Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2014/21355 E. 2014/28091 K. 25.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21355
KARAR NO : 2014/28091
KARAR TARİHİ : 25.09.2014

MAHKEMESİ : ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2012/592-2013/1956

DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı,01.06.1998-22.03.2008 tarihleri arasında davalı şirkette muhasebeci olarak çalıştığını, 15.11.2006 tarihinde davalı işveren tarafından Suudi Arabistan’ın Medine şehrindeki şantiyede görevlendirildiğini,22.03.2008 tarihinde Türkiye’ye döndüğünde maaşlarının ödenmemeye başladığını,maaş ödemelerinin talep edilmesi üzerine ” ücret ödeyemeyiz,seni de bu durumda çalıştıramayız ” denilerek haklı neden bulunmaksızın tazminat ve diğer hakları ödenmeden işine son verildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL kıdem tazminatı,400,00 TL ihbar tazminatı ve 100,00 TL yıllık ücretli izin alacağı olmak üzere toplam 1.500,00 TL’nin yasal faizleriyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, şirketin iflas ettiğini, iflas eden şirket aleyhine dava açılamayacağını belirterek husumet ve görev yönünden davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davalı şirketin müflis olup 17.11.2008 tarih,saat 15:30 itibariyle şirketin iflasının açılmasına karar verildiği,dava tarihi itibariyle iflasına karar verilen şirket aleyhine dava açılamayacağı,her ne kadar 9.Hukuk Dairesince karar bozulmuş ise de;bozma ilamı sürecine kadar şirketin iflasına ilişkin bilgilerin dosyada bulunmadığı ve bu nedenle davacı lehine kazanılmış hak teşkil etmeyeceği gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Bilindiği üzere; 6100 Sayılı HMK’da (keza 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay HGK. nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında Mahkemenin 21.09.2010 tarihli 2009/232 E, 2010/ 484 K sayılı kararının Dairemizin 29.03.2012 tarih 2011/ 3038 E 2012/ 10621 K sayılı ilamı ile bozulmuş olmasına rağmen bu durumun davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceğine yönelik mahkeme gerekçesi yerindedir.
Ancak dosya içeriği itibariyle davalı şirket hakkında iflasın açılması kararı verildiği anlaşılmaktadır.
İflasın açılması, maddi hukuka ilişkin ilişkileri ve hükümleri cebri şekilde etkilediği gibi medeni usul ve icra hukuku kuralları üzerindede etki yaratır. Bu etkilerden biri de görev kurallarında meydana gelen değişikliktir. Görev kurallarındaki değişikliği dava açıldıktan sonra işverenin iflas etmesi hali ve iflas kararı verdikten sonra işçinin işverene dava açması hali bakımından ayrı ayrı incelemek gerekir.
İflasın açılması ile müflisin taraf olduğu hukuk davalarının ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonrasına kadar duracağı genel kural ise de ( İİK..m.194), yine bu hükmünün müstacel haller, tazminatsız ceza davaları, şeref ve haysiyete tecavüzden ve cismani zararlardan doğan tazminat davaları ile evlenme, ahvalı şahsiye veya nafaka davalarına uygulanamayacağı kabul edilmiştir. İcra ve iflas kanununun 194 üncü maddesinde ayrık tutulan “Müstacel haller” den maksat acele görülmesi gereken ve durduğu takdirde verilecek hükmün faydasız kalacağı davalardır. Bu davalarda hakim takdir hakkını kullanarak müstaceliyet kararı vermek suretiyle yargılamaya devam eder. İşçinin alacaklı olduğu iş hukukuna ilişkin bir dava işçinin sosyal durumu itibarıyle İİK.194 üncü maddenin gayesine uygun görülerek acele işlerden sayılmalı ve ikinci alacaklılar toplantısı beklenmeksizin yargılamaya devam edilmelidir.
