsiz olduğunu, davacının asgari ücretle çalıştığını, davacının fazla çalışma yapmadığını, izinlerini kullandığını, davacının başka bir işyerinde daha yüksek ücretli bir iş bulduğu için iş akdini feshettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş akdinin davacı işçi tarafından ücret, fazla çalışma ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının ödenmemesi nedeniyle haklı olarak feshedildiği, davacının kıdem tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle, talep edilen tüm alacakların bilirkişi raporu doğrultusunda kabulüne ya da kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı aylık ücretinin net 2.000 TL olduğunu iddia etmiş, davalı ise davacıya brüt 837 TL ödendiğini savunmuştur.
Dosya kapsamından, davacının davalı şirkete ait işyerinde 16/06/2010-28/01/2012 tarihleri arasında 1 yıl 7 ay 12 gün süre ile operasyon sorumlusu olarak çalıştığı anlaşılmaktadır.
Davalı işveren tarafından dosyaya sunulan ve davacının imzasını içeren 2011 yılı Temmuz-Aralık dönemine ait ücret bordrolarında, davacının ücretinin brüt 837 TL olduğu gözükmektedir.
Emsal ücret araştırması kapsamında;
1- Sosyal -İş Sendikası tarafından dosyaya sunulan yazıda, davacının ücretinin tüm yan ödemeler dahil net 2.500 TL olabileceği belirtilmiştir.
2- İstanbul Ticaret Odası, davacının bordrolarda gösterilen ücret ile çalışabileceğini ifade etmiştir.
3- TÜRSAB ise, iyi derecede Arapça bilen, sektörde 15 yıllık tecrübesi olan, Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu bir işçinin net 2.000 TL ücret alabileceğini belirtmiştir.
Davalı tanıklarının, davacının ücreti konusunda bir beyanda bulunmadıkları anlaşılmıştır.
Davacı tanığı H.. Y.., davacının Arapça bildiğini, kendisinin ise Arapça bilmediğini, kendi maaşının 1.500 TL olduğunu, davacının son olarak 2.000 TL ücret aldığını tahmin ettiğini söylemiştir.
Davacı tanığı B. T., davacının ücretini tam olarak bilmediğini ancak en az net 1.200 TL-1.500 TL olması gerektiğini düşündüğünü söylemiştir.
Fesih tarihi itibariyle aylık brüt asgari ücretin 886,50 TL olduğu tespit edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının net 2.000 TL ücret aldığı, bu miktarın brütünün 2.791,34 TL olduğu kabul edilmiş ve alacaklar bu miktar üzerinden hesaplanmıştır.
Yukarıda yapılan tespitler kapsamında, her ne kadar mahkemece davacının ücretinin net 2.000 TL olduğu kabul edilmiş ise de, davacının kıdemi, yaptığı iş, tanık beyanları, emsal ücret araştırması kapsamında dosyaya sunulan cevabi yazılar hep birlikte değerlendirildiğinde, davacının ücretinin net 1.500 TL olduğunun kabulü gerekir.
O halde mahkemece yapılması gereken, talep edilen alacakları aylık net 1.500 TL üzerinden yeniden hesaplattırmak ve sonucuna göre bir karar vermektir. Karar bu yönüyle hatalı olup bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.