YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22662
KARAR NO : 2016/699
KARAR TARİHİ : 13.01.2016
MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
Davacı, 37.800 TL alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı… avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı Talebinin Özeti:
Davacı vekili, davalı şirket ile diğer davalı …’in ve …’in firmasının ortak ve bağlantılı çalıştığını, şirketin gerçek sahiplerinin … ve ….’in ağabeyi olan … olduğunu, davacının 2009 yılının Temmuz ayında davalı şirkette anlaşmalı olarak çalışmaya başladığını, davacının bordrolu olmadığını, davacının aylık ücretinin 1.700 TL olduğunu, davacının 2009 yılının 8 inci ayından itibaren davalılara borç para verdiğini, bu borç verme durumunun 2010 yılının 2 nci ayına kadar devam ettiğini, davalıların aldıkları borçların bir kısmını davacıya ödediklerini, davacının davalıların yanında 2009 yılının Temmuz ayından 2010 yılının Şubat ayına kadar çalıştığını, davacının maaşlarının ödenmediğini, davacının çalıştığı süre boyunca davalılara verdiği borç paralar ile maaş alacaklarının toplamının 37.880 TL olduğunu, davacının davalılardan olan alacaklarının tahsili için davalılar hakkında Büyükçekmece İcra Müdürlüğünde icra takibi başlattıklarını, davalıların icra takibine ayrı ayrı itiraz ettiklerini, davalı …’in zor duruma düşünce tüm borç ve alacaklarını davalı şirkete devrettiğini ileri sürerek, 37.800 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı …, gerek görevsiz mahkemedeki gerekse dosya görevli mahkemeye gönderildikten sonra yapılan yargılama sırasındaki beyanlarında, davacının kendi işçisi olmadığını, diğer davalı şirketin kurucusu, yöneticisi, hissedarı, ortağı, yetkilisi ya da yetkili müdürü olmadığını, bahsi geçen şirket ile bir bağının olmadığını, hakkında açılan davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
Davalı …. Temsilcisi … duruşmadaki beyanlarında, davacıya borçlarının olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalıların aralarında organik bağ bulunduğu yönündeki beyanlara itiraz etmemeleri ve tanık beyanları nazara alındığında, davalılar arasında organik bağ bulunduğu, davacı ile davalılar arasında hizmet ilişkisinin bulunduğu, davacının bir kısım ücretlerinin ödenmediği gerekçesiyle, ücret alacağı talebinin kısmen kabulüne diğer taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı … vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Davalı …’in husumete yönelik temyiz itirazı üzerine yapılan incelemede;
Taraf sıfatı (husumet, sıfat), davacının davaya konu yaptığı sübjektif hak ile taraflar arasındaki bağ, ilişkidir. Dava dilekçesinde davacının, “davacı ve davalı” olarak gösterdiği kişiler, şeklen o davanın tarafıdır. Ancak, mahkemece dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, dava dilekçesinde gösterilen kişi ya da kişilerin o hak ile bir bağının, ilişkisinin olması lazımdır. Dava dilekçesinde gösterilen kişi ya da kişilerin gerçek anlamda davacı ya da davalı sıfatına sahip olmaları gerekir.
Bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin, dava ve taraf ehliyetine sahip olmaları, bu kişilerin taraf sıfatını haiz olduğu anlamına gelmez. Bir kişinin davada gerçekten davacı ya da davalı sıfatı yoksa dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilemez ve dava sıfat yokluğundan reddedilir.
Bir hakkı talep etme yetkisi ve bu bağlamda dava yoluyla talep etme yetkisi o hakkın sahibine aittir. Dolayısıyla davacı olabilmek için kural olarak o hakka sahip olmak gerekir. Buna aktif husumet denir. Bir hak, hak sahibi olmayan bir kişi tarafından talep ve dava edilirse dava aktif husumet yokluğundan reddedilir. Talep ve dava edilen hakka uymakla yükümlü olan kişi ya da kişiler ise davalı sıfatını haiz kişilerdir (pasif husumet). Örneğin bir satım sösleşmesinden kaynaklanan ve satıcının malın bedelini talep ve dava ettiği bir davada, davacı satım sözleşmesinde satılan malın bedelini talep etme alacağı bulunan satıcı, davalı ise satılan malın bedelini ödeme borcu olan alıcıdır. Buna göre, kimin bir hakka sahip olduğu ve bu kapsamda bir davada kimin davacı kimin davalı olacağı usul hukukuna göre değil maddi hukuka göre belirlenmektedir.
Muhakeme hukuku açısından taraf sıfatına sahip olmak ya da olmamak verilecek karar açısından önemlidir. Taraf sıfatına sahip olmayan bir kişi tarafından açılan davada ya da taraf sıfatına sahip olmayan bir kişi aleyhine açılan bir davada, davaya konu hakkın var olup olmadığı yani hakkın esası hakkında bir karar verilemez, bu durumda mahkemece sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilir. Bu karar da davanın esasına ilişkin bir karardır ve kesin hüküm teşkil eder. Ancak, burada önemli olan nokta bu kararın sadece o davada taraf olarak gösterilmiş kişiler açısından kesin hüküm teşkil etmesidir.
İş hukukunda, taraf sıfatına sahip olabilmek için taraflar arasında hizmet sözleşmesinden kaynaklanan bir hukuki ilişkinin (iş ilişkisi,hizmet ilişkisi) bulunması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2 nci maddesinde, bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişinin işçi, işçi çalıştıran gerçek ya da tüzel kişinin yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşların işveren, işçi ile işveren arasındaki ilişkinin ise iş ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda davalı …, yargılama sırasındaki beyanlarında, davacının kendi işçisi olmadığını, diğer davalı şirket ile arasında bir bağ bulunmadığını, şirketin kurucusu, ortağı ya da yetkili temsilcisi olmadığını savunmuştur.
Her ne kadar hükmün gerekçesinde, davalıların aralarında organik bağ bulunduğu yönündeki beyanlara itiraz etmedikleri belirtilmiş ise de bu tespit yerinde değildir.
Dosya kapsamından, davacı ile davalılardan… arasında bir iş ilişkisinin bulunup bulunmadığı, davalılar arasında organik ve yapısal bir bağ olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
Bu nedenle, davacı ile davalılardan … arasında bir iş ilişkisinin olup olmadığı, davalılar arasında yapısal ve organik bir bağ olup olmadığı, davacının davalılara ait bir işyerinde mi yoksa birden fazla işyerinde mi çalıştığı, birlikte istihdamın olup olmadığı, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi ya da işyeri devri bulunup bulunmadığı, davalılar arasında bir hukuki ilişki varsa bu ilişkinin muvazaalı olup olmadığı, SGK kayıtlarında davacının çalışmasının görünüp görünmediği, çalışma görünüyor ise hangi davalıya ait işyeri için bildirim yapıldığı, davalı şirketin kurucularının, ortaklarının, yetkili ve sorumlu yöneticilerinin kim ya da kimler olduğu hususlarının araştırılarak, bu hususlara ait tüm bilgi ve belgeler celbedilerek sonucuna göre davalı…’in davada davalı sıfatının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekir. Mahkemece bu hususlar yerine getirilmeden, davalı …’in davadaki konumu ve sıfatı tam olarak saptanmadan, hüküm altına alınan alacaklardan diğer davalı şirket ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulması hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.