Bunun yanında kanunun lafzına göre davacıların müflise karşı davaya devam edeceği izlenimi hasıl olmakta isede, masaya dahil mal ve haklar bakımından muflisin yetkisiz kalması keyfiyeti, kendisinin, müstacel de olsa bu davalara taraf olmaya devam etmesine manidir. Bu durum karşısında birinci alacaklılar toplantısı yapılmış ve iflas dairesi teşekkül etmişse, müstecel davalar ikinci alacaklılar toplantısı beklenmeden iflas idaresine karşı, birinci alacaklılar toplantısı henüz yapılmamış ve işin müstaceliyeti icabı, İflas idaresinin seçimini dahi beklemeye durum müsait değilse,bu takdirde İflas dairesi muflisin yerini alarak davaya iflasın açılmasından önce davanın görüldüğü iş mahkemesinde devam olunur.Böylece işçinin alacağının tahsili amacıyla iş mahkemesinde açılan davadan sonra işverenin iflasına karar verilmesi mahkemenin görevini etkilemez ise de, işverenin yerine geçecek olanı etkiler.
İflas kararı verildikten sonra, işçi işçilik haklarından doğan alacağının dayanağını ve miktarını iflas idaresine bildirir. Alacaklıların alacaklarının kaydettirmeleri için İİK’nun 219/2 maddesinde öngörülen 1 aylık sürenin bitiminden sonra, iflas idaresi alacakların doğru olup olmadığını incelemeye başlar. Maddi yönden incelemenin sonucu, kabul edilen her alacak tespit edilen sıraya göre sıra cetveline kaydedilir. Kabul edilmeyen alacaklar da ret sebepleri ile birlikte sıra cetvelinde gösterilir. İflas idaresi İİK’nun 232. maddesinde öngörülen sürede düzenlediği sıra cetvelini iflas dairesine verir ve alacaklıları aynı kanunun 166/2 maddesindeki usule göre ilan yoluyla haberdar eder.Ayrıca iflas masasına müracaat sırasında tebliğatı gösterir adres ve tebliğat masrafları için avans yatıranlara sıra cetveli tebliğ edilir. Sıra cetveline itiraz davalarında dava açma süresi, görev ve yetki İİK’nun 235. maddesinde düzenlenmiştir.Bu hükme göre dava açma süresinin ilandan itibaren başlıyacağı belirtildikten sonra, ayrıca İİK’nun 223/3. maddesi hükmünün saklı olduğu belirtilerek, iflas masasına müracaat sırasında tebliğatı kabule elverişli adresi gösterir yazı ve tebliğat masrafları için avans yatırmış alacaklılar bakımından ise sıra cetveline itiraz davası açma süresi sıra cetvelinin kendilerine tebliğinden itibaren başlar. Sıra cetveline itiraz davasının 15 gün içinde açılması gerekmektedir.Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınır. İcra ve iflas kanununun 235/1. maddesine göre sıra cetveline itiraz davası iflas kararı veren Ticaret mahkemesinin bulunduğu yerdeki her hangi bir Ticaret mahkemesinde açılabilir. Görevin belirlenmesinde dava değerinin önemi olmadığı gibi, buradaki mahkemenin yetkiside kamu düzenine ilişkindir.Bu durumda iş mahkemesinin görevli olduğu kabul etme olanağı yoktur.
Bu durum karşısında iş mahkemesinde görülmekte olan, işçi alacaklarına yönelik dava sırasında, işverenin iflası halinde, İİK’nun 194. maddesi uyarınca, davaya iş mahkemesinde devam edileceği, işçi alacaklarına ilişkin dava açılmadan önce işverenin İflası halinde ise, yukarıda belirtilen şekilde hareket ile, alacağın iflas masasına kaydedilmemesi halinde, Asliye Ticaret Mahkemesinde sıra cetveline itiraz davası açılması gerekir.
Somut olayda, davalı işverenin 27.11.2008 tarihi itibariyle iflasın açılmasına karar verildiği yani işverenin iflasından sonra davacı tarafından 06.03.2009 tarihinde işçilik alacaklarının tahsili için dava açılmış olmakla, bu dava sıra cetveline itiraz davası niteliğinde olup görevli mahkeme İcra ve İflas Kanunun 235/1 maddesine göre iflas kararını veren ticaret mahkemesi’nin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesi görevli olduğundan Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken ve görev konusu değerlendirilmeden husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 25.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.