Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/27497 E. 2014/33189 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/27497
KARAR NO : 2014/33189
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

MAHKEMESİ : GEBZE 1. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2010
NUMARASI : 2007/456-2010/260

DAVA : Davacı vekili, davacının kıdem, ihbar(kötüniyet) tazminatı ile ücret, ikramiye, sosyal yardım, yıllık ücretli izin ve fazla mesai ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulü ile hesaplanan yıllık ücretli izin alacağının tahsiline, diğer hususlar bozma dışı kalarak kesinleştiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi tarafından dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini belirterek, yargılama sırasında iflasına karar verilen ve iflas idaresi tarafından temsil edilen davalı şirketten, kıdem, ihbar(kötüniyet) tazminatı ile ücret, ikramiye, sosyal yardım, yıllık ücretli izin ve fazla mesai ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın kısmen kabulüne dair kararın davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, yıllık ücretli izin yönünden karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılama sonunda ise davanın kısmen kabulü ile hesaplanan yıllık ücretli izin alacağının tahsiline, diğer hususlar bozma dışı kalarak kesinleştiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar bozma sonrası şirket temsil eden iflas idaresi vekili tarafından, bozma ile önceki hükmün tamamıyla ortadan kalkması nedeni ile tüm istekler hakkında karar verilmesi gerektiği, ayrıca iflas sonrası kayıt kabul davası olduğu gerekçesi ile karar temyiz edilmiştir.
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesine göre;
“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesi ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”
hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.sayılı kararında da bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.
Bu açık düzenlemeler nedeni ile bozma ile önceki hüküm ortadan kalktığından bozma konusu yapılmayan istekler hakkında da olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekir. Bozma konusu olmayan isteklerin kesinleştiğinden söz edilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi anılan usul hükümlerine aykırılık teşkil eder(HGK. 10.10.2012 gün ve 2012/9-851 Esas, 2012/705 Karar).
Mahkemece anılan usul kurallarına aykırı olarak yıllık ücretli izin dışındaki isteklerle ilgili taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar yönünden yeninden hüküm kurulmaması ve yazılı şekilde bozma dışı kalarak kesinleştiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması hatalıdır.
2. Somut olayda davacının iş sözleşmesi davalı işyerinin ekonomik sıkıntı içinde olması sebebi ile feshedilmiştir. Yargılama devam ederken şirketin iflas ettiği, iflas idaresinin davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya içerisinde İflas Müdürlüğü yazı cevabına göre davacı vekilinin davacı dahili 106 işçi adına II. Alacaklılar Toplantısına katıldığı, asliye ticaret mahkemesinde kayıt kabul davası açtığı belirtilmiştir.
Davacının iflas masasına karşı ayrıca kayıt kabul davası açtığı ileri sürüldüğüne göre sözkonusu dava dosyasının getirtilip incelenerek dava konusu isteklerin kayıt kabul davasında ileri sürülüp sürülmediği, tespit edilmeli, aynı taleplerle ilgili olarak ayrıca kayıt kabul davası açılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı belirlenmeli; kayıt kabul davasının, davalı işverenin iflası ile kayıt kabul davasına dönüşmüş olan bu davaya olan etkisi üzerinde durularak bundan sonra toplanan delillere göre değerlendirme yapılarak sonuca gidilmelidir. Belirtilen yön gözetilmeden karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilgiliye iadesine, 10.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